Yeterince özgün olduğunu ifade edebileceğimiz senaryosunu, Cristóbal Garrido ile Adolfo Valor'un kaleme aldıkları ve yönetmen koltuğunda da Alauda Ruiz de Azúa'nın oturmakta olduğu "Eres tú / Love At First Kiss"; kısık ateş tarzda ilerleyen ama yine de sıkılmadan izlenilen, bir "rom-com (romantic comedy)" olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz, oldukça düşük bir bütçeyle çekildiği her halinden belli olan; İspanyol yapımı, bu Netflix filmine biraz daha yakından bakalım...
***
Haftanın son çalışma günü olan Cuma akşamında...
Javier Castaños (Álvaro Cervantes), içki servisini barmaid Ariana'nın (Susana Abaitua) yapmakta olduğu barda tek başına oturmuş...
"Öpücükler" hakkında...
"Tatlı, şefkatli, tutkulu... Diğer kişi hakkında bilmen gereken her şey, ilk öpücüktedir... İşte tam o an... Tanrım biraz yavaş! Birini öptüğünde, sana uygun olup olmadığını hissedersin... Birbiriniz için yaratılmış olup olmadığınızı..."
Tarzında, şeyler düşünüp birasını yudumlarken...
Birden...
"Aşkım, geciktiğim için üzgünüm..." diyen Berta'da (Paula Muñoz) çıkıp gelir...
***
Çok geçmez...
Berta'ya, Javier'in kendisini terk edeceği bilgisini ileten...
Sylvia'da (Elisabeth Larena) onlara katılır...
***
Çünkü...
Öpüşmeleri esnasında Javier...
Berta ile herhangi bir geleceklerinin olmadığını çoktan anlamıştır bile...
***
Evet...
"İlk öpücüğümü hatırlıyorum..." diyerek söze devam eden Javier'e; ergenliğe geçiş yaşlarından itibaren bahşedilmiş, böylesi bir armağan mevcuttur...
***
Ki...
Yayıncılık işiyle uğraşan ve etrafta...
Batmak üzere olduğu konuşulan ve bu dönemi, Sonsoles Durán'ın (Pilar Castro) yazmakta olduğu son romanını basarak atlatacağını düşünen Javier'in; sıra dışı bu yeteneğini, yakın arkadaşlarından Roberto'da (Gorka Otxoa) bilmektedir...
***
Ancak...
Javier açısından, kötü haber ise şudur ki...
Çok satan ilk romanı dışında...
Geçen 10 yıl boyunca, bir arpa boyu dahi ilerleme kaydedememiş ve alkolün esiri olmak suretiyle girdiği tüm ortamlarda...
Herkesin maskarasına dönüşmekte olan Sonsoles ile; kendisi dışındaki hiçbir yayıncı, zaten çalışmak istememektedir...
***
O yüzden Javier...
Ne yapıp ne edip Sonsoles'e, romanını tamamlatmalıdır...
Yoksa...
Söylentiler doğru çıkacak ve iflas bayrağını çekecektir...
***
Neyse...
Akşam yemeğinde Javier, Roberto ve onun kız arkadaşı Lucia (Silvia Alonso) ve Lucia'nın iş yerinden arkadaşı Esther (Fabia Castro) ile bir araya gelerek; yiyip içip gülüşerek sohbet ederler...
***
Restorandan çıktıklarında...
Erken yatarak dinlenmesi gerektiğini söyleyen Roberto kendilerinden ayrılarak eve döndüğünde...
Erkek arkadaşınca terk edilmiş olan Esther'in ısrarı üzerine...
Birer içki daha içmek amacıyla Javier, Lucia ve Esther...
Esther'in, çılgınlar gibi dans ederek eğleneceği...
Yakınlardaki bir bara giderler...
***
Bu barda...
Lucia'nın, Javier ile baş göz etmeyi kafasına koyduğu Esther; zil zurna sarhoş olup Javier'in üstüne kusarken...
Tesadüfen Lucia ile dudak dudağa gelen Javier onun...
Yani, yakın arkadaşı Roberto'nun biricik aşkının...
Hayatının kadını ve doğacak çocuklarının annesi olduğunu fark edecektir...
***
Aslına bakılırsa...
Her ne kadar...
Yayınevi Mon FORTE'nin çalışanlarından Simón (Ninton Sánchez) kendisini, popüler savaş kitapları yazarı Santiago Doñate'nin söyleşisine katılmaya ikna edemese de...
Sürükleyici olduklarını belirteceği kitaplarının tamamını okuduğunu söyleyerek...
Yayıncısıyla arası bozuk olan Santiago ile tanışmasına da vesile olacağı Javier'e karşı, Lucia'da tamamen boş ve kayıtsız değildir...
***
Değildir de...
Eğer bir de, Javier'in hayatına...
On parmağında on marifet bulunan ve o ana kadar dikkatini çekmemiş olan Ariana'da girmemiş olsaydı...
Dakika 30...
***
"İşte bu kadar..." dediğiniz her seferinde yanıldığınızın ayırdına varacağınız, filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; ters köşe sürprizleri de bünyesinde barındıran; 66 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,