Hesabım
    Örümcek
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Örümcek

    Cronenberg?in <b>Örümcek</b>’i

    Yazar: Serdar Kökçeoğlu

    David Cronenberg, Varoluş'un ardından Örümcek ile 20. yy'a geri dönmüş. 21.yy'a dair incelemelerde, özellikle de beden/ teknoloji/ ölümsüzlük temalı tartışmalarda sık sık filmleri kullanılan ve çağın hassas tartışmalarını takip ettiği için tam anlamıyla bir güncel sinemacı olan Cronenberg, daha önce de M. Butterfly ile yaptığı gibi temalarından biraz uzaklaşmış. Belki de yoruldu, uzaklaşıp güç toplamak, dışarıdan bakmak istiyor projesine.

    Ama sinemasının geldiği bu noktada bile değişmeyen tek şey, filmlerinin kitaplara olan zaafı. Yine bir edebiyat uyarlaması yapmakla birlikte, her anlamda da edebi bir film yapmış Cronenberg. Usta sinemacıların filmlerine sinen eski kitap kokusu onun filmine de sinmiş. Fatih Özgüven'in de Radikal'de belirttiği gibi fena halde Samuel Beckett kokuyor film...

    Örümcek köşeli bir film, soğuk. Kahramanı Örümcek'in trenden indikten sonra önünden yürüdüğü soğuk, ölü binalara benziyor. Ki bu binalardan biri, tüm pencereleri kapanmış, tuğla örülmüş olanı, kahramanının özeti gibi adeta. Ayrıca sessiz bir film. Diyaloglarına ve Örümceğin çoğunu anlayamadığımız monologlarına rağmen sessiz bir film.

    Çağdaş edebiyat karakteri Örümcek, bir akıl hastanesinden çıktıktan sonra, kendisi gibi hastane ile hayat arasında sıkışıp kalanlara bakıcılık yapan bir kadının evine yerleşir. Ve cennetten cehenneme geçişi barındıran çocukluğuna dair parçaların yavaş yavaş yerine oturmasıyla da hayatını anlamlandırmaya başlar. Biz de onunla birlikte çocukluğunu izlemeye başlarız. Sarsıcı bir kırılma noktasına sahiptir geçmişi. Annesinin dibinde yarattığı cennet; annesinin, babasının mutsuz, tatminsiz yaşamı nedeniyle ölümüyle/değişimiyle sıcaklığını yitirmeye başlar. Mutluluğunu elinden alanlara ceza vermeye kalktığında ise, büyük bir ihtimalle şizofren olmasına neden olucak akıl hastanesine alınır.

    Örümceğin çocukken parmakları ne kadar güzel ve becerikliyse, 30'lu yaşlarında da o kadar berbattır. Annenin övgüsüyle, sarma sigaralarla sık sık elleri gösteriyor bize yönetmen. Örümceğin çocukluğundaki beyaz, yumuşak, becerikli parmakları yıllar geçtikçe kararmış, sertleşmiştir.

    Kırılma noktasını bulup kendisini huzura kavuşturacak olan anı parçalarını canlandırması ise, okunması imkansız bir defter yardımıyla olacaktır. Geçmişin mekanları, kokuları, sıcaklığı onun kendi sözcüklerinin peşinden giderek olayı aydınlatmasına yardımcı olur.

    Örümcek, defterini doldurduktan sonra özenle kurduğu ağı için yeni bir kurban seçer. Onu yok etmekten vaz geçse bile, geldiği yere tekrar geri alınır. Zaten o da bu konuk evinde çok fazla kalmayı planlamamıştır.

    Cronenberg'in Straight Story'si Örümcek, kimileri tarafından uzun bir süredir yaptığı en olgun film olarak kabul edilecektir. Yönetmenin takıntılarının peşinden gitmeyi sevenler ise muhtemelen mesafeli duracaktır. Fakat herşeye rağmen Örümcek son derece önemli bir çağdaş sinema örneği. Savaş sonrası edebiyatının izlerine sahip, güçlü bir sinema. Yönetmenin mekan seçimleri ve ışık kullanımı üzerinde özellikle durmak gerek. Loş mekanların ardından beliren aydınlık, günışığı sık sık insanın gözünü alıyor. Ralph Fiennes'in zamanla yumuşayan donuk bakışları ve kısık monologları ise unutulacak gibi değil.

    Bu bir Cronenberg filmi olmasaydı, ya çok severdiniz, ya da nefret ederdiniz, ama bir Cronenberg filmi olduğu için ne çok sevebiliyorsunuz, ne de nefret edebiliyorsunuz. Örümcek'ten sonraki filmini merakla bekliyorum, bu filmin fırtına öncesi sessizliği olduğuna dair tuhaf bir inancım var.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top