Hasan, uyan gaflet uykusundan!
Yazar: Banu BozdemirSerinin ilk filmi Bağlılık Aslı’da, kesin hüküm ve yargılarla, iki kadının annelik olgusuna bakışını hatta anneliği hak edişini, modernlik ve geleneksellik kalıpları içerisinde sorgulayan Semih Kaplanoğlu’nun; bu kez Bağlılık Hasan ile inanç, iman ve vicdan kavramlarını markaja alarak, biraz daha kendisine yakın olan bir cenaha eleştiri yönelttiğini düşünmekle beraber, çok da emin olamadığımı belirtmek isterim. Bu arada film ülkemizin Oscar aday adayı filmi, bunu da belirtmeden geçmeyelim.
Film, Hasan ve karısı Filiz’in kurdukları yaşamın öncesi ve sonrasına dair hikâyeler açılımı sunuyor diyebiliriz. Yani yaşadıkları iyi ve kötü olaylar, seyirciye ders niteliğinde sunulan anekdotlar içeriyor. Karşımızda inançlı olduklarını düşündüğümüz bir çift var ama onları (çokça) iman ederken görmüyoruz; hatta sürekli bir gizleme, üzerinden atma ve konforlu olduğunu hissettirdikleri yaşam alanlarını her türlü tehlikeye karşı koruma içgüdüleri olduğunu düşünüyoruz. Hasan, kendi arazisine konulması kesinleşen trafoyu, yıllardır ekip biçmeyen abisinin tarlasına koydurmak için elinden gelen her şeyi yapmayı bir hak yeme olarak görmüyor. Eli dara düşen komşusunun tarlasını ‘yardım’ adı atında çok cüzi bir paraya üzerine geçirirken de rahatsız olmuyor. Tıpkı karısı Filiz’in, yaşlı ve belli ki ihtiyacı olan komşu kadına ısmarladığı el emeği örtünün eksikleri olduğunu söyleyip anlaştıkları para vermeyi reddetmesi gibi. Daha fazla kazanç ve para uğruna etraflarına ördükleri çitlerin etlerine battığını fark etmeyen bir çift! Kendilerine çıkan hac ziyaretiyle Hasan’ın ufak bir aydınlanma yaşadığını söylemek mümkün ama Filiz’in vicdan ayarlarındaki sorun devam etmektedir.
Hasan, elma ve domates eken bir çitçi… Filmin doğayla etkileşim kurma isteği dışında; elmayı bu çiftle bağdaştırdığım yan cennetten kovulmayı temsil ettiği, inanç ve iman kavramlarından men edildikleri oluyor. Ve Filiz’in kocasını yönlendirmeye, akıl vermeye çalıştığı anlarda bu hikayeye gayet iyi oturuyor. Yani Filiz, Hasan’ı yarattıkları sahte cennetten attırmak, iman ve inanç yolundan saptırmak için bir nevi Havva rolü üstleniyor ve kadınlar bir kez daha ‘yoldan çıkarma’ önyargısının sorumlusu ilan ediliyor. Zira Hasan, hac için, içinden gelerek ya da gelmeyerek, helallik alma, günah çıkarma ve arınma yolunu seçerken, Filiz’in kılını kıpırdatmaması da gözden kaçmıyor. (Ama Hasan’ın da hacca gittiğinde yani İslam’ın şartlarından birini yerine getirdiğinde diğerlerinin de yerine geleceğini umması gafleti... Sürekli uyuyakalması da bu gaflete atıfta bulunuyor.)
Zaten Semih Kaplanoğlu, bu çiftin hayatındaki şükretme duygusunu kısarak, onları bir nevi orta sınıf ailesi konumunda bırakıyor. Hasan daha naif bir çiftçi görünümündeyken; Filiz biraz daha modern, bilmiş ve kocasından daha farklı resmediliyor… O yüzden kendi cenahını eleştiriyor meselesi biraz havada kalıyor, ‘kul hakkı yeme’nin nedeni eksik iman ve vicdan olarak karşımıza çıkıyor. (Elmaların adamı dövmesi ise çevresel felaketlerin intikamı olarak algılanabilir, güzel bir metafordu, sevdim.)
Birçok filme ve yönetmene dair ara izler yakaladığımız Bağlılık Hasan, kuyu sahnesiyle açılış yapıyor. Karakterin birçok yerde uyuyakalmasıyla bir sıkıntı atma hali yaşatıyor seyirciye. Ve derin bir gaflet uykusunda olma halini… Karısının sevgili kedisinin meyveler için kullandığı ilaçla zehirlenip ölmesi de daha fazla kazanmanın, tahrip etmenin yolunda feda edilen şeyler hanesine mi yazılmalı acaba?
Semih Kaplanoğlu’na ‘muhafazakar sinema yapıyor’ ya da bir arkadaşımızın kullandığı gibi ‘İslamcı sinemacı’ mı demeliyiz bilmiyorum ama temsil ettiği grubun içinde yetkin yönetmenlik sunan nadir isimlerden! Bal’dan sonra sinemadaki algısını değiştiren Kaplanoğlu, bu filminde biraz daha yargılardan uzak durarak, doğaya verilen zararın etkilerini tartışma derdinde. Biraz daha iyi niyetle bakarsak belki de sineması adına helallik istiyor ve bundan sonrası için herkesin, dünyaya olanlar için ‘vicdan’ını sorgulamasının yerinde olacağı filmler çekmeyi amaçlıyor olabilir. İroniyi bir kenara bırakırsak; serinin ‘bağlılık’ kısmı kelebek etkisi taşıyor. Kaplanoğlu, filmini daha çok ‘doğaya iman’ noktasına taşısaydı, çok daha anlamlı bir film olurdu bence! Görüntü yönetimi gayet iyiydi, Hasan’ı oynayan Umut Karadağ da…
twitter.com/banubozdemir