Hesabım
    Harold Fry'ın Beklenmedik Yolculuğu
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Harold Fry'ın Beklenmedik Yolculuğu

    Sen yola çık, yol sana görünür!

    Yazar: Banu Bozdemir

    The Unlikely Pilgrimage Of Harold Fry / Harold Fry'ın Beklenmedik Yolculuğu öncelikle gerçek bir hikâyeye değil, Rachel Joyce'un çok satan romanına dayanıyor. Romanı okumadım ama iyi bir uyarlama olduğunu düşünüyorum, zira beyaz perde uyarlaması da yazarının elinden çıkmış.

    Hettie Macdonald imzalı filmin asıl nokta atışı Jim Broadbent… Yaşlılığın daha da çevrelediği yüz ifadesiyle İngiliz sinemasının hemen akla gelen aktörlerinden olan Broadbent, filmin en harika şeyi, o kadar iyi ki bize geçen gerçekten de samimiyet sağlıyor, oysa hikaye çok bıçak sırtı. Zorlama ya da duygusal gelebilirdi ama bunun yerine daha çok yumuşak ve ölçülü bir anlatımla karşılaşıyoruz.

    Film hayatının sonuna doğru yol alan insanların kendisi ve karşısındaki insanlar için son bir pişmanlık ve umut duygusuyla bir şeyler yapabilmesi üzerine kurulu. Bazen gerçek olamayacak kadar dayanıklılık anları sunuyor; paylaşım noktaları, sığınma durakları ve karşılaşma halleri yaratıyor ki bazı şeylerin üzerinden hatırlatma anlamında tekrardan geçildiğini hissediyorsunuz! Tabii bir de 70’li yaşlarını süren bir adamın bir nevi çıldırma, onu çevreleyen kurallardan vazgeçiş halini kademe kademe yansıtıyor ki geldiği noktanın gerçekliği konusunda kuşkular barındırmaktan geri kalmıyoruz bir yandan da!

    Ölmekte olan eski iş arkadaşının kendisine ulaşan mektubu karşısında, önce ona moral mektubu yazan Harold Fry, sonra kendisine günümüz tanımına uygun bir inanç hikayesi anlatan bir genç kızın fikriyle, arkadaşını ziyaret etmeye karar verir ve yaklaşık 700 kilometrelik yürüyüşüne başlar. Harold, Queenie Hannsesey’e yürüdüğü sürece onu hayatta tutacağına olan dünyevi görevi ama ruhsal inancıyla, fiziksel olarak hazırlıksız, karısını hayrete düşürerek ve kızdırarak yola çıkar. Ayakları ve ayakkabıları bile bu hazırlıksız yolculuğa isyan eder, yolda karşılaştığı her insan onun değişimine katkı sunar, kanayan ayaklarını bandajlayan, doktor olduğu halde işini yapamayan Slovakyalı temizlikçinin sosyal konumu, hap kullanan ve ona oğlunu hatırlatan genç, ona su veren kadının elinde anlam kazanan suyun tadına ulaşmanın mutluluğu, bir köpeğin dostluğu filmin Harold’a etki eden, onu değişime götüren küçük ama önemli detayları.

    Banka kartlarını kullanmayı bıraktığı için kendisini teslim ettiği doğanın kollarını da unutmamak lazım bu yolculukta. Tabii Forrest Gump tarzı, onun yoluna eşlik etmek isteyen takipçilere de ilham oluyor. Harold bastırılmış bir baba-oğul ilişkisinin hesaplaşmasını yarı gerçek yarı hayali algılarla yaşıyor. Bu yolculuk her anlamda bir çözülme hikayesine bağlanıyor. Karısıyla arasındaki gerilimin, bastırılmış bir hayatın geri planında saklı bir suçluluk duygusunun ilerleyişi de bu yolculuk sayesinde oluyor. Harold yoluna çıkanlardan bir şeyler almaya devam ederken, o da onların yolunu aydınlatmaya çalışıyor.

    Yönetmen Hettie Macdonald ilk kez 1996’da Beatiful Thing ile dikkatleri çekti, bu kez de Braadbent ve Penelope Wilton’ın sağlam performanslarıyla yükselen filmde, duygusal anları ayrılıklarla kesmeyi biliyor. Biraz da bu tarz yolculuklardan ne anladığınızla, ne kadar hazır olduğunuzla ilgili bir durum olduğunu düşünüyorum filmle kuracağınız bağın. Kredi kartlarını çıkarıp atmak, karşınıza daha önce sahip olmayı reddettiğiniz şeylerin (örn: köpek) çıkması absürt hatta zorlama gelebilir ama filmin zaten amaçladığı şeylerden biri izleyen için de bir değişim ve algı yaratma noktası… Bunu çoğunlukla başardığı aşikar…

    twitter.com/banubozdemir

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top