Senaryosunu, Ata Demirer'in kaleme aldığı ve yönetmen koltuğunda da "Eyvah Eyvah" (2010 - 2011 - 2014) film serisinde de birlikte çalıştığı Hakan Algül'ün oturmakta olduğu "Bursa Bülbülü"; müziklerine Taşkın Sabah'ın imzasını attığı, müzikal bir "dramedy (drama - comedy)" olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz, yapımcılığını Necati Akpınar / BKM'nin üstlendiği; Disney + platformunda izleyicisiyle buluşturulan bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
- 1986 Yazı, Mudanya Sahili -
Aile Çay Bahçesi'ndeki kadınlar matinesinde piyanist şantör olarak şarkılar söyleyerek, dans eden kadınları eğlendiren Cengiz Sezen'in (Ata Demirer) kız kardeşi Pakize (Aycan Koptur); canı balık çeken anneleri Remziye (İnci Şen) için arka pantolon cebinden para alırken, ağabeyinin kafasındaki perukayı düşürüverir...
Düşer düşmez perukayı kapan bir köpeğin peşinden, Almanya'dan tatil için gelmiş olan yeğeni Özcan (Uras Kıymaç) ile birlikte koşuşturan Cengiz'in yolu; bir aynanın karşısına geçerek, kendi kendine göbek atarak oynayan genç bir kızın bulunduğu bir evin avlusunda son bulur...
Adı Arzu (Özge Özacar) olan bu genç kız, Cengiz'in zaten tanımakta olduğu kanun sanatçısı Taşkın'ın (Cem Gelinoğlu) kız kardeşi ve ünlü bestekar Şerafettin Neşe (Tarık Pabuçcuoğlu) ile Zeliha'nın da (Melek Baykal) evlatlarıdır...
***
Böyle olunca da...
Kahve ikram edilerek avludaki masaya, karşılarındaki televizyondan Dünya Kupası'ndaki Federal Almanya ile Arjantin arasındaki final maçını çekirdek çitleyerek izleyen Şerafettin ve Taşkın ile beraber oturtulan Cengiz'in kirlenen perukası; Arzu tarafından Arap sabunuyla yıkanarak, yeniden pırıl pırıl edilir...
Bu arada...
Arzu ile annesi Zeliha da, Cengiz'in tarlaya benzettikleri kel kafasıyla; çok fena makara yaparlar...
***
Tam Cengiz teşekkür edip kalkmaya yeltenirken, Arjantin'e kupayı kazandıran Jorge Burruchaga'nın golü sonrasında keyiflenen Şerafettin; karısı Zeliha'ya bir 70'lik rakı açtırıverir...
Hem de henüz, günün ortası olmasına rağmen...
Derken...
Arzu için üst kat komşusundan doktor olan oğlu için, Arzu ile annesinin anında reddedecekleri görücü haberini getiren Sevda (Seda Türkmen) ile küçük kızı Elmas'ta (Dila Öğüt) çıkıp gelirler...
***
Çok geçmez...
Özcan ile Elmas, kendileri gibi küçük bir masaya alınırlarken; isimlerini yukarıda sıraladığımız altı erişkinle, seslendiriş tarzıyla Cengiz Kurtoğlu'nu andıran Cengiz Sezen'in şarkılar söylediği rakı sofrası kurulur...
Ve...
Laf dönüp dolaşıp...
Para biriktirmekte olan Cengiz'in, çıkartma hayalleri kurduğu kasete gelir...
***
Yalnız...
Taşkın'a göre, Cengiz'in iyi bir çıkış yapabilmesi için yepyeni bir şarkıya ihtiyacı bulunmaktadır...
Ağabeyinin bu görüşünü destekleyen Arzu'da buna; bir tamburi de olan babasının "Bursa Kızı" adındaki yeni bestesini, örnek olarak gösterir...
Duydukları karşısında şaşkınlığını gizleyemeyen Cengiz, "Öyle bir şarkı mı var?" diye sorduğunda da; ailecek "Bursa Kızı"nı söylemeye başlarlar...
***
Neyse...
Çakır keyif olan ve kapıyı açar açmaz da, "Müthiş haberlerim var!" diyen Cengiz ile yeğeni Özcan nihayet, Alamancı ağabeyi Ayhan (Hakan Akın) ile yengesi Helga'nın (Seçil Mutlu); kız kardeşi Pakize ve meraktan gözleri yollarda kalmış olan annesi Remziye ile beraber, sofrada rakı balık yaptıkları Bursa'daki evlerine dönerler...
Ağabeyi kendisine, "Neymiş o müthiş haber?" diye sorduğunda Cengiz; gün içinde Neşe ailesinin Mudanya'daki evinde yaşadıklarından ve kaset çıkartma aşamasına geldiğinden söz eder...
Ama bunun için...
Yengesi Helga'nın tüm karşı koymalarına rağmen, kardeşinin kendisini duygulandıran gözyaşları sonrasında; "Bakarız bir çaresine" diyen ağabeyinin, maddi anlamda koltuk çıkması gerekecektir...
***
Ertesi sabah...
Biz Balıkçı Erol'un (Berkay Tulumbacı), Pakize'nin sevgilisi olduğunu öğrenirken; eline bir kutu kestane şekeri alan Cengiz'de, Taşkın'ı görmek bahanesiyle Neşe ailesinin evine doğru yönelir...
Fakat evde, ayna karşısında göbek dansı çalışmalarına devam eden ve kendisine "ağabey" olarak hitap etmesine karşın; "ileride duygusal olarak bağlanacağı" Arzu'dan başkası bulunmamaktadır...
Ancak asıl kötü haber, Şerafettin ile Taşkın'ın; yeni bir besteye ihtiyaç duyan şarkıcı Doktor Fatih'e (Toygan Avanoğlu), bizzat menajeri Adnan'ın (Emre Şen) önünde "Bursa Kızı"nı prova ettirerek satacakları Turgay Çokran'ın (Cem Cücenoğlu) plak stüdyosuna gitmiş olmalarıdır...
***
Bunu duyar duymaz topuklayan Cengiz soluğu, Turgay Çokran'ın stüdyosunda alır ve uzaktan akrabası da olan ve seyirciye Fatih Ürek'i anımsatan Doktor Fatih'in 100 bin TL'lik telif hakkı önerisine karşı kendisi, 300 bin TL teklif eder...
Aynı esnada paylaşılamayan bestenin sahibi Şerafettin Neşe ise; koltuğunda kıvrandığı için ciddi anlamda bir kalp krizi geçiriyor sanılsa da, aslında bağırsaklarında biriken gazın etkisi altındadır sadece...
***
Uzatmayalım...
Evinde dinlenmeye çekilen Şerafettin, avludaki masanın başında oturmuş kendisini ziyaret etmek isteyen Cengiz'i görmeyi de kabul etmeyince; Cengiz'i yolcu etmek için avluya çıkan Taşkın, babasından habersiz olarak ve beste senindir diyerek, Cengiz'in cebinde taşıdığı nakit 300 bin TL'sini alır...
Artık...
Sevincinden, neredeyse kanatlanıp uçacakmış gibi davranan Cengiz'in ayakları yere değmiyor gibidir...
Dakika 22...
Birinci sınıfının ilk döneminde öğrencisi olduğumuz Bursa Atatürk Lisesi günlerinde, sokaklarında dolanırken sıklıkla karşılaştığımız, Bursa'nın o yıllardaki simge figürlerinden Deli Ayten'in (Irmak Ecem Aydemir) yanı sıra Zeki Müren, Müzeyyen Senar, Bülent Ersoy (Neslihan Arslan) ve Küçük Emrah (Ramiz Mullamusa) ile Devekuşu Kabare’nin “Aşk Olsun” müzikali özelinde Metin Akpınar ve Zeki Alasya gibi sahnelerin tanınmış karakterleriyle "gazinolar kralı" Fahrettin Aslan'dan (Erkan Taşdöğen) esintilere de yer verileceği filmin geride kalanında, siz değerli sinemasever dostlarımızı; Cengiz'in şöhret ve Arzu'ya ilişkin tutkularının nerelere evrileceğini görecekleri, 98 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
Keyifli seyirler,