Hesabım
    Öğretmenler Odası
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    Öğretmenler Odası

    Gerilim Dolu Bir "Ders"

    Yazar: Onur Kırşavoğlu

    Türkiye, henüz 96 yıllık Akademi Ödülleri, nam-ı diğer Oscar’da bir aday çıkaramadı ama belirli aralıklarla Türk ya da Türkiye kökenli yönetmenlerin adaylıklarıyla yeni tartışmalar yaratmayı başarıyor. Bu kez karşımızda İlker Çatak ve filmi Öğretmenler Odası var. Almanya adına aday adaylığı açıklanan film, yakın zamanda ilk beşe de girdi ve En İyi Uluslararası Film kategorisinde Oscar adayı olmayı başardı. Başlıca rollerde Leonie Benesch, Michael Klammer, Rafael Stachowiak, Leo Stettnisch ve Friederike Kuhn gibi isimlerin yer aldığı filmin senaryosunu İlker Çatak, Johannes Duncker’le birlikte kaleme aldı. Ülkemiz dahil olmak üzere birçok festivali gezen ve ödüllerle dönen film nihayet genel gösterime girdi ve salonlardaki yerini aldı.

    Hikayenin odak noktasında yer alan Carla, genç bir öğretmendir ve okulda bir hırsızlık vakasının var olduğundan şüphelenir. Bu konuda birtakım girişim ve çözümler deneyen Carla, şüpheli birkaç isim üzerine odaklanır. İdealist bir öğretmen olan ve bu tavrından asla taviz vermeyen Carla, okulun ve sistemin yarattığı düzenle karşı karşıya kalır. İdealler ve düzen arasında sıkışıp kaldığında benliğini kaybetme noktasına gelir bir halde bulur kendisini. Carla, hedefine bir iş arkadaşını koyar ve sınıfın en başarılı öğrencisi olan çocuğu da karşısına almak zorunda kalır. Bu noktadan sonra Carla’nın idelizminin sarsılmaya başladığı anlara tanık oluruz. Durumu öğrenen öğrenciler, veliler ve iş arkadaşları ona karşı farklı tutum sergiler. Gerilim had safhaya çıkar. Gerilim arttıkça da hem Leonie Benesch’in oyunculuğu hem de Çatak’ın yönetmenliği usta işi bir seviyeye ulaşır. Soğuk paletlerin, donuk renklerin hakim olduğu atmosfer, her şeyin gizli kalabileceği ya da tam tersi açığa çıkabileceği okul koridorları ve sınıflarına yayılır. Yayıldıkça gerilim ve şüphe artar. İkircikli bir yapı ve anlatım izleyiciyi sarar. Artık hiçbir şeyden emin olamayız ve dakikalar ilerledikçe gerilim daha da artar. Muhteşem bir final hepimizi gevşetir ve kendi verdiğimiz kararla salondan ayrılıp filmi düşünmeye devam ederiz.

    .

    Çatak, bilinçli tercihlerle izleyiciyi adeta kapana sıkıştırır ve bir kedi fare gibi oynar. Klişe bir tabir olsa da izleyicinin hissedeceği şey tam olarak budur ve gerek izleyici gerekse Carla steril olmaktan uzak bir noktaya evrilir. Carla, bazı anlarda öğrencileriyle mesafeli ve soğuk, bazı anlarda idealist ve sevecen tavır sergiler. Olay geliştikçe ve gerilim arttıkça durumu “stabil” olmaktan çok uzakta yer alır. Kibirli yanları da ortaya çıkar ve bu karakter değişimi izleyiciyi germek için bir bonus olarak tezahür eder. Bu noktada Benesch’in oyunculuğunu övmesek olmaz. Geçtiğimiz yılın en iyi performanslarından birine imza atmış. Film ve gerginlik ilerledikçe, daha büyük oynamış ve izleyiciye gerçeklik hissini sonuna kadar vermeyi başarmış.

    Filmdeki gerilim ve izleyicinin gerginliğinin sebeplerinden biri de hiçbir suç ya da masumiyetliğin tam olarak kanıtlanmaması olabilir. Hedef gösterilen karakterin suçluluğu tam olarak ispatlanamaz, hikayenin başında suçlanan öğrencinin masumiyetliğinde bazı boşluklar vardır, ailesi haklı bir isyan ve ön yargı hatırlatması yapar ve aralarında tanımlanmayan bir gerginlik vardır. Diğer öğretmenlerin iyi ya da kötü olduğu da muallaktır. Olaylara yaklaşımı yakışıksızdır ama Carla’ya verdikleri bazı tavsiyelerde haklıdırlar. Bunları da eklediğimizde tamamen gergin ve tekinsiz bir atmosferin bizi beklediğimi rahatlıkla söyleyebiliriz. Hatta, bu yazının da gergin olduğunu kabul edebilirim. Bu filmin yarattığı etki kesinlikle bu ve bu etkiyi bilinçli, usta işi bir noktadan yapmayı başarıyor İlker Çatak.

    .

    Filmde bütün bu gerginliğin içinde elbette ki modern bir anlayış, geleneksel ve zarar verici eğitim sistemine karşı bir duruş var. Her şeye rağmen Carla’nın inandığı şeyden vazgeçmemiş olması, idealizminden ödün vermemesi ve eski kafa yaklaşımları reddetmesi oldukça önemli. Öğrenciler üzerinde de bu modern bakışı bulmak mümkün. Çocuklar haklarını nasıl arayacaklarını kesinlikle biliyor, okul gazetesi üzerinden yaptıkları kampanya ve olaya yön veriş şekilleri takdir edilesi. Hatta, bir gazete çıkardıkları için işin reklam kısmına da vakıflar ve süreci çok iyi yönetiyorlar. Carla’yı sıkıştırdıkları sahne bu açıdan çok önemli. Carla’nın bu sahnedeki taviz vermeyen gergin hali de filmin bir özeti gibi. Hatta, sonrasında gazetede yayınlanan makale üzerinden sansüre göz kırpması da muhteşem bir detay. Sonuçta, otorite ve güç, en idealist insanı bile başka bir duruma sokabiliyor. Okul filmlerinin büyük dertlerinden biri de bu olmuştur hep. İş ahlakına sahip iyi bir insan/eğitimci olmakla, otoriter ve kendi egolarının tatminini karşılama noktasında uygulamalar yapan eğitimci olmak arasındaki o net çizgiyi masaya yatırmak. Bu filmin ilk suçlanan öğrenci üzerinden yapmaya çalıştığı da bu. Daha sonra olay Carla üzerinden kendini kaybetmeye doğru gitse de Çatak ve ekibi, sistem eleştirisini bir an bile unutmuyor ve küçük detaylarla peliküle aktarıyor.

    Son tahlilde, yılın en iyi filmlerinden birini izlediğimizi rahatlıkla söyleyebiliriz. Yönetmenlik, atmosfer kurma becerisi ve gerilimin hikayeye yedirilmesi konusu son derece usta işi. Elbette, tıkır tıkır işleyen, güçlü senaryonun da yardımı büyük. İzleyici olarak oldukça gergin ama sinema adına keyifli anlar sizleri bekliyor.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top