Aynı Nakarat…
Yazar: Gizem Şimşek KayaBirleşik Krallık ve Amerika ortak yapımcılığında çekilen Consecration, Türkiye’de gösterime girdiği adıyla Ritüel filminin yönetmen koltuğunda Creep (2004), Severance (2006), Triangle (2009), Black Death (2010), The Banishing (2020) gibi filmlerin de yönetmenliğini yapmış olan Christopher Smith oturuyor. Senaryosunu yönetmen Smith ile Laurie Cook’un kaleme aldıkları filmin görüntü yönetmenliğini Rob Hart ile Shaun Mone üstlenmişler. Müzikleri Nathan Halpern imzası taşıyan filmin oyuncu kadrosunda ise Jena Malone, Danny Huston, Ian Pirie, Janet Suzman, Steffan Cennydd, Eilidh Fisher, Thoren Ferguson, Angela White, Alexandra Lewis, Joleda Obasola gibi isimler bulunuyor.
Filmin konusunu, kardeşinin şüpheli ölümünü araştıran bir kadının yaşadığı olaylar oluşturuyor. Genç bir göz doktoru olan Grace, rahip kardeşinin intiharı iddiasıyla İskoçya'daki uzak bir manastıra çağrılır. Kilisenin hesabına güvenmeyen Grace, Vatikan rahibi Peder Romero'nun yardımıyla gerçekte ne olduğunu bulmaya çalışır. Manastırın mezarlıklarını, yakındaki vahşi kayalıkları ve rüzgârlı plajları keşfederken, yalnızca cinayet ve saygısızlığı değil, aynı zamanda uzun süredir gömülü travmayı yüzeye çıkaran kendi geçmişiyle ilgili rahatsız edici bir gerçeği de ortaya çıkaracaktır.
Çekimleri, atmosferi ve oyuncuların performansları başarılı olsa da kilisede geçen ve Hristiyan kehanetlerinden ilerleyen tonlarca filmin arasından sıyrılmayı başaracak denli güçlü bir alt yapısı bulunmuyor. Özellikle Umberto Eco’nun güçlü kaleminden sinemaya uyarlanan ve oyuncuların harikulade performansları nedeniyle göz kamaştıran The Name of The Rose (1986) gibi yapımlar sonrasında, herhangi bir kadın karakterin bir kilisede gerçekleşen garip olayları çözmeye çalışması oldukça inandırıcılıktan uzak. Her ne kadar geçen yıllarda gösterime giren Prey For The Devil (2022) ya da La Exorcista (2022) gibi rahip yerine rahibelerin şeytan çıkarma yaptıkları az sayıda filmler karşımıza çıksa da bu ‘yenilikçi’ yapımlarda dahi her aşamada erkek egemen sistemin onay / ceza yaptırımının söz konusu olduğunu biliyoruz.
Her ne kadar Grace karakteri rahibelerden oluşan bir manastırda kalıyor dahi olsa, garip bir şekilde ölen erkek kardeşi de dahil olmak üzere erkek egemenliğindeki kilisenin sırlarını bir kadının çözmesine kimsenin izin vermeyeceğini daha film başlamadan biliyoruz. Dolayısıyla merak ederek izlesek de bizi şaşırtmayan dönemeçlerden geçerek ilerleyen film, tahmin ettiğimiz şekilde de finale ulaşıyor. Bu bağlamda boş vaktiniz olursa izleyebileceğiniz ama çok da beklentiye girilmemesi gereken bir yapımla karşılaşıyorsunuz.
Sonuç olarak Consecration; kilisenin öğretilerinin halen sinema üzerinden dünyaya salınmasını sağlayan filmlere bir yenisi olarak eklenirken, bu türde yapılan filmlerden kendini öne çıkaracak bir yaratıcılık da maalesef sergileyemiyor.