Senaryosunu David Turpin'in kaleme aldığı ve yönetmen koltuğunda da, ilk uzun metrajlı (debut) sinema filmini çeken Phil Sheerin'in oturmakta olduğu "The Winter Lake"; gizemini uzunca bir süre koruyan, gerilim dolu bir drama olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz, oldukça düşük bir bütçeyle İrlanda'nın, güneşin yüzünü göstermekte bir hayli nazlandığı; kış günlerindeki yağışlı coğrafyasındaki, kısıtlı mekanlarda kurgulanarak çekildiği her halinden belli olan bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
Elaine (Charlie Murphy) ve oğlu Tom (Anson Boon), kısa bir süre önce...
Apar topar İngiltere'den...
İrlanda kırsalındaki, tenha bir bölgede yer alan...
Elaine'nin büyükbabası Matthew'un eski çiftlik evine taşınmışlar...
***
Ve...
Bu ani taşınma nedeniyle de...
Sanki annesi değil de, ablasıymışçasına genç bir görüntü sergileyen Elanie, bizzat Tom'u suçlarken...
***
Ertesi sabah da...
Bir gün önce Tom'un elinde olduğunu sadece bizlerin görmüş olduğu...
Kendisi tarafından eve çağrıldığı anda, etrafında dönüp dolanmakta olduğu...
Turlach adındaki gölün kenarına bıraktığı falçatayı sorup...
Karşılığında aldığı, "Görmedim..." yanıtıyla yetinmeyip...
Kahvaltı masasından kaldırıp üstünü de aramakta...
***
Ve...
Elbette bulamasa da...
Bıçaklara olan ilgisini bildiği Tom'u...
Söz konusu falçatayı getirip bırakması için son bir kez daha uyarmakta...
Ardından da...
Aracına atladığı gibi kasabaya inmektedir...
***
Zira...
Her ne kadar, ikametgahını aldırmadığı ve yanında bir fatura da getirmediği için halledemeyerek öfkelenecek olsa da...
Bir an önce...
Eve ilişkin abonelik işlemlerini tamamlamak istemektedir...
***
Derken...
Annesinin yokluğunu fırsat bilen Tom ise...
Bir koşuda, yeniden gölün kenarına gidip...
Bir gün önce...
Usulca yere bıraktığı falçatayı alıp suda çalkalamaya başladığında...
Birden...
Gölün içindeki bir çuval dikkatini çekecek...
***
Ve...
Merakına yenilerek açıp içine baktığında da...
İrkilerek...
Çuvalı aniden elinden bırakacaktır...
***
Çünkü içinde...
Bir bebeğin kafatası ve kemikleri mevcuttur...
***
Bu türden objelere karşı...
Özel bir ilgi duyan Tom...
Çuvalı kucakladığı gibi evin yolunu tutarken...
***
Otomobili arızalanan ve onu Fergıl'ın (Conor Hamill) tamirhanesine bırakan Elaine'de...
Komşuları Ward'ın (Michael McElhatton) ve arabada oturmuş kendisini bekleyen kızı Holly'nin (Emma Mackey) yardımıyla...
Eve geri dönecektir...
***
Ki...
Tamirhanedeki otomobili için de Elaine...
Yine Ward ve Holly ile kasabaya uzanırken...
Bu kez onlara, Tom'da katılacak...
***
Ve böylelikle de...
Arabada, Ward ile Elaine'nin...
Tamirhane ve alışveriş işlerini tamamlayıp gelmelerini bekleyen Tom ile Holly...
Tam da birbirlerini...
Daha yakından tanımaya başlamışlarken...
***
Holly'nin erkek arkadaşı olduğu anlaşılan Col (Mark McKenna)...
Ansızın çıkıp gelerek...
Oturmakta oldukları minibüsün kapısına dayanıverir...
***
Çok geçmez...
Tom'un koleksiyonundaki, iki walkie-talkieden birini kendine alan Holly...
Buluşarak sohbet etmek amacıyla Tom'u, gölün kenarına davet edecek...
***
Sonra da...
Ward, ortadan kaybolan kızı Holly için endişelenirken...
O, bisikletine aldığı Tom ile beraber...
Önce, bir miktar para da kazanacakları bir kumarhaneye...
Oradan da...
Kazandıkları parayla çay içebilecekleri bir kafeye gidecekler...
***
Ve...
Sohbet esnasında Holly...
Tom'un gölde bulduğu bebeğin, kendisine ait olduğunu itiraf ederken...
***
Biz de...
Tom'un, annesini tokatlayan erkek arkadaşını bıçakladığını...
Zaten...
Tom ile Elanie'nin de...
Sırf o sebeple...
İngiltere'yi terk ederek İrlanda'ya yerleşmek mecburiyetinde kaldıklarını öğreniyoruz...
Dakika 39...
***
Öfke kontrolü problemi bulunan Tom ile ensest suçlamasıyla onu, babasına karşı kışkırtarak üstüne yönlendirecek olan Holly karakterlerinin davranışlarının, damgalarını vuracağı filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; oyuncu performanslarının öne çıkacağı...
Beklenmedik sürprizleri de bünyesinde barındıran, 53 dakilık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,