Hesabım
    Mucize
    Ortalama puan
    3,1
    5 Puanlama
    Mucize hakkında görüşlerin ?

    1 Kullanıcı eleştirisi

    5
    0 Eleştiri
    4
    1 Eleştiri
    3
    0 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 2.096 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    17 Kasım 2022 tarihinde eklendi
    Senaryosunu, aynı isimli kendi romanından (2016) uyarlayarak Alice Birch ve yönetmen koltuğunda da oturmakta olan Sebastián Lelio ile birlikte Emma Donoghue'un yazdığı "The Wonder"; Hristiyanlığının orta çağının devam etmekte olduğu yıllara ilişkin gerilim dozunun giderek yükseldiği, gizemini uzunca bir süre koruyan bir dönem draması olarak geliyor karşımıza...

    Gelin isterseniz, "Gloria" (2013), "Una Mujer Fantástica / A Fantastic Woman" (2017) ve "Gloria Bell" (2018) gibi birbirinden nitelikli filmlere de imzasını atmış olan (yurttaşı Pablo Larraín kadar müptelası olduğumuz) Şilili sinemacı Lelio'nun; her ne kadar resmi anlamdaki gerçek miktarını bilemesek de, mütevazı bir bütçeyle çektiğini tahmin ettiğimiz, dünya prömiyeri 2 Eylül 2022 tarihinde Telluride Film Festivali'nde yapılan (ve olası bir Academy Ödülü adaylığının önünü açmak adına da 2 Kasım 2022'de "sınırlı" salon gösterimiyle Amerika'da vizyona sokulan) bu sıra dışı filme biraz daha yakından bakalım...

    ***

    Filmin hemen başında:

    "Yıl 1862, İngiltere'den ayrılıp İrlanda kırsalına gidiyoruz... Büyük kıtlık; etkisini göstermeye devam ediyor ve İrlandalılar bu yıkımdan, İngiltere'yi sorumlu tutuyor..."

    "Karşımızda oturan, eşinden yeni boşanmış bir İngiliz hemşire... Tek başına yollara düşüyor... Ki filmin hikayesi de, onunla başlıyor..."

    Şeklindeki, kritik öneme sahip bilgilerin verilmesinin ardından...

    Tren seyahatinin devamındaki yağmurlu bir gecede, bir at arabasının arkasında; sırılsıklam olmuş bir vaziyette yolculuğunu tamamlayan (İngiltere'nin dünya sinemasına armağan ettiği yükselen değerlerden Florence Pugh'ın canlandırdığı) hemşire Elizabeth Lib Wright'ın, konaklayacağı otele vardığını görüyoruz...

    Kendisini, otelin işletmecisi Sean Ryan (David Wilmot) karşılarken, karısı Maggie Ryan'de (Ruth Bradley) odasına yerleştirir...

    Halbuki Elizabeth, (O'Donnell'ların kendisini yatıracak yerlerinin olmadığını bilmemesi nedeniyle) görmesi için gönderildiği Anna O'Donnell'ın (Kíla Lord Cassidy) ailesinin evinde kalacağını düşünmüştür...

    O yüzden hem kendisi hem de Rahibe Michael (Josie Walker), Ryan'lerin oteline yerleştirileceklerdir...

    ***

    Sabah sekizdeki kahvaltıda Elizabeth'i, masada yerlerini almış olan Ryan'lerin beş kızı (Darcey Campion, Abigail Coburn, Carla Hurley O'Dwyer, Juliette Hurley O'Dwyer ve Carly Kane) ile sadece birinin annesi olan Maggie beklemektedir...

    Yani kızların dördü, Sean'nın ilk karısındandır...

    ***

    Derken...

    Henüz kahvaltısına elini dahi sürememişken Elizabeth; mutfağın kapısını açan Sean, komitenin dışarıda kendisini beklemekte olduğunu söyleyerek masadan kalkmaya mecbur eder...

    ***

    Bir masanın etrafında oturmuş ve detaylı bir araştırma için nöbetin iki hafta sürmesine karar vermiş olan komite; Dr. McBrearty (Toby Jones), Sir Otway (Dermot Crowley), Peder Thaddeus (Ciarán Hinds) ve John Flynn'dan (Brían F. O'Byrne) oluşmaktadır...

    Zaten köy, Anna O'Donnell'ın durumunu yakından görmek isteyen ve evdeki bağış kutusuna para da atan meraklı ziyaretçiler ile gazetecilerle dolup taşmaktadır...

    Üstelik konu, bir ulusal tıp gazetesinde de işlenmiş vaziyettedir...

    Yalnız şöyle bir şey var ki; olan bitene Elizabeth, tam anlamıyla hakim değildir...

    Ve...

    Sorduğunda da kendisine, "Bir şeyi yok" denildiğinde; "Öyleyse ben İngiltere'ye geri döneyim" şeklinde karşılık verdiğinde Elizabeth, "Yemiyor" diyen Sir Otway, son noktayı koyuverir mevzuya...

    Bunun üzerine Elizabeth; bu türden hastaları İngiltere'deki hastanelerde, zorla beslediklerini belirtir...

    Elizabeth'in bu açıklaması sonrasında devreye giren Dr. McBrearty, Anna'nın zorlanmayacağını vurgularken; Sir Otway'de Anna'nın, hem sorgulanmayacak hem de rahatsız edilmeyecek olduğunu ifade eder...

    Yemek, ancak istemesi halinde verilecektir kendisine...

    Zira Anna; "dört ay önceki" on birinci doğum gününden bu yana, yemek yemeden yaşamını sürdürebilmektedir...

    ***

    İşte Elizabeth'in nöbetinin amacı da; yemek yemeyen Anna'nın, biyolojik olarak nasıl hayatta kalabildiğini gözleyerek tespit etmesidir...

    Bunu da Elizabeth ile Rahibe Michael, sekizer saatlik vardiyalar halinde nöbet tutarak gerçekleştireceklerdir...

    Fakat bunu yaparken de Elizabeth ile Rahibe, konuyu aralarında kesinlikle müzakere etmeyecek ve on dördüncü günün sonunda; her biri kendi kişisel gözlemlerinin sonuçlarını, doğrudan komiteye sunacaklardır...

    ***

    O'Donnell'ların evine yürüyerek gidilirken yolda Elizabeth'in, "Niçin iki hemşire istemediniz" biçimindeki sorusunu Dr. McBrearty; rahibe fikrinin, O'Donnell ailesi ile bilime daha az inanan diğer komite üyelerinin yüreklerine su serpti mealinde bir yanıt getirir...

    Vardıklarında, köyün oldukça dışındaki bir bölgede konuşlanmış olan evde kendilerini; kapıyı açan Anna'nın ablası Kitty (Niamh Algar) ile kızların anneleri Rosaleen O'Donnell (Elaine Cassidy) karşılayacaktır...

    Çok geçmez Anna'nın babası Malachy O'Donnell'da (Caolan Byrne) çıkıp gelerek katılır kendilerine...

    Ama Elizabeth, Anna'yı hemen göremez...

    Çünkü iki meraklı gezgin (John Burke ve Mary Murray); göklerden gelen yaradılış efsanesine dayalı "ilahi" bir işaretle, kendisine "mucizevi" bir görev yüklenilmiş olan Anna'yı ziyaret etmektedirler...

    ***

    Neyse...

    Söz konusu o iki yabancı da çıkıp gittikten sonra Elizabeth, üst kattaki odasında; aç kalmadığını, tam tersine tanrının yemeği ile beslendiğini iddia etmesinin yanı sıra sürekli olarak dualar da eden Anna ile tanışır...

    Bu arada bir tıp insanı olarak Anna'nın yemek yemediğine kesinlikle inanmayan Elizabeth'in dikkatinden kaçmayan; O'Donnell'ların duvarda asılı durumdaki aile fotoğrafında yer alan Pat isimli oğullarının, ölmüş olduğunu da öğreniyoruz...

    Dakika 15...

    Büyük bir ilgiyle izleyeceklerini tahmin ettiğimiz bu Netflix filminde, siz değerli sinemasever dostlarımızı; "bilim" ile bilimde hiçbir karşılığı bulunmayan "dini inanç" ve "geleneklerin" karşı karşıya gelerek kozlarını paylaşacakları, yeni karakterlerinde devreye girdikleri ters köşe sürprizleri de bünyesinde barındıran, 93 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

    Keyifli seyirler,
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top