Bu ülkenin karanlık geceleri!
Yazar: Banu BozdemirSonbahar’la gönlümüzde taht kuran Özcan Alper, sonraki filmlerinde aynı etkiyi yaratamamıştı ama Karanlık Gece’de kapsamlı bir sürecin, bir iç hesaplaşmanın içine sokmaya çalışıyor bizleri ve nispeten de başarıyor.
İshak yedi yıl önce dahil olduğu bir linç vakasıyla, ölmek üzere olan annesiyle vedalaşmak için döndüğü kasabada tekrar yüzleşmek zorunda kalıyor. İshak, pişmanlık hissiyle çocukluktan beri tanıdığı suç ortağı beş arkadaşı ve onların arkasında kapı gibi duran kasaba halkıyla mücadele etmek zorunda kalıyor. Zorlu bir süreçte, motosikleti ve köpeğiyle birlikte kasabayı adımlıyor ve adeta helallik istiyor ama suçluların istediği helallik ne kadar gerçektir o da tartışılır. İshak’ın beyaz vicdanını ve pişmanlığını sakin sakin dokuyor film.
Özcan Alper’in gizem yaratmak, uhrevi bir güce sığınmak gibi bir yolu yok, hatta her şeyi çok baştan açık ediyor. Suçlu ya da suçlular belli, biz karakterin bu süreci hazmedemeyişini vicdani bir yol olarak izliyoruz. Bu arada özellikle günümüzdeki pişmanlık ve suçluluk duyma kavramlarının da altı çiziliyor filmde inceden. Bir de suskun kalmanın! Çünkü suçluluk ve pişmanlık duyma duygusu yitip gitmiş gibi bu topraklarda… Yönetmen bu duygular üzerine kafa yormak istediğini baştan belli ediyor. Karanlık Gece meselesini bize biraz geç aksettirse de, karşılaştırdığımız Emin Alper imzalı Kurak Günler’den daha gerçekçi bir şekilde meselesine sahip çıkıyor
Hikaye geçmiş ve şimdi arasında kurmaya çalıştığı köprü konusunda biraz üstünkörü davranıyor, seyircinin belli bir duygunun içinde yuvalanmadan diğer duyguya geçişini istiyor, hikayenin açımlanması ve zaman döngüsü konusunda seyirciyi yoran bir anlatım ortaya konulsa da genişlettiği konu çemberinin etkisi altına da kolayca girmemizi sağlıyor.
Hikayede İshak’ın karşısında, geçmişe dönük anımsamalarla, mühendis olarak kasabaya atanan Ali’yi görüyoruz. Daha çevreci olan, daha yasal kodlarla köylülerle savaşmaya çalışan Ali’nin lince uğraması karşısında, dahil olmayan ama suskun kalan, engel olmayan İshak’ın vicdanının izlerini sürmek, ülkenin kodlarına dair pek çok şeyi karşımıza çıkarıyor. Film bu noktada paralel kurgunun gücüne sığınıyor. Yıllarca suskun kalan, şehirden gelen okumuş etmiş insanı bağrına basan taşralı insanın dönüşümü de yıllara yayılan politikalara işaret ediyor.
Özcan Alper aslında son yirmi yılın fotoğrafını çekmiyor; bunlara sebep olan, buna zemin hazırlayan daha derin bir hafıza havuzuna atlıyor. Faili meçhul cinayetlerden, gözaltında kayıplara, hatta kartopu oynadığı için acımasızca öldürülen Nuh Köklü’ye bile el uzatmayı ihmal etmiyor. Ama bu sebebiyet çarkına hepimizi katıyor; işte burada da suskun kalan, ses çıkarmayan çoğunluğun kendi akıbetiyle yüzleşmesini temenni ediyor. Boğucu, sakin taşra halkına ve filmlerine bir fiske vuruyor adeta ve taşra halkını ölümcül kodlarla yeniden yorumluyor. Bu değişimi Kurak Günler ve Selcen Ergun’un Kar Ve Ayı filminde de görüp, değişik ve biraz da tokat gibi bir yüzleşme yaşamıştık Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde!
Köy ve taşranın konumu yine bir ülke panoramasına işaret ediyor. Karanlık Gece’nin farklı olan yanı, köye sonradan dahil olmamız değil, köyün içinde yer almamız. İshak her ne kadar yedi yıllık bir kaçış yaşadıysa da kökleri orada ve onu bir yüzleşme için kendine çekiyor. Tabii İshak bu yedi yıllık süreç içerisinde, gezgin bir müzisyen olarak nasıl hikâyelere tanıklık etti, Ali’nin sızısını bünyesinde hissetti mi onu bilmiyoruz. Bildiğimiz şey, İshak'ın Ali’nin mezarını bulmak için çaba sarf ettiği. Burada da filmin gözaltında kayıplara, çocuklarının kemiklerine bile ulaşmak için çırpınan ailelere adandığını düşünüyorum.
Karanlık Gece’nin açılımı dediğim gibi bir hayli detaylı. Filmin her şeyi açık ettiği bir sonu ve tabii bir de asıl büyük bir sonu var ki, o da aynı kaderi yaşamak üzerine güzel bir dokunuş üstleniyor. Hatta o ipi kesme görevini gerçek anlamıyla suç ortaklarına veriyor, onların hep daha fazla cinayet işleme güçlerine de gönderme de bulunuyor. İshak'ın üzerine yağan kar onu da örtmek için çabalıyor. Film her ne kadar son yirmi yılda boşalan vicdanlardan daha geniş bir argümanı kucaklamak istese de hayvan haklarına, doğaya, lgbt bireylere el uzatmak konusunda son yılların sorunlarına daha yakın duruyor. Karanlık Gece vicdanı kovalayan eli sopalı insanların varlığını gerçekçi bir şekilde anlatan etkili bir hikaye. Senaryosunda Murat Uyurkulak imzası var. Ve de Berkay Ateş ve Cem Yiğit Üzümoğlu’nun başarılı oyunculukları… Özcan Alper işlediği konunun tehlikesinin farkında olarak, yetkin bir yönetmenlik sunuyor ve politik metninde ülke gerçeklerine dair birçok noktanın altını çizmeyi başarıyor.
twitter.com/banubozdemir