Sisu eleştirileri

Senaryosunu da kaleme alan Finli sinemacı Jalmari Helander'ın yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu “Sisu”; aksiyon dozunun bir hayli yüksek olduğu, bir savaş draması olarak geliyor karşımıza...

Gelin isterseniz, 6 milyon Avroluk bir bütçeyle...

Yeşil perde ve görsel efekt teknolojileriyle başarılı protez makyaj uygulamalarının yanı sıra, zorluk derecesi yüksek sahnelerindeki koordinatörlüklerini; Mika Huisman ile Oula Kitti'nin üstlendikleri dublör oyuncuların performanslarına yaslanılarak çekilerek, brüt 11.7 milyon dolarlık bir hasılat rakamıyla da...

9 Eylül 2022 tarihindeki dünya prömiyeri Toronto Uluslararası Film Festivali'nde gerçekleştirilen ve son derece talihsiz bir biçimde de, gişeye çakılmış olan bu filme biraz daha yakından bakalım...

***

Film...


"Sisu, Fince bir kelimedir...

Çeviride de tam bir karşılığı yoktur... Fakat 'durdurulamaz yiğitlik ve sarsılmaz azim' anlamına da gelir...

Artık umut kalmadığında da, 'Sisu' kendini gösterir..."


Ve...


Tarih, 1944 yılını işaret ettiğinde yapılan...


"İkinci Dünya Savaşı bitmek üzereydi... Finlandiya ve Sovyetler Birliği, Moskova Mütarekesini imzaladılar...

Mütakereye göre Finlandiya, Nazileri silahsızlandırıp Laponya'dan sürecekti...


Naziler ise, toprakları ateşe verme taktiğini benimsediler... Önlerine çıkan tüm yolları, köprüleri ve köyleri yaktılar...


Laponya'nın bu vahşi doğasının derinliklerinde, savaşı 'ebediyen' geride bırakmaya karar vermiş bir adam vardı..."


Şeklindeki, bilgilendirmeler ile başlar..

***

- Bölüm 1 : Altın -

Vücudunun değişik yerlerinde "derin yara izleri" de taşıyan (ve şahane bir performans sergileyen Jorma Tommila'nın canlandırdığı) emekli bir komando askeri de olan maden arayıcısı Aatami Korpi ...

Lapland'ın ıssız ve vahşi doğasında...

Atı ve sadık Bedlington Teriyeri cinsi köpeğiyle birlikte, kazı yapmakta olduğu bölgeye kurduğu bir çadırın içinde yapayalnız yaşamaktadır...

***

Günler boyunca sürdürdüğü kazı faaliyetlerinin nihayetinde Aatami, oldukça zengin bir altın yatağına ulaşır...

Öyle ki...

Gördükleri karşısında, kendisi de son derece şaşkındır...

***

Çıkarttığı altın külçelerini atına yükleyen Aatami, ülkenin güneyine doğru yola koyulur...

***

- Bölüm 2 : Naziler -

Bu seyahat esnasında...

Aatami'nin yolu; acımasız SS "Üsteğmeni (Obersturmführer)" Bruno Helldorf (Aksel Hennie) ve onun astı olan Kurt Wolf (Jack Doolan) komutasındaki, 30 kişilik bir Wehrmacht müfrezesiyle kesişir...

Esir almış olup fahişe muamelesi yaparak kullandıkları birkaç Finli kadını da (Mimosa Willamo, Elina Saarela, Mila Leppälä, Jasmi Mäenpää, Nora Nevia, Jenna Tyni) yanlarında götürmekte olan...

Bir motosiklet, iki kamyon ve bir tanktan oluşan bu müfrezedeki Wolf; arkasından ateş ederek kendisini öldürmeye yeltense de, "Zaten ölüme gidiyor..." diyen Helldorf tarafından engellenir...

***

Zira Aatami...

Ellerindeki bütün mayınları döşedikleri...

Bölgeye ilerlemektedir...

***

Yolun devamında...

Söz konusu müfrezenin en tepesindeki Nazi generalince...

"Kış Savaşı"nda savaşıp evi ile ailesini Ruslara kaybeden ardında da intikam peşinde koşarak...

Emirlere uymayan gözü kara bir asker haline gelen...

Ve...

Üç yüzden fazla Rus askerini öldürdüğü tahmin edilen...

***

Sırf o yüzden de...

"Kesinlikle bulaşılmaması gereken belalı heriflerden biri..." olarak nitelendirilen ve kendisine Ruslarca ölümsüz anlamına gelen "Koschey" adı da takılmış olan Aatami...

Nazilerce, elektrik direklerine asılarak infaz edilmiş...

Onlarca sivilin cesedine rastlar...

***

Üsteğmen ve askerlerini kolaylıkla geçebilen Aatami'nin önüne...

Şimdi de...

Dört kişilik bir Nazi ekibi daha çıkmıştır...

***

Aatami'nin attan inmesini isteyen, o grubun lideri (Tatu Sinisalo)...

Çok kısa süre içerisinde, bu yaşlı madencinin; atına yüklemiş olduğu heybeler içinde altın külçeleri taşıdığını fark edecek...

***

Ancak...

Köpeğinin, canına da kast eden bu Nazi alçaklarını Aatami; pek de zorlanmadan temizleyecektir...

***

Yalnız...

Gerçekleşen silahlı çatışma sırasında çıkan patırtı kütürtü üzerine...

Bir şeylerin yanlış gitmekte olduğunu anlayarak...

***

Anında...

Tanklarıyla olay mahalline intikal eden Üsteğmen Helldorf ile Wolf...

Can çekişen ağır yaralı askerlerden birinin elindeki, Aatami'nin atının heybesinden alındığı açıkça belli olan...

Altın külçesi parçacığını görüverirler...

***

Böyle olunca da...

Onlar da Aatami'nin peşine düşerler...

***

Elbette bu durum üzerine...

Önde atı ve köpeği ile Aatami...

İle...

Arkasındaki...

Tank ve ağır makinalı silahları bulunan Helldorf ile Wolf arasındaki can pazarının kızışacağını, rahatlıkla ifade edebileceğiz...

***

Ki...

Çok geçmeden...

Filmin üçüncü bölümünü oluşturan bir "Mayın Tarlasının" içinde gerçekleşecek olan bu nefes kesici ölüm kalım mücadelesine, diğer 30 Nazi askeriyle birlikte eğitimli kurt köpekleri de müdahil olacaklardır...

Dakika 26...

"Efsane", "Çorak Toprak", "Herkesi Öldür" ve "Son Kısım" isimli...

Her yer kan gölüne dönerken, kopan insan uzuvlarının çevreye yayıldığı diğer dört bölümü de bünyesinde barındıran, filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; beklenmedik sürprizleri de bünyesinde barındıran, bir 65 dakika daha bekliyor olacak...

Keyifli seyirler,

Güzel bir film izlemenizi tavsiye ederim. İlk başladığında film sessiz sinema gibiydi ancak sonradan anladım ki sessiz atın tekmesi sert olurmuş 😁

Filmde sadece abartıya kaçılan sahnelerden dolayı beğenmeyenler olmuş ama bazı şeyleri atlamamak lazım film sadece altı milyon euro bütçeyle çekilmiş. Sisu Fince de irade gücü, kararlılık, azim ve sıkıntı karşısında rasyonel davranma olarak da çevirebilen terim, filmin sinematografisi, diyalogları da güzel işlenmiş kısaca ters köşeli izlenebilir bir film.

Rambo filminin 2. Dünya Savaş'i versiyonu. Çatışma, asılma ve uçak düşme sahnesindeki abartı olmasa iyi bir aksiyon filmi olabilirdi. Bu kadar emek verip gerçeğe biraz daha yakın sahneler cekselermis, son yılların en iyi bireysel aksiyonlu filmini cekeceklermis. Görüntü, ses için tam puan veriyorum ancak sahnelerdeki abartı ve gerçek dişilik yüzünden puanım 3

Bir film bu kadar kötü olabilir bir adam çıkıyor hadi bazı şeylere inanalım bazı şeyleri kabul edelim ancak süper kahraman olsa bu kadar olur. Çok kötü

Milletin kötü yorumlarına aldanmayın. Film bir harika. Bir savaşçının ş.refsizlere karşı nasıl hayatta kaldığını ve vazgeçmeyişini anlatan soluksuz izlenecek bir film. O kadarını söyleyim size.

İkinci Dünya Savaşı filmleri arasında izlediğim en uçuk film. Filmin olay akışı kendini izletiyor. Ama çok uçuk. Cüneyt Arkın'ın oynadığı kara murat karakteri kılıçlı kişilere karşı savaşıyordu. Sisu filminin ana karakteri tank, uçak, taramalı tüfek vd. silahlara karşı tek başına mücadele ediyor. Kazanıyor da..

Bu kadar kötü çok az film izlemişimdir (tabi kendi fikrim, 6tb arşivi olan sıkı bir film izleyicisi olarak söylüyorum) Güzel bir şeyler vadederek başlayan, ambiansı ve yer yer ortaya çıkıp sizi dönem psikolojisine hazırlayan müzikleriyle daha da umutlandıran ama her aksiyon sahnesinde yok artık dedirtip sizi ekrandan tekme tokat uzaklaştırmaya çalışan bir film. Abartı kelimesi çok yetersiz.

Film çok güzel başladı yanlız okadar abartılı sahneler karşımıza çıktı ki izlediğim zamana yazık oldu dedim .sadece filmden 1 örnek vereyim abartımı siz karar verin:baş rol oyuncusu elindeki baltayla uçağa tutundu ,havada uçağı delip içeri girdi ,düşmanı öldürdü ardından uçak düştü bizimkinin ayağı bile kırılmadan kalkıp gitti.😂😂😂😂

Hikaye 1944'de geçiyor ancak Sovyet yapımı T-55M tankı kullanılıyor. T55 tankları ilk olarak 1945 yılında ortaya çıktı.

Film çok iyi başladı. Baştan sona nefes kesici bir film. Sahneleri, efektleri çok gerçekçi ama biraz abartıya kacilms bazı sahnelerde insan uçaktan düşerken en azından bir paraşüt sahnesinin olması daha gerçekçi olurdu. Güzel bir film fakat gerçek dışı birkaç sahne filmin kalitesini biraz aşağı çekiyor. Ama baştan sona nefes kesici bir film.