Senaryosunu da, kardeşi Mads Tafdrup ile beraber kaleme alan Christian Tafdrup'un yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu "Speak No Evil / Gæsterne"; Los Angeles Sinema Okulu standartları çerçevesinde değerlendirdiğimizde...
Kanlı bir "Slasher"a dönüştürülen...
İngilizce aynı isimli yeniden çekiminin aksine...
Korkunun, "Psikolojik (Psychological)" alt kategorisindeki...
Gizemini uzunca bir süre koruyan...
Bir korku gerilim olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz...
Hikayesinde ciddi değişiklikler yapılmak suretiyle...
2024 yılında...
Yapımcılığını Blumhouse Productions'ın üstlenmesinin yanı sıra...
Başrolünde müthiş bir performans sergileyen James McAvoy'un oynadığı...
Bizim de yine bu mecrada kapsamlı bir yorumunu paylaştığımız...
Amerikan tarzı bir yeniden çekimi de yapılan bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
İtalya'nın Toskana bölgesindeki tatilleri sırasında...
Danimarkalı bir çift olan Bjørn (Morten Burian) ve Louise (Sidsel Siem Koch) ile Ninus adlı peluş tavşanını yanından ayırmayan kızları Agnes (Liva Forsberg)...
Görünüşte tesadüfen de olsa...
Kendilerine yakınlık gösteren...
Hollandalı çift Patrick (Fedja van Huêt) ve Karin (Karina Smulders) ile ebeveynlerince...
Baskı altındayken konuşmakta zorlandığı ifade edilen oğulları Abel (Marius Damslev) ile tanışıp...
Tatilin tadını çıkartırlarken...
***
Sonsuza kadar sürmeyecek olan bu tatil biter...
Ve...
Herkes de kendi evlerine dönerken...
Derken...
Bir gün Danimarkalı çiftimize Hollanda'dan...
Arkasında...
"Sevgili Louise, Bjørn ve Agnes... Nasılsınız?
Geçen gün, bu yazı sizinle geçirmenin ne kadar güzel olduğunu konuşuyorduk...
Ve aradan uzun süre geçmiş olsa da sizi...
Bizleri ziyarete davet etmekten mutluluk duyarız...
Ne dersiniz?
Hollanda taşrasında bir hafta...
Yemek, şarap ve uzun yürüyüşler...
Bu arada, Abel sürekli Agnes'ten bahsediyor... Çok tuhaf... Onu gerçekten özlüyor...
Abel, Patrick ve Karin'den sevgiler..."
Yazılı...
Her yanı kibarlık kokan...
Tatildeyken birlikte çektirdikleri bir fotoğraf gelir...
***
Ve bu nazik davete...
İcabet etmemeyi kabalık olarak değerlendiren Louise ile Bjørn'de...
En fazla sekiz saat sürecek...
Kendi araçlarıyla çıkacakları bir kara yolculuğuyla...
Hollanda'ya gitmeye karar verirler...
***
Ki...
Aslında böylelikle de...
Hiç farkında olmadan...
Aynen kendilerinden önceki zavallı insancıklar misali...
Korkunç bir karabasan içeren...
Büyükçe bir tuzağın içine çekilirlerken...
***
Geleneksel üslubumuz gereği...
"Spoiler" vermek suretiyle, henüz seyretmemiş olanların ağızlarının tadını kaçırmak istemediğimiz için biz de anlatımımızı...
Tam da burada noktalarız...
Dakika 27...
***
Geçen her bir anı...
Danimarkalı misafirler açısından gittikçe can yakıcı bir ıstıraba dönüşen filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; bu ölümcül kabusun ustalıkla detaylandırıldığı, 70 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,