Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.
Basın Eleştirisi
Birgün
Yazar: Tuğçe Madayanti Şen
Kenneth Branagh için son derece kişisel bir film olan Belfast, güçlü yönetmenlik sanatının haricinde son derece güçlü oyuncu performanslarına sahip. Özellikle büyükanne ve büyükbaba rolünde izlediğimiz Ciarán Hinds ve Judi Dench’in ödülleri hak ettiğini düşünüyorum. Bu ikilinin torunları Buddy ile ilişkilerinin yansıdığı her sahne büyüleyiciydi. Diyalogların hem evrensel hem de bu kadar spesifik bir duruma, bir yere, bir tarihe ait olabilmesi özgün senaryo dalında da Belfast’ın şansı olduğunu göstermekte.
Eleştirinin tamamı için: Birgün
T24
Yazar: Atilla Dorsay
Bu yılki Oscar'larda ana ve yan dallarda toplam 7 adaylık almış olan önemli bir film. İngiliz sinemasının tiyatrodan gelse de çok iyi filmler de imzalamış yazar-yönetmen-oyuncu starı Kenneth Branagh, bence tam bir yönetmenlik başarısı sunuyor. Üstelik ekranlarımıza gelen Nil'de Ölüm filminden hemen sonra... Böylece bu alanda kariyerinin zirvelerine tırmanıyor.
Eleştirinin tamamı için: T24
Hurriyet
Yazar: Uğur Vardan
Ben filmi fazla apolitik buldum. ‘Böyle ortamlardan masumlar da etkileniyor’ ya da ‘Tarafsız kalanlar da gözetilmeliydi’ türünden bir yaklaşımı var. Bunları savunmak çocukluğunda yaşadıkları itibariyle yönetmenin hakkı. Ama dağarcığımızda aynı meselede daha önce dolaşmış ‘O da Bir Ana’ (Some Mother’s Son), ‘Babam İçin’ (In the Name of the Father), ‘Özgürlüğün Bedeli’ (Michael Collins), ‘Kanlı Pazar’ (Bloody Sunday) gibi filmler varken Kenneth Branagh’ınki fazla naif bir çaba gibi geldi bana. İngiliz bir eleştirmen filmle ilgili şöyle bir yargıda bulunmuş: “Belfast siyasi bir eleştiriden ziyade bir anı filmi.” Belki de doğru saptama budur...
Eleştirinin tamamı için: Hurriyet
Red Eye
Yazar: Olkan Özyurt
Kenneth Branagh'ın otobiyografik özellikler taşıyan filmi aslında bir yandan bir büyüme hikayesi olarak okunabilir. Öyle bir eğilim de var ama öte yandan bir anne ve babanın her şeye rağmen çocuklarının güvenliği ve geleceği için çok şeyden, hatta kendilerinden bile vazgeçip onları şiddet ortamından uzak tutma çabasının filmi olarak görülebilir Belfast.
Eleştirinin tamamı için: Red Eye
Evrensel
Yazar: Şenay Aydemir
Bütün o yoğunluğuna rağmen filmin hissiz olması, Budy ile bir türlü kuramadığımız bağlantı filmi sıkıntılı hale getiriyor. Üstelik yönetmen ısrarla seyirciyle karakteri arasında güçlü bir bağ olsun istiyor. Çocukluk anlatılarına dair temel meselelerin birbiri ardına sıralandığı, temel bir fikir oluşturmakta zorlanan bir film kanımca “Belfast”. Açıkçası o dönemin ruhunu yaşatmayı başarmakta o kadar da mahir değil. Yakın dönemde çekilen, aynı kuşaktan iki yönetmenin benzer filmlerinden ayrılıyor o yüzden. Ne Alfonso Cuaron’un “Roma”sındaki kadar güçlü bir toplumsal/ sınıfsal gözlem bulabiliyoruz ne de Paolo Sorrentino’nun “The Hand Of God”ındaki gibi gündelik hayatın enerjisini hissedebiliyoruz.
Eleştirinin tamamı için: Evrensel
Habertürk
Yazar: Mehmet Açar
Branagh’ın hafızasındaki geçmişi görselleştiren şık ve nostaljik bir film çekmek istediği belli. Ama bana sorarsanız, anlattığı hikâyenin yarısı gerçekçi belgesel estetiği gerektiren bir dramatik malzemeye sahip. O yüzden film, özellikle çocukluk nostaljisini anlatan sahnelerde, kendi kişiliğini ve yolunu buluyor. Sözgelimi, Buddy’nin sinema tutkusunun anlatıldığı sahnelerde… Açılıştaki renkli turistik Belfast manzaraları dışında 1969’u siyah beyaz olarak anlatan Branagh, Buddy ve ailesinin sinema salonunda seyrettiği, benim de çocukken İzmir’de Hatay’daki bir açık hava sinemasında gördüğüm ‘Harika Otomobil’ (Chitty Chitty Bang Bang - 1968) ve Raquel Welch’in oynadığı ‘Bir Milyon Yıl Önce’ (One Million Years B.C. -1966) gibi filmleri veya büyükannesiyle gittiği tiyatro oyunu ‘A Christmas Carol’ı renkli olarak getiriyor karşımıza. Filmdeki siyah beyaz kullanımını anlamlı hale getiren hoş bir fikir bu… Sinema ve tiyatronun Buddy için sadece 1969’un sıkıntılı Belfast’ından kaçış olduğunu hissetmiyoruz bu sahnelerde. Buddy’de kendi çocukluğunu anlatan Branagh için gelecekte tiyatro ve sinemanın ne anlama geldiğini bilmemiz, bu renkli görüntüleri bizim için daha duygusal hale getiriyor.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.
Birgün
Kenneth Branagh için son derece kişisel bir film olan Belfast, güçlü yönetmenlik sanatının haricinde son derece güçlü oyuncu performanslarına sahip. Özellikle büyükanne ve büyükbaba rolünde izlediğimiz Ciarán Hinds ve Judi Dench’in ödülleri hak ettiğini düşünüyorum. Bu ikilinin torunları Buddy ile ilişkilerinin yansıdığı her sahne büyüleyiciydi. Diyalogların hem evrensel hem de bu kadar spesifik bir duruma, bir yere, bir tarihe ait olabilmesi özgün senaryo dalında da Belfast’ın şansı olduğunu göstermekte.
T24
Bu yılki Oscar'larda ana ve yan dallarda toplam 7 adaylık almış olan önemli bir film. İngiliz sinemasının tiyatrodan gelse de çok iyi filmler de imzalamış yazar-yönetmen-oyuncu starı Kenneth Branagh, bence tam bir yönetmenlik başarısı sunuyor. Üstelik ekranlarımıza gelen Nil'de Ölüm filminden hemen sonra... Böylece bu alanda kariyerinin zirvelerine tırmanıyor.
Hurriyet
Ben filmi fazla apolitik buldum. ‘Böyle ortamlardan masumlar da etkileniyor’ ya da ‘Tarafsız kalanlar da gözetilmeliydi’ türünden bir yaklaşımı var. Bunları savunmak çocukluğunda yaşadıkları itibariyle yönetmenin hakkı. Ama dağarcığımızda aynı meselede daha önce dolaşmış ‘O da Bir Ana’ (Some Mother’s Son), ‘Babam İçin’ (In the Name of the Father), ‘Özgürlüğün Bedeli’ (Michael Collins), ‘Kanlı Pazar’ (Bloody Sunday) gibi filmler varken Kenneth Branagh’ınki fazla naif bir çaba gibi geldi bana. İngiliz bir eleştirmen filmle ilgili şöyle bir yargıda bulunmuş: “Belfast siyasi bir eleştiriden ziyade bir anı filmi.” Belki de doğru saptama budur...
Red Eye
Kenneth Branagh'ın otobiyografik özellikler taşıyan filmi aslında bir yandan bir büyüme hikayesi olarak okunabilir. Öyle bir eğilim de var ama öte yandan bir anne ve babanın her şeye rağmen çocuklarının güvenliği ve geleceği için çok şeyden, hatta kendilerinden bile vazgeçip onları şiddet ortamından uzak tutma çabasının filmi olarak görülebilir Belfast.
Evrensel
Bütün o yoğunluğuna rağmen filmin hissiz olması, Budy ile bir türlü kuramadığımız bağlantı filmi sıkıntılı hale getiriyor. Üstelik yönetmen ısrarla seyirciyle karakteri arasında güçlü bir bağ olsun istiyor. Çocukluk anlatılarına dair temel meselelerin birbiri ardına sıralandığı, temel bir fikir oluşturmakta zorlanan bir film kanımca “Belfast”. Açıkçası o dönemin ruhunu yaşatmayı başarmakta o kadar da mahir değil. Yakın dönemde çekilen, aynı kuşaktan iki yönetmenin benzer filmlerinden ayrılıyor o yüzden. Ne Alfonso Cuaron’un “Roma”sındaki kadar güçlü bir toplumsal/ sınıfsal gözlem bulabiliyoruz ne de Paolo Sorrentino’nun “The Hand Of God”ındaki gibi gündelik hayatın enerjisini hissedebiliyoruz.
Habertürk
Branagh’ın hafızasındaki geçmişi görselleştiren şık ve nostaljik bir film çekmek istediği belli. Ama bana sorarsanız, anlattığı hikâyenin yarısı gerçekçi belgesel estetiği gerektiren bir dramatik malzemeye sahip. O yüzden film, özellikle çocukluk nostaljisini anlatan sahnelerde, kendi kişiliğini ve yolunu buluyor. Sözgelimi, Buddy’nin sinema tutkusunun anlatıldığı sahnelerde… Açılıştaki renkli turistik Belfast manzaraları dışında 1969’u siyah beyaz olarak anlatan Branagh, Buddy ve ailesinin sinema salonunda seyrettiği, benim de çocukken İzmir’de Hatay’daki bir açık hava sinemasında gördüğüm ‘Harika Otomobil’ (Chitty Chitty Bang Bang - 1968) ve Raquel Welch’in oynadığı ‘Bir Milyon Yıl Önce’ (One Million Years B.C. -1966) gibi filmleri veya büyükannesiyle gittiği tiyatro oyunu ‘A Christmas Carol’ı renkli olarak getiriyor karşımıza. Filmdeki siyah beyaz kullanımını anlamlı hale getiren hoş bir fikir bu… Sinema ve tiyatronun Buddy için sadece 1969’un sıkıntılı Belfast’ından kaçış olduğunu hissetmiyoruz bu sahnelerde. Buddy’de kendi çocukluğunu anlatan Branagh için gelecekte tiyatro ve sinemanın ne anlama geldiğini bilmemiz, bu renkli görüntüleri bizim için daha duygusal hale getiriyor.