Senaryosunu Sarah Daly'nin kaleme aldığı ve yönetmen koltuğunda da, başroldeki Ejderha Şövalyesi Arlo'yu da canlandıran Lawrie Brewster'ın oturmakta olduğu "Dragon Knight"; fantastik bir drama olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz, yetersiz olduğu açıkça fark edilen bütçe engeli ve oyuncu kalitesine karşın; yeşil perde, görsel efekt ve makyaj uygulamalarına ilaveten Michael Warne'ın koordinatörlüğündeki dublör oyuncu performansından da yararlanılan, bu bağımsız (indie) İngiliz filmine biraz daha yakından bakalım...
***
Film...
"200 sene evvel, ateş ve küllerden doğan iblis Lord Abaddon; cehennemden çıkagelip, ulu ve ebedi bir karanlığı dünyaya musallat etti...
Beş krallık ona karşı baş kaldırarak, bir zamanlar ayrılmış olan ordularını; Abaddon'un gaddar lejyonlarına karşı tekrar birleştirdi... Ejderhalar ve Ejderha tarikatı olarak bilinen eski bir şövalye birliği de, iblis Lorduna karşı yapılan muharebeye katıldı...
Abaddon'un ordusuna karşı yürütülen bu azametli savaş, 100 yıl boyunca tüm şiddetiyle sürdü...
Bu arada, bu görkemli ejderhalar; birer birer katledildi...
Zafer umudu da, onlarla birlikte öldü...
Veya öldükleri söylendi..."
Şeklindeki bir bilgilendirmeyle başlar...
***
Ardından da...
Baş belası olarak da nitelendirilen...
Ejderha Şövalyesi Arlo...
Girdiği bir meyhanede garson Edwin'den (Regan Walker) kendisine, viski ve yiyecek bir şeylerin getirmesini isterken...
***
Onun peşinden de...
Muhalif Lauris Eldon'ı (Briony Monroe) aradığını söyleyen...
Lord Abaddon ile barış halindeki Kral Thollin'in (Jock Ferguson) himayesindeki Peder ve adamları...
Aynı meyhaneye giriş yapar...
***
Ve...
Lauris'in kendisine teslim edilmemesi halinde de...
İçinde bulundukları mekanı...
Lord Abaddon adına, içindeki tek bir ferdi dahi sağ bırakmamacasına...
Yakıp yıkmakla tehdit etse de...
***
Kimseden ses çıkmayınca...
Peder'in askerlerine...
Meyhanenin işletmecisi kadını almaları talimatı verdiği anda...
Gerçek Lauris birden atılarak...
"Lauris Eldon benim! Onu bırakın ve beni alın!" diyerek kimliğini ifşa ederken...
***
Olaya müdahil olmasının...
Faydadan çok zarara yol açacağını düşünen Arlo...
Sessiz kalmayı tercih edip...
***
Gün ağarınca da...
Kral Thollin ile görüşmek üzere Dunn kalesine doğru yola koyulurken...
Kesinlikle istememesine rağmen kendisine...
Aslında, aldığı talimat doğrultusunda kendisini hedef alan Lord Abaddon'un sadık suikastçılarından Jigme'nin (Megan Tremethick)...
Ölümcül örümcek zehrine buladığı okunun, yanlışlıkla isabet ettiği...
Meyhanenin garsonu Edwin'de katılacak...
***
Böyle olunca da Arlo...
Onun hayatını kurtarmak amacıyla...
Kendisine, Lord Abaddon'un katliamından kurtulan bir ejderhanın halen yaşamakta olduğunu belirtecek olan şifacıya (Joanne Garnet) götürecek...
***
Ancak Arlo...
Şifacı kadından işittiği bu habere kesinlikle inanmazken...
***
Ertesi sabah...
Aynı Arlo ile şifacının eline, "Ne zaman kullanman gerektiğini fark edeceksin..." dediği...
"Ejderha ateşi"ni tutuşturduğu, iyileşerek ayağa kalkan Edwin...
Birlikte yola koyulacaklardır...
***
Fakat önlerinin...
Lord Abaddon'un suratları zırhlarla kapatılmış savaşçılarınca (Kate Stone, Ross Campbell, Jonathan Brown) çevrilmesi...
Çok da gecikmez...
***
Üstelik...
Lord Abaddon'a ihanet eden Jigme...
Kendilerine yardımcı olmasa...
Az kalsın...
O suratı kapalı savaşçılardan biri Arlo'yu neredeyse öldürmek üzereyken...
***
Şimdi artık...
Güzergah tercihlerini, Ejderha Şövalyesi Arlo'nun belirlediği...
Önce Lord Abaddon'a karşı savaşmaya ikna etmeyi deneyecekleri Kral Thollin...
***
Olmadı...
Son çare olarak...
Ejderhayı bulacakları...
Hedefe doğru ilerleyen üç kişilerdir...
Dakika 25...
***
Oğlu Prens Torsten'in (Andrew Gourlay), babası Kral Thollin'in nihai kararını hangi yönde belirleyeceğinin yanı sıra bir mağarada saklanmakta olan son ejderhanın, Lord Abaddon'a direnip karşı koymama nedenini de öğreneceğimiz filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; aksiyon ve olacaklara dair gizem dozu giderek yükselirken, finalinde bir devam filmine de göz kırpılan...
73 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,