Stephen King tarzı bir ustalıkla kurgulanmış olan senaryosunu da, Aleksi Hyvärinen ile birlikte yazan Taneli Mustonen'in yönetmen koltuğunda oturduğu “The Twin”; gizemini son anına kadar korumasının yanı sıra gerçekler ile kabus dolu travmatik hayallerin birbirine karıştığı, psikolojik bir gerilim olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz, "Rosemary's Baby" (1968) ve "Midsommar" (2019) gibi korku sinemasının sıra dışı kült filmlerinden ciddi esintiler de taşıyan; korku, gerilim ve doğa üstü kategorilerinin ana mecralarından biri olan bu "Shudder platformu" filmine biraz daha yakından bakalım...
***
Bir trafik kazasında, ABD'li mimari yapılar fotoğrafçısı Rachel (Teresa Palmer) ve Fin asıllı ünlü roman yazarı kocası Anthony Doyle (Steven Cree) ile "The Omen"in (1976) Damien'ını anımsatan oğulları Elliot (Tristan Ruggeri); Elliot'ın ikizi Nathan'ı kaybettikleri bir trafik kazasının ardından, New York'u terk ederek Finlandiya'nın Kuzeydoğu sınırındaki kırsal bir bölgeye yerleşirler...
Yeni bir yaşam kurmak amacıyla taşındıkları, üç kişilik bir aile için fazlasıyla büyük olan evlerinde, vaktiyle "yerel Kilisenin Papazı oturmaktaymış"...
Lütfen bu detayı, aklınızın bir köşesine not edin...
Ancak bir diğer önemli ayrıntıysa; Elliot'ın, kardeşi Nathan'ın oyuncaklarına sahip çıkması ve üstelik odasında, onun için de bir yatak istemesidir...
Evin babası Anthony, bunun iyi bir fikir olmadığını düşünse de; rüyalarında sıklıkla, Nathan'ın tabut içindeki cansız bedeninin mezara indirildiği anı gören Rachel, oğlunun bu talebini geri çevirmemiştir...
***
Ertesi gün Doyle'lar evlerinin bahçesine aile, Nathan adına; içine bir oyuncağını da gömecekleri, temsili bir mezar kazar ve başucuna da, Nathan yazılı klasik mezar haçını da dikerler...
Sonrasında da, hep beraber çıktıkları nehir gezisinde:
Anthony'nin çocukluğunda, babasından duyduğu efsaneye göre tutulan dileklerin gerçekleştiği bir kayalığa doğru uzanırlar ve aralarından da bir tek küçük Elliot; kendi babasının tasvir ettiği ritüele uygun bir biçimde, içeriğini kimseye söylemediği dileğini tutar...
***
Doyle ailesi için kasabada, bir "Hoş Geldiniz" partisi düzenlenmiştir...
Çocukluk günlerinde, doğup büyüdüğü kasabanın bir parçası olan Anthony, etrafındaki dostları sayesinde hoşça vakit geçirirken Rachel ile sadece; kendisine, rüyasında oğlu Elliot'ın tuttuğu dileğin gerçekleşeceğini kulağına fısıldayan İngiltere vatandaşı Helen (Barbara Marten) ilgilenir...
Ki bunu, yani Elliot'ın dileğinin gerçekleşmesi halini; kartvizitini de Rachel'ın eline tutuşturan Helen, bizzat kendi rüyasında gördüğünü iddia etmektedir...
***
Derken...
Sırada; Rachel'ın pek de memnun kalmayacağı, hatta oğlu Elliot'ın gözden kaybolduğu bir ara baygınlık da geçireceği, yöresel bir salıncak faslı bulunmaktadır...
***
Neyse...
Zaten ortalıkta; Elliot'ın davranışlarının giderek garipleşmesi gibi, Rachel'ın gözünden de kaçmayan, çok daha önemli hususlar da bulunuyor ve gecenin bir yarısı kabuslar ile uyanıyorken...
Üstelik şimdi Elliot annesine, kendisinin aslında Nathan olduğunu da söylemektedir....
***
Rachel ile Anthony, önlem olarak Nathan'ın yatağını söktükleri gibi oyuncaklarını da bir torbaya doldurarak ortadan kaldırırlar...
Çok da beklemeden Elliot'ı, Rachel'a metanet öneren kasabanın doktoruna (Andres Dvinjaninov) götürürler...
***
Kendini yeterince çaresiz hisseden Rachel soluğu, kapısını çalmak zorunda kaldığı Helen'ın evinde alır...
Ve...
Onun ağzından da Rachel, fazlasıyla garip gibi görünse de; kasabanın pagan kültürüne inanan insanların yaşadığı bir yer ve Elliot'ın da aynı kültürel yapının ürünü olan şeytani bir güç tarafından ele geçirildiği bilgisini duyar...
Bu ilginç sohbetin akşamında; "kasabanın delisi" olarak da adlandırılan Helen evinde, uyarı mahiyetindeki bir saldırıya uğrar...
Elbette Rachel'ın, gerçek mi yoksa bir sanrı mı olduğundan bihaber olduğumuz, ekranlara yansıyan görüntülerinde...
***
Böyle olunca da artık Rachel ile Helen'in işbirliği yapma zamanı gelmiş de geçmiştir bile...
Dakika 53...
Geride sizleri, at izinin it izine karışacağı; beyin yakıcı tarzdaki "ters köşe" sürprizleri de bünyesinde barındıran, 56 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
Sakın takılmayın, düşük puan vererek olumsuz yorum yazanların dillendirdiği anlamsız mesajlara...
Çünkü kesinlikle olmuş bu...
Keyifli seyirler,