“Pelé”, yönetmen koltuğunda Ben Nicholas ile David Tryhorn’ın oturdukları biyografik bir belgesel...
23 Ekim 1940 tarihinde Edson Arantes do Nascimento adıyla fakir bir ailenin çocuğu olarak Três Corações, Minas Gerais, Brezilya’da dünyaya gelen efsane futbolcu Pelé’nin çocukluk günlerinden başlayarak 1975 yılında New York Cosmos takımına transfer oluncaya kadar geçen günlerin kronolojik bir sırayla anlatıldığı bu belgeselde, arşiv belgelerinin yanı sıra başta Pelé’nin kendisi olmak üzere o günlerde yaşananların tanığı olan pek çok kişinin güncel yorum ve görüşlerine de başvurulmuş...
Böyle olunca da 1.367 maçta attığı 1.283 golle fileleri dalgalandıran ve üç kez Dünya Kupası kazanan tek futbolcu olma unvanını, 1970 yılından bu yana elinde bulunduran Pelé ve futbol tarihine ilgi duyanlar için değerli bir belgesel çıkmış ortaya...
Pelé ve dönemin tanıkları henüz hayattayken bu işi yapmayı akıl edenler ile geniş bir izleyici kitlesine ulaştırılmasına vesile olan Netflix platformunu da kutlamak lazım ayrıca...
Atları ve arabaları ile odun taşımacılığı yapan dedesi ve ninesine ilişkin anılarını anlatarak yaşam hikayesini dillendirmeye başlayan Pelé, kıt kanaat geçinen bir ailenin çocuğu olup Dondinho lakaplı babası da bir futbolcudur...
Kız kardeşi Maria Lucia, futbolu çok seven küçük Pelé’nin okuldan gelir gelmez sokaklarda arkadaşları ile top oynadığını söylüyor...
Futbolcu babaları sakatlık geçirdiğinden oynamadığı süre için kulübünden para alamaması nedeniyle aynı küçük Pelé, ailesine destek olmak için ayakkabı boyayarak çalışmaya başlar...
Oğlunun futbol yeteneğini fark eden babası onu, daha henüz 15 yaşında olduğu 1956 yılında Santos kulübünün denemelerine götürür...
Daha çıktığı ilk antrenmanda göz dolduran Pelé ile ilk tanışan da takım arkadaşı Pepe’dir (1954 – 69) ...
Bir diğer takım arkadaşı Dorval (1956 – 67) ise, onun özgüven ve eşsiz tekniğinden söz eder...
Zaten sergilediği performans ile 1958 yılında İsveç’te düzenlenen Dünya Kupası için milli takıma çağrılır...
Pelé’nin kendi ifadesine göre, o güne kadar siyahi insan görmeyen İsveçli çocuklar yüzüne dokunmalarının ardından parmaklarını kontrol ederek, onun ten renginin boya olup olmadığını anlamaya çalışmışlar...
Daha sonra 1970 Dünya Kupasında milli takımda teknik direktörü de olacak olan takım arkadaşlarından Zagallo (1958 – 64), Brezilya o yılarda futbol ülkesi olarak görülmediği için kendilerinin favoriler arasında gösterilmediklerini belirtir...
Brezilya – Galler çeyrek final maçı için sahaya çıkarlar...
17 yaşında genç ve deneyimsiz bir delikanlı olduğu için Pelé nin başarısız olacağı düşünülen maçı Brezilya, onun golü ile 1 – 0 kazanarak yarı finalde Fransa’nın rakibi olur...
Ki, o maç da 5 – 2 olarak Brezilya’nın galibiyeti ile sonuçlanacaktır...
İşte belgeselin bu bölümünde, bir flashback ile 1950 yılında Brezilya’da düzenlenen Dünya Kupasının Brezilya ile Uruguay arasında Rio de Janeiro’daki 200 bin seyirci kapasiteli Maracanã Stadyumundaki final maçına gidilir...
2 – 1 kaybedilen bu maç, futbol ile yatıp futbol ile kalkan Brezilya için neredeyse ulusal bir felaket niteliğindedir...
9 yaşındaki Pelé, hüngür hüngür ağlayan babasını, “Ben sana bir Dünya Kupası kazanacağım” diyerek teselli etmeye çalışır...
Neyse...
1958 yılının finalinde Brezilya ile İsveç karşı karşıyadır...
Bir 5 – 2’lik skor daha ve Brezilya Dünya Şampiyonu...
Bütün Brezilya meydanlara dökülmüştür...
Bir anda dikkatleri çekerek ilgi odağı olan Pelé, bir anlamda rahat rahat sokağa çıkamaz hale de gelmiştir...
Böylelikle Pelé’den önce sıradan bir futbol takımı olan Santos’da büyük bir marka olarak turneye çıkan rock toplulukları gibi davetli olduğu ülkelere giderek dünyayı dolaşmaya başlar...
Dört yıl çabucak geçer ve Şili’de yapılacak 1962 Dünya Kupası günleri de gelir çatar...
Ancak ne yazık ki, Çekoslovakya ile oynanan ikinci grup maçında sakatlanan Pelé turnuvayı çok erken noktalar ve yerini (1961 – 66) döneminde milli takımda oynayan genç Amarildo’ya bırakır...
Ve Çekoslovakya ile oynanan finali de onu golü ile 1 – 0 kazanan Brezilya bir kez daha Dünya Şampiyonu olur...
Şöhreti Brezilya’nın sınırları dışına taşan Pelé artık aynı zamanda bir reklam yıldızı olup adıyla her şeyi sattırabilmektedir...
Kendisi böylesine bir ivme ile şöhretini artırırken ülkesindeki mutluluk ve demokrasi dolu günler 1964’deki komünizm bahane edilerek yapılan bir askeri darbe ile 1985 yılına kadar sürecek olan 21 senelik bir karanlık dönem için son bulur...
Elbette ki bu bir ABD projesidir...
Apolitik davranarak işin içinden sıyrılmaya çalışan Pelé siyasete bulaşmayınca, darbeciler de ona bulaşmaz ve bu yıllar boyunca kardeş kardeş geçinip giderler...
Zaten onun için üç çocuğunun annesi olan Rosemeri dos Reis Cholbi evlenmesinin zamanı da gelmiştir...
Evlenir de...
Peki, peşinde daha pek çok kadın varken karısına sadık kalabilmiş midir Pelé?
Bu sorunun yanıtını öğrenebilmek için belgeselin kalanını izlemeniz gerekecek...
Üstelik geride, 1966’da İngiltere ve 1970’de Meksika’da düzenlenen Dünya Kupaları ve en çok eleştirildiği ülkesindeki faşist diktatörlükle olan ilişkileri faslı da mevcut...
Bitirmeden ilave edeceğimiz son şey, filmi karakterlerin büyük çoğunluğunun konuştukları orijinal Portekizce dilinde izlemeniz biçiminde olacak...
Keyifli seyirler,