Dawn Of The Beast eleştirileri

Senaryosunu Anna Shields'in kaleme aldığı ve yönetmen koltuğunda da, Bruce Wemple'ın oturmakta olduğu "Dawn Of The Beast"; gizemini uzunca bir süre koruyabilen, "canavar gore fest" tarzda kurgulanılmış bir korku gerilim olarak geliyor karşımıza...

***

Gelin isterseniz, oldukça düşük bir bütçeyle çekildiği her halinden belli olmasına rağmen; başarılı makyaj ve görsel efekt uygulamalarıyla göz dolduran, bu bağımsız (indie) Amerikan filmine biraz daha yakından bakalım...

***

Film...


"Kuzeydoğudaki vahşi doğanın kalbinde, efsanevi Kocaayak'ın bir çok defa görülmesiyle bilinen bir alan vardır...

1985'ten bu yana, ormanda yaşayan garip yaratıkların; iki yüzden fazla görgü tanığı mevcuttur... Her şey, her yılın; 4 Eylül ve 2 Ekim tarihleri arasında gerçekleşti...

Bununla beraber, 54 kayıp yahut ölüm vakası da rapor edildi...

Bu kaybolmaların nedenleri, bugüne kadar da çözülemedi...

O yüzden de...

Bölge ahalisi yılın bu zamanını, 'Ölüm Ayı' olarak nitelendirir..."


Şeklindeki bir bilgilendirmeyle başlar...

***

Marie (Francesca Anderson) ile ormandaki aynı evi paylaşan Everett (Grant Schumacher)...

Sigara içmek üzere verandaya çıktığında...

Bir şeylerin ters gitmekte olduğunu...

***

Hatta...

Karanlığın içinde ışıldayan bir çift gözün...

Kendisini izlemekte olduğunu fark edip...

***

İşittiği bir gürültü sonrasında da...

İçeride kalması için Marie'yi uyarır uyarmaz...

El fenerini kaptığı gibi...

Olup biteni anlamak amacıyla...

Karanlığa dalsa da...

***

Benzeri bir çift ışıldayan göz...

Bu kez vakit geçirmeksizin...

Everett'ın yerine, bulduğu ilk fırsat da...

Saldırarak kapıp götüreceği, Marie'yi de takibe almıştır çoktan...

***

- 10 Yıl Sonra -

Kocaayak'ın peşinde olan...

Chris (Adrián Burke), Isabelle (Ariella Mastroianni), Oz (LeJon Woods), Lilly (Anna Shields) ve Jake (Chris Cimperman)...

"Kuzeydoğu'daki" söz konusu ormanda...

Bir kulübe kiralamışlardır...

***

Hem de...

"Ölüm Ayı"na denk geldiği apaçık ortada olan...

30 Eylül Cuma günü saat 15:42'de başlayıp, 2 Ekim Pazar akşamı sona erecek haftasonu tatili için..."

***

Hani zaten...

Son ihtiyaçlarını karşıladıkları...

Küçük marketin kasiyeri de (Roger M. Mayer)...

Her ne kadar kulak asmayacak olsalar da...

Maruz kalma olasılığı yüksek olan tehlike hakkında uyarmıştır kendilerini...

***

Neyse...

Yeri gelmişken, belirtmiş olalım ki...

Jake dışında kalan dört genç...

Kocaayak'ı arayacakları bu doğa turu esnasında, kendilerine liderlik edecek olan Dr. Dennis Kasdan'ın (Willard Morgan) öğrencileridirler...

***

Ve...

Böylelikle de...

İlk gün çıkılan turda...

Lilly, kendisini dikkatli olması hususunda ikaz edecek olan...

10 yıl önceki saldırıda, bir gözü ile sevgilisi Marie'yi ormandaki canavara kaptırmış olan Everett ile karşılaşırken...

***

Isabelle, Oz ve büyükçe bir dışkıya basan Chris ise...

Bir insan iskeletine rastlayacaklardır...

***

Ki...

Isabelle'in çıkartıp cebine atacağı...

Boynundaki kolyeden anladığımız kadarıyla bu iskelet...

Bizzat Marie'nin cesedine aittir...

***

Derken...

Hava kararır kararmaz...

Araştırmaya, kaldığı yerden ertesi sabah devam edilmek niyetiyle kulübeye geçilir...

Ve...

Isabelle ile Dr. Kasdan...

Telefon açmak gayesiyle kafalarında, Chris'in otomobiline atladıkları gibi kasabaya inmeyi tasavvur ederler...

Ve...

Lilly duşa, Chris de yatmaya giderken...

Oz ile Jake'de evde...

Huzurla kafalarına göre takılabilmeyi ummaktadırlar...

Dakika 30...

***

Kanın, yukarıda isimlerini saydığımız orman sakinlerinden biri dışında, hepsi için oluk oluk akacağı filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; Kocaayak arayanların, beterleriyle yüzleşmek mecburiyetinde kalacakları...

52 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

***

Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...

"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...

Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...

25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...

Keyifli seyirler,