Hesabım
    Belfast
    Ortalama puan
    3,1
    11 Puanlama
    Belfast hakkında görüşlerin ?

    3 Kullanıcı yorumları

    5
    1 Eleştiri
    4
    1 Eleştiri
    3
    1 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Sezgin1409
    Sezgin1409

    1 değerlendirme Takip Et!

    5,0
    13 Mayıs 2024 tarihinde eklendi
    Film mükemmel ötesi.Bu nasıl bir film böyle.Muhteşem.Hele oyunculuklar.Çekim,mekan,filmin siyah beyaz oluşu.
    Bulent Karci
    Bulent Karci

    5 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    16 Mayıs 2022 tarihinde eklendi
    1970'ler her ülkede siyasi ve sosyal karmaşaların olduğu bir dönem. Bizde sağ-sol çatışması ile Kuzey İrlanda'daki Protestan-Katolik çatışması benzer toplumsal sorun ve ayrılıklara neden olmuş. Filmden önce bilinmesi gereken bir husus: Britanya adasının batısında bulunan İrlanda Adası. İrlanda Britanya'dan bağımsız bir devlet olmak istiyor. Tıpkı İskoçlar gibi. Bu İngilizleri İskoç ve İrlandalılar sevmezse diğer ulusları düşünün. İrlanda adasının kuzeyinde, başkent Belfast merkezinde İrlanda Cumhuriyeti'nden ayrı bir Kuzey İrlanda devleti var. Burası İngilizlerin kontrolünde ve İngilizler içerideki işbirlikçi İrlandalılarla burayı ellerinde tutmayı başarıyorlar yıllardır. Tarihte biraz daha eskiye gidersek de Protestan-Katolik çatışmasını anlarız. İngiliz kralı 8.Hanry eşinden boşanıp daha genç ve güzel bir kadınla evlenmek ister. Fakat boşanamaz. Zira Vatikan buna izin vermez. Bunun üzerine 8.Hanry Vatikan-Katolik kilisesinden ayrı Protestan Anglikan kilisesini kurar ve eşinden boşanır (1534). 2008 yapımı Boleyn Kızı filminde olay anlatılıyor.
    Belfast filmine gelirsek, Protestan demek İngilizlere bağlı kalmak isteyen demek. Katolik ise Britanya'dan bağımsız birleşik bir İrlanda isteyen demektir. 1980'lerde bu amaçla kurulan IRA terör örgütü daha sonra silahlarını bırakmıştı. Film işte bu durumun çatışma halinde olduğu 1969'lu yılları siyah beyaz bir ekran ile anlatıyor. Buddy Protestanların ikamet ettiği bir mahallede yaşayan, babası işçi ev hanımı bir annesi, ağabeyi, dedesi ve babaannesi ile yaşayan küçük bir çocuktur. Olaylar onun zaman zaman çocukça bakışından kaynaklanan komik, zaman zaman trajikomik bakışıyla anlatılıyor. Film bu açıdan bana Roma filmini hatırlattı. Özellikle market yağması sekansında sürekli ekranda olan biyolojik omo deterjan ayrıntısı müthişti. Fakat daha çok da Buddy rolünü oynayan Jude Hill'in harika oyunculuğunu görmek lazım. Gerçekten müthiş oynamış. Diğer oyuncular da harikaydı. Anne Caitriona Balfe ve dede Cirian Hinds çok iyilerdi. Bu film ile bir çocuk için dede figürünün ne kadar önemli olduğunu da görmüş olduk. Bu yılın özel ve güzel filmlerinden dramatik, komik ve trajik bir filmdi. Filimin son sekansına kadar "aha şimdi başlarına bir şey gelecek, yok birazdan..." derken film mutlu denecek bir sonla bitti. Filmde Katolik kadınla evli, Katolik mahallesinde oturan Protestan babanın İngiltere'ye çalışmaya gidip gelmesi, devletin ağır vergi yükü, Katoliklerin baskısı ve ölüm korkusu olmadan yaşayabilmek için vatanını terk etmek gibi alt temaları da vardı anlayana. 1970'ler bizim ülkemiz için de sıkıntılı yıllarmış. Babam işsizlik nedeniyle Almanya'ya giden bir işçiydi. Tıpkı Buddy'nin babası gibi. Will istemeden de olsa anne-babasını bırakıp ailesi için İngiltere'ye göçmek durumunda kalmış. Bizde sağ-sol, onlarda Katolik-Protestan. Neticede yılın güzel yapımlarından birisi. Filmin 7 dalda Oscar adayı olduğunu ve en iyi orijinal senaryo dalında Oscar aldığını da hatırlatalım. Maalesef en iyi yardımcı erkek ve yardımcı kadın oyuncu ödüllerini alamamışlar. Yani babaanne Judi Dench ve dede Cirian Hinds.
    spoiler:
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 2.094 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    3 Nisan 2022 tarihinde eklendi
    Senaryosunu da yazan Kenneth Branagh'ın yönetmen koltuğunda oturduğu "Belfast", tarihi bir drama olarak geliyor karşımıza...

    Gelin isterseniz, "En İyi Özgün Senaryo" kategorisindeki Academy Ödülünün yanı sıra BAFTA'daki "Yılın En İyi İngiliz Filmi" Ödülünü de kazanan ve en azından bize; "yarı otobiyografik" bir senaryoya sahip olması nedeniyle de doğrudan, bu türün yakın tarihli başyapıtları arasında yer alan Alfonso Cuarón'un "Roma" sını (2018) anımsatan "Belfast" a biraz daha yakından bakalım...

    Ve...

    Branagh'ın, ilgiyle izleyerek yine bu mecrada yorumunu paylaştığımız "Death on the Nile" ı (2022) gibi bu filmi için de bir şeyler karalamaya başlayalım istiyoruz...

    Takvimler 15 Ağustos 1969'u gösterdiğinde:

    Belfast'ın Protestan bölgesindeki bir mahallede yaşayan küçük miktardaki Katoliklerin evleri; sokakta oynayan dokuz yaşındaki Buddy (Jude Hill), onun ağabeyi Will (Lewis McAskie) ve oğullarını içeriye almaya çalışan annelerinin (Caitriona Balfe) gözleri önünde saldırıya uğrar...

    Öyle ki; evlere, fitilleri yanmakta olan Molotov kokteylleri yağdırılmaktadır...

    Yani böylelikle Kuzey İrlanda tarihine, 1998'e kadar devam edecek olan "The Troubles / Sorunlar" süreci de başlamıştır...

    Ancak birbirleriyle dayanışma içindeki mahalle halkı, ikinci bir saldırıya karşı önlem oluşturmak üzere yerden söktükleri kaldırım taşlarını da kullanmak suretiyle sokak girişlerine barikatlar kurarlar...

    Derken...

    Askeri birlikler de aynı sokağa intikal ederler...

    Çok geçmez; tüm ada da yankılanan haberi duyan Buddy'nin, Londra yakınlarında çalışmakta olan babası da (Jamie Dornan), ailesini görmek amacıyla koşturarak geliverir Belfast'a...

    TV'de dönemin efsanevi dizisi "Star Trek / Uzay Yolu" (1966 - 1969) oynarken, anne ve (baba tarafından) büyükanne de (Judi Dench) yapılan ırkçılığın yanlışlığı hususunda sohbet etmektedirler...

    Elbette baba ve onun babası da olan eski kömür madeni işçisi büyükbaba da (Ciarán Hinds)...

    Neyse...

    Kuzenler Frances (Freya Yates), Vanessa (Nessa Eriksson), Charlie (Charlie Barnard); amcalar Sammie (Caolan McCarthy), Tony (Ian Dunnett Jr.) ile halalar Violet (Josie Walker), Mary (Frankie Hastings) ve Eileen (Máiréad Tyers) çıkıp gelerek katılırlar bu hengameye...

    Ancak asıl önemlisi Buddy'e, babasıyla konuşmak istediklerini söyleyen; Katoliklik karşıtı Billy Clanton (Colin Morgan) ile McLaury'nin (Conor MacNeill) kapılarına dayanmasıdır...

    Kendisini, semtlerindeki Katoliklerin ayıklanması harekatının şefi olarak belirlendiği şeklinde lanse eden Billy Clanton'ı pek ciddiye almayan baba; karısı ve oğullarını, çocuklar için eğitici olacağı gerekçesiyle baş rolünde Raquel Welch'in oynadığı "One Million Years B.C." (1966) filmini izlemek gayesiyle sinemaya götürür...

    Yetmez oğullarını, teklif kimden gelirse gelsin; bir şeye katılmaları veya mesaj taşımamaları konularında da uyarır...

    Fakat Buddy'i asıl etkileyen, ailecek; Pazar ayinine gittikleri Protestan kilisesindeki Papaz'ın verdiği, iki farklı yolu işaret eden vaazdır...

    İki haftalığına yeniden işine dönmek zorunda olan baba karısına, yokluk ve iç savaş içindeki İrlanda'dan ayrılarak Vancouver Kanada veya Sidney Avustralya gibi kentlere yerleşmeyi önermektedir...

    Bu arada ilk okul öğrencisi olan Buddy'nin, Katolik sınıf arkadaşı Catherine'i (Olive Tennant) büyüyünce evlenecek kadar sevdiğini de belirtmiş olalım...

    Ki bunu Buddy, bizzat büyükbabasına itiraf etmektedir...

    Aynı esnada o meşhur Billy Clanton, Frankie West (Michael Maloney) ve tüm mahallelinin gözleri önünde Stewart'ı (Chris McCurry) yumruklarken Buddy aracılığı ile de babasına mesaj gönderir...

    Çocuklar akşam evde; John Wayne, Lee Van Cliff, Stewart Granger ve Lee Marvin'in sahne aldıkları "The Man Who Shot Liberty Valance" (1962) filmini izlerken sokakta da, artık bir rutin halini almış olan meşaleli kontrol devriyesi yapılmaktadır...

    Uzatmayalım...

    Kendisinden büyük arkadaşı Moira'nın (Lara McDonnell) verdiği gazla Buddy; Bay Singh'in (Sid Sagar) dükkanından çikolata yerine Türk lokumu aşırırken, Moira'nın diğer arkadaşı (Scarlett Nunes) enselenir...

    Fakat asıl önemli konu, vergi borçları sebebiyle annesi ile babasının fena halde tartışmalarıdır...

    Daha da kötüsü ise; Billy Clanton'ın babasını, kendilerine katılması yönünde son bir kez daha uyarmasıdır...

    Dakika 45...

    Geride sizleri; yoğun olarak geçimini zorlukla karşılayan işçi sınıfının yaşadığı bir mahalle özelinde, Kuzey İrlanda'da yaşanan çatışmaların masaya yatırıldığı, Van Morrison'ın şahane müziklerinin filmin tamamına damgasını vurduğu 53 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

    Keyifli seyirler,
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top