Senaryosunu da, Morten Pape ile birlikte kaleme alan Danimarkalı sinemacı Thomas Daneskov'un yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu "Vildmænd / Wild Men"; "kara mizah (dark comedy)" tarzda kurgulanılmış, "hayata farklı bir göz atış" draması olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz, oldukça düşük olduğunu tahmin ettiğimiz bir bütçeyle; Norveç'in Aurland ve Gudvangen Fiyortları'ında çekilmiş ve 13 Haziran 2021 tarihindeki dünya prömiyeri de, Tribeca Film Festivali'nde yapılmış olan Danimarka yapımı bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
Martin (Rasmus Bjerg), aynen eski çağlardaki ataları Vikingler gibi...
Sırtındaki kürk giysileri ve avlanmak için kullandığı...
Elindeki ok ve yay ile belindeki baltasıyla...
Medeniyetten kaçıp yaklaşık 10 gündür de yaşamı...
Norveç dağlarında bir başına deneyimlerken...
***
Beslenmek amacıyla da...
Her ne kadar beceremese de...
Keçi avlamaya çabalamaktadır...
***
Böyle olunca da...
Karnı zil çalmaya başlamış olan Martin...
Yakaladığı bir kurbağayı...
Yaktığı ateşte pişirip...
İğrene iğrene midesine indirse de...
***
Bu miktar...
Onun mevcut cüssesini doyurmaya yetmediğinden soluğu...
Raflarında, envaı çeşit yiyecek ile içeceği barındıran...
Yakınlardaki Shell benzin istasyonunun marketinde almak mecburiyetinde kalıp...
***
Bir yandan market arabasını doldururken...
Diğer yandan da...
Kıtlıktan çıkmışçasına...
Hem de külliyen yapay ve zararlı olan cipsler ile tıkınmaya başlayacak...
***
Ödeme için kasaya yanaşıp...
Birden...
Cüzdanını yanına almayı unutmuş olduğunu fark etmesi nedeniyle kasiyere (Jonas Strand Gravli)...
Vazgeçmek istemediği...
Yiyecek, içecek ve sigara karşılığında...
Ok ve yayı ile baltasını...
Takas etmek hususunda ısrarcı davranır davranmaz da...
***
"Biz burada sadece Visa ve Master kredi kartları ile Norveç parası kabul ediyoruz..." diyerek...
Bir beysbol sopasıyla çıkıp gelen...
Diğer bir market görevlisi Petter (Ørjan Steinsvik) ile kavgaya tutuşur...
***
Kavganın finalinde de...
Bir sepete doldurduğu yiyecekleri...
Olan biteni sessizce izleyen kasiyere...
"Kendine iyi bak..." şeklinde seslenerek...
Marketten sıvışıverir...
***
Aynı esnada...
Musa'nın (Zaki Youssef) direksiyonunda olduğu bir araçta...
Simon (Marco Ilsø) ile Bashir (Jonas Bergen Rahmanzadeh) isimli...
İki serseri kılıklı daha...
Onunla birlikte yolculuk yapmaktayken...
***
Musa sigara istemek gayesiyle...
Arka koltuktaki Bashir'e doğru döndüğünde...
Yoldan geçmekte olan bir geyiğe çarparak...
Şarampole savrulacaklardır...
***
Böyle olunca...
Kendisinden daha ağır yaralı vaziyetteki Simon ile Bashir'i araçta bırakan Musa...
İçi para dolu çantayı da kaparak...
Yaralı bacağını sürüye sürüye...
Ormana dalar...
***
Ki...
İlerlemekte olduğu patika...
Onu tam da...
Marketten ücretini ödemeden getirdiği yiyecek içeceğin tadını...
Kafasındaki kulaklık ile müzik dinleyerek çıkartan...
Martin'in çadırının yanına götürmektedir...
***
Zaten...
Çok geçmez...
Ve Martin...
Bacağındaki yarayı, bağırta bağırta dikeceği...
Kendisi gibi Danimarkalı olan Musa'yı...
Büyük bir şaşkınlıkla tespit eder de...
***
Neyse...
Kendine bir sosisli sandviç de ısmarlayacak olan kıdemli polis memuru Øyvind (Bjørn Sundquist)...
Martin'in saldırısına maruz kalan benzin istasyonunun marketine uğrayıp...
Olayı soruşturacak...
***
Ardından da...
Otomobilini...
Dağlara doğru sürerken...
Öteki polis memurları Tore (Håkon T. Nielsen) ve Eigil (Tommy Karlsen) ile beraber...
Musa'nın...
Yolun kenarında terkedilerek bırakılmış aracını bulacaklar...
***
Ve Øyvind...
Haklı olarak aracın...
Uluslararası uyuşturucu kaçakçılığından aranan Musa, Bashir ve Simon'a ait olduğunu düşünüp...
Tore ile Eigil'i...
Bu vakayla ilgilenmeleri için görevlendirecektir...
***
Bu arada...
Musa ile Martin arasındaki sohbet sırasında...
Bizzat Martin misali...
Elektrik, posta kutusu, bilgisayar ile günlük iş ve güçlüklerden uzak bir biçimde...
Konfeksiyon yerine kürkler giyinerek yaşamayı seçmiş...
***
Ve...
Guddalen adındaki otantik bir köyde bir araya gelmiş...
İnsanların varlığından...
***
Sonrasında da...
Karısı Anne'dan (Sofie Gråbøl) gelen telefonla...
Martin'in...
Norveç dağlarına çıkmış olduğunu...
Ondan gizlediğinden de...
Haberdar oluruz...
***
Derken...
Martin karısıyla telefon ile konuşurken...
Birden polis memurları Tore ile Eigil...
Musa'nın tepesine binmesinler...
Ve...
Musa'nın gerçek kimliğinden bihaber olan Martin okunu...
Masum olduğunu belirttiği Musa'yı serbest bırakmaları için Tore ile Eigil'e yöneltmesin...
***
Üstelik de...
Tore ile Eigil'i bileklerinden birbirlerine kelepçeyle bağlatıp...
Silahlarını da aldırtacağı...
Musa'ya...
"Hadi, Guddalen'e gidelim..." demesin mi...
Dakika 27...
***
Martin ile Musa'nın...
Liderleri Henrik'in (Rune Temte) iPhone marka cep telefonu ve BMW i3 model bir elektrikli otomobil kullanmasının yanı sıra alışverişlerin de, kredi kartıyla yapılabildiği halde...
Doğallığın hakim olduğu iddia edilen Guddalen'e doğru ilerledikleri filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; gözü dönmüş birer kanlı katil de olan Simon ile Bashir'in de, para çantasını alarak kendilerini terk eden Musa'nın peşine düşecekleri...
Norveç polisiyle fena kafa bulunulurken, Musa ve Bashir karakterleri üzerinden ırkçılığa yönelik sağlam bir eleştirinin de yapıldığı...
75 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,