Senaryosunu da yazan Kenneth Branagh'ın yönetmen koltuğunda oturduğu "Belfast", tarihi bir drama olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz, "En İyi Özgün Senaryo" kategorisindeki Academy Ödülünün yanı sıra BAFTA'daki "Yılın En İyi İngiliz Filmi" Ödülünü de kazanan ve en azından bize; "yarı otobiyografik" bir senaryoya sahip olması nedeniyle de doğrudan, bu türün yakın tarihli başyapıtları arasında yer alan Alfonso Cuarón'un "Roma" sını (2018) anımsatan "Belfast" a biraz daha yakından bakalım...
Ve...
Branagh'ın, ilgiyle izleyerek yine bu mecrada yorumunu paylaştığımız "Death on the Nile" ı (2022) gibi bu filmi için de bir şeyler karalamaya başlayalım istiyoruz...
Takvimler 15 Ağustos 1969'u gösterdiğinde:
Belfast'ın Protestan bölgesindeki bir mahallede yaşayan küçük miktardaki Katoliklerin evleri; sokakta oynayan dokuz yaşındaki Buddy (Jude Hill), onun ağabeyi Will (Lewis McAskie) ve oğullarını içeriye almaya çalışan annelerinin (Caitriona Balfe) gözleri önünde saldırıya uğrar...
Öyle ki; evlere, fitilleri yanmakta olan Molotov kokteylleri yağdırılmaktadır...
Yani böylelikle Kuzey İrlanda tarihine, 1998'e kadar devam edecek olan "The Troubles / Sorunlar" süreci de başlamıştır...
Ancak birbirleriyle dayanışma içindeki mahalle halkı, ikinci bir saldırıya karşı önlem oluşturmak üzere yerden söktükleri kaldırım taşlarını da kullanmak suretiyle sokak girişlerine barikatlar kurarlar...
Derken...
Askeri birlikler de aynı sokağa intikal ederler...
Çok geçmez; tüm ada da yankılanan haberi duyan Buddy'nin, Londra yakınlarında çalışmakta olan babası da (Jamie Dornan), ailesini görmek amacıyla koşturarak geliverir Belfast'a...
TV'de dönemin efsanevi dizisi "Star Trek / Uzay Yolu" (1966 - 1969) oynarken, anne ve (baba tarafından) büyükanne de (Judi Dench) yapılan ırkçılığın yanlışlığı hususunda sohbet etmektedirler...
Elbette baba ve onun babası da olan eski kömür madeni işçisi büyükbaba da (Ciarán Hinds)...
Neyse...
Kuzenler Frances (Freya Yates), Vanessa (Nessa Eriksson), Charlie (Charlie Barnard); amcalar Sammie (Caolan McCarthy), Tony (Ian Dunnett Jr.) ile halalar Violet (Josie Walker), Mary (Frankie Hastings) ve Eileen (Máiréad Tyers) çıkıp gelerek katılırlar bu hengameye...
Ancak asıl önemlisi Buddy'e, babasıyla konuşmak istediklerini söyleyen; Katoliklik karşıtı Billy Clanton (Colin Morgan) ile McLaury'nin (Conor MacNeill) kapılarına dayanmasıdır...
Kendisini, semtlerindeki Katoliklerin ayıklanması harekatının şefi olarak belirlendiği şeklinde lanse eden Billy Clanton'ı pek ciddiye almayan baba; karısı ve oğullarını, çocuklar için eğitici olacağı gerekçesiyle baş rolünde Raquel Welch'in oynadığı "One Million Years B.C." (1966) filmini izlemek gayesiyle sinemaya götürür...
Yetmez oğullarını, teklif kimden gelirse gelsin; bir şeye katılmaları veya mesaj taşımamaları konularında da uyarır...
Fakat Buddy'i asıl etkileyen, ailecek; Pazar ayinine gittikleri Protestan kilisesindeki Papaz'ın verdiği, iki farklı yolu işaret eden vaazdır...
İki haftalığına yeniden işine dönmek zorunda olan baba karısına, yokluk ve iç savaş içindeki İrlanda'dan ayrılarak Vancouver Kanada veya Sidney Avustralya gibi kentlere yerleşmeyi önermektedir...
Bu arada ilk okul öğrencisi olan Buddy'nin, Katolik sınıf arkadaşı Catherine'i (Olive Tennant) büyüyünce evlenecek kadar sevdiğini de belirtmiş olalım...
Ki bunu Buddy, bizzat büyükbabasına itiraf etmektedir...
Aynı esnada o meşhur Billy Clanton, Frankie West (Michael Maloney) ve tüm mahallelinin gözleri önünde Stewart'ı (Chris McCurry) yumruklarken Buddy aracılığı ile de babasına mesaj gönderir...
Çocuklar akşam evde; John Wayne, Lee Van Cliff, Stewart Granger ve Lee Marvin'in sahne aldıkları "The Man Who Shot Liberty Valance" (1962) filmini izlerken sokakta da, artık bir rutin halini almış olan meşaleli kontrol devriyesi yapılmaktadır...
Uzatmayalım...
Kendisinden büyük arkadaşı Moira'nın (Lara McDonnell) verdiği gazla Buddy; Bay Singh'in (Sid Sagar) dükkanından çikolata yerine Türk lokumu aşırırken, Moira'nın diğer arkadaşı (Scarlett Nunes) enselenir...
Fakat asıl önemli konu, vergi borçları sebebiyle annesi ile babasının fena halde tartışmalarıdır...
Daha da kötüsü ise; Billy Clanton'ın babasını, kendilerine katılması yönünde son bir kez daha uyarmasıdır...
Dakika 45...
Geride sizleri; yoğun olarak geçimini zorlukla karşılayan işçi sınıfının yaşadığı bir mahalle özelinde, Kuzey İrlanda'da yaşanan çatışmaların masaya yatırıldığı, Van Morrison'ın şahane müziklerinin filmin tamamına damgasını vurduğu 53 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
Keyifli seyirler,