Senaryosunu Stéphane Kazandjian'ın yazdığı ve yönetmen koltuğunda da Louis Leterrier'nin oturduğu “Loin du périph / The Takedown”; "kara mizah" unsurlar içeren kurgusu ile Neo - Nazizm'e varan ırkçılığın kıyasıya eleştirildiği aksiyon dozu yüksek bir Netflix filmi olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz, yeşil perde ve görsel efekt teknolojilerinin yanı sıra; zorluk derecesi yüksek sahnelerinde, koordinatörlüklerini Michel Bouis ve John Medalin'in üstlendikleri dublör oyuncuların performanslarına yaslanılarak çekilen bu Fransız filmine biraz daha yakından bakalım...
***
Kaçak bahis dövüşü yaptırılan gizli bir mekanı, sivil polis memuru Djimo (Djimo) ile beraber basan Kriminal Şube komiserlerinden ("2011 yılında vizyona giren unutulmaz "Intouchables" filmindeki Driss'i oynayan Omar Sy'ın canlandırdığı) Ousmane Diakité ; üniformalı özel kuvvetler mevzuya dahil oluncaya kadar, tutuklanması gereken gecenin beşinci kez galibi olan Jordan Diaz (Rachid Metlouti) ile ring de kıyasıya dövüşmek zorunda kalır...
***
12. bölge karakolunda komiser yardımcısı olan "uçkuruna düşkün" François Monge (Laurent Lafitte) ise; girdiği komiserlik sınavlarında üç kez başarısız olmasının yanı sıra Kriminal Daire, Terörle Mücadele ve Koruma Servisine nakli başvurusu da reddedilmiş başarısız bir isimdir...
Ama çok kısa bir süre sonra yatak döşek olacağı polis psikoloğu (Élodie Hesme) karşısında sorgulanmakta olan François, bu durumdan asla yılmamıştır...
Zira ona göre; Beyrut doğumlu Fransız yazar Amin Maalouf'un da belirttiği şekilde, "Aşk da hırs gibi sabırdan beslenir"...
***
Ousmane'ın suçlu Jordan ile yaptığı dövüş; sosyal medya da izlenme rekorları kırmış ve kendisi de böylelikle Fransız polis teşkilatının, medyadaki yüzü halini almıştır...
Hatta teşkilatın iletişim müdürü Benoit Méaux (Bertrand Usclat); bağlılık, disiplin, sınırları zorlamak, cesaret, özveri, dürüstlük ve güç kavramlarıyla özdeşleştirilen Ousmane karakteri üzerinden reklam amaçlı bir animasyon filmi bile hazırlamıştır...
Halbuki oğlu Yves (Mahamadou Sangare) ile birlikte yaşayan Ousmane; Şefinin (Élodie Hesme) ifadesiyle, "yönetilemez" ve "takıntılı" bir tiplemedir...
Doğrudur...
Ancak aynı Şef'e göre Ousmane, "sempatik" birisidir de...
***
François'ya gelince...
O karakoldaki diğer memurlarca; sapık, maço, cinsiyetçi, egoist ve fazla parfüm kullanıp dar pantolonlar giyen biri olarak tanımlanmaktadır...
***
Derken...
François, annesi (Marie - Christine Adam) ile babasını (Charles Roger Bour) karşılamaya gittiği Gar da; Lyon - Paris seferini yapmakta olan tren vagonlarının birinden sarkmaktaki, bedeninin alt kısmı mevcut olmayan bir ceset ile karşılaşır...
Ve...
Merkezi aradığında da yardımına, eski ortağı Ousmane ile onun yeni ortağı Djimo'yu gönderirler...
Arkalarından da tüm yaşananları, cep telefonunun kamerasıyla kaydederek canlı yayın yapan Benoit'yı...
***
Uzatmayalım...
Deneyimli bir Kriminal polisi olan Ousmane ile annesini arayarak Genel Kurmay Başkanını devreye sokturan karakol polisi François bu dava da, "Zoraki İkili" halini alırlar...
Kendilerini, Fransa'nın Güneydoğusundaki "kurgusal (fictional)" bir kasabada Alice Gauthier (Izïa Higelin) karşılar ve 26 yaşındaki Kevin Marchal'ın cesedinin alt yarısının bulunduğu adli tıp morguna götürür...
Yolda, neredeyse her yere, Ousmane'ın tabiriyle; Afrika kökenli siyahilere, Araplara, Yahudilere, eş cinsellere, Avrupa'nın kendisine, Me Too hareketine ve rap müziğine karşı olan faşist Belediye Başkanı Antoine Brunner'nin (Dimitri Storoge) reklam panoları dikilmiştir...
Ki, bu Başkan Brunner'yi; Ousmane'ın tersine, kendilerini istasyon da karşılayan kasabanın polisi Alice, bir vatansever olarak tanımlamaktadır...
Burada kesiyoruz...
Çünkü uzatırsak biliyoruz ki, detaylara ilişkin "spoiler" vermemiz kaçınılmaz bir hal alacak...
Dakika 27...
Geride sizleri, kimi zaman kahkaha atarak da izleyeceğinizi umduğumuz; 92 dakikalık, oldukça hareketli bir bölüm daha bekliyor olacak...
Keyifli seyirler,