Hesabım
    Sacrifice
    Ortalama puan
    3,0
    1 Puanlama
    Sacrifice hakkında görüşlerin ?

    1 Kullanıcı eleştirisi

    5
    0 Eleştiri
    4
    0 Eleştiri
    3
    0 Eleştiri
    2
    1 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 2.100 değerlendirmeler Takip Et!

    2,5
    5 Şubat 2024 tarihinde eklendi
    Senaryosunu, Paul Kane'in "Man Of the Cloth" isimli kısa hikayesi ile H.P. Lovecraft'ın çalışmalarından esinlenerek yazan ve yönetmen koltuğunda da oturmakta olan kadim ortağı Andy Collier ile kendisinin hikayesinden uyarlayarak Tor Mian'ın kaleme aldığı "Sacrifice"; gizemini sonuna kadar koruyan, bir korku gerilim olarak geliyor karşımıza...

    ***

    Gelin isterseniz, 22 Ekim 2020 tarihindeki dünya prömiyeri; Frightfest'de yapılmış ve düşük bir bütçeyle çekilmiş olduğu da apaçık ortada olmasına rağmen izleyicisini, son anına kadar sarıp sarmalamayı becerebilen bu İngiliz filmine biraz daha yakından bakalım...

    ***

    Film...

    Kan içindeki ellerini lavaboda yıkayıp, uyumakta olan küçük oğlunu da yatağından kaldırıp...

    Kapının önündeki otomobile atladığı gibi limana varıp...

    Aynı kadın (Ingeborg Mork Håskjold) ve oğlunun (Edwin Roseth-Oye), bindikleri bir tekneyle...

    Adadan ayrıldıkları, bir sahneyle başlar...

    ***

    Aradan yaklaşık 25 yıl geçer...

    Ve...

    Johan Jorstad'ın oğlu olan o küçük çocuk...

    Yani bugünkü adıyla Isaac Pickman (Ludovic Hughes) büyümüş ve hamileliğinin son altıncı haftasındaki karısı Emma Pickman (Sophie Stevens) ile beraber...

    Kalkıp Amerika'dan...

    ***

    Üstelik de...

    Giderken de bindiği Hallstein'ın (Erik Lundin) kullandığı tekne ile bu kez yeniden adaya dönmüş ve kapısını...

    Ceplerindeki anahtarla açtıkları, o meşum eve girmişlerdir...

    ***

    Uzunca bir süredir...

    İçinde kimsenin yaşamadığı, musluktan akan simsiyah sudan da belli olan evde...

    Emma ile karşısında durdukları babasının fotoğrafına bakan Isaac...

    "Neye benzediğini, neredeyse unutuyordum..." demekten de kendini alamaz...

    ***

    Akşam olduğunda da...

    Karınlarını doyurmak amacıyla Pickman çifti...

    Önce...

    Barmen Ledvor (Jack Kristiansen) ve ada sakini Gunnar (Lukas Loughran) tarafından pek de hoş karşılanmadıkları...

    Ama...

    Johan'ın oğlu olarak adada doğduğu anlaşılınca da...

    Isaac'e, zilzurna sarhoş oluncaya kadar içki ikram edildiği bir bara giderler...

    ***

    Ertesi sabah...

    Tam...

    Erken uyanan ve çıkıp mutfak alışverişi yapan Emma'nın hazırladığı kahvaltı sofrasına oturmuşlarken...

    Birden kapı çalınıverir...

    ***

    Gelen...

    Bölgenin Şerif'i Renate Nygard'tan (Barbara Crampton) başkası değildir...

    Zira Isaac'ten...

    25 yıldır bir türlü aydınlatılamayan...

    Babasının öldürüldüğü gece de yaşananları, bir bir anlatmasını isteyecek...

    ***

    Fakat Isaac...

    Bırak anlatmayı...

    Daha...

    Babasının, bir cinayete kurban giderek öldürüldüğünden bile haberdar değildir...

    ***

    Annesiyle birlikte, evi terk ederek Amerika'ya gitmiş olmaları hususunu da...

    Annesinin ifadesiyle...

    Babasının, yeni bir aile kurarak...

    Kendilerini terk etmiş olması biçiminde anımsamakta...

    ***

    Ve...

    Şimdi de...

    Ölmüş olan annesinin, vasiyetinde kendisine bıraktığı bu evi satmak için...

    Kısa bir süreliğine Norveç'e dönmüş bulunmaktadır...

    ***

    Söyledikleri...

    Özellikle de, cinayet nedeniyle annesini suçlar gibi davrandığı için Isaac'i üzdüğünü fark eden Şerif...

    Hem bunu telafi etmek hem de aile geçmişi hakkında kendisini daha da ayrıntılı olarak bilgilendirmek adına...

    Isaac ile Emma'yı evindeki akşam yemeğine davet eder...

    ***

    Bu daveti geri çevirmeyen...

    Isaac ile Emma, giderlerken uğradıkları...

    Alışverişi tamamladıklarında kendilerine işletmecisi (Annika Josefine Stromblad) ve onun çocuğunca (Balder Bjørke), "İyi Rüyalar" temenni edilen dükkandan...

    Bir şişe kırmızı şarap da alırlar...

    ***

    Vardıklarında da kendilerini kapıda...

    Şerifin kızı Astrid Nygard (Johanna Adde-Dahl) karşılar...

    ***

    Ki...

    Yiyecekleri enfes alabalığı da pişirmiş olan ve gözlerini, bir an için de olsa Isaac'ten ayırmayan Astrid...

    Yemek boyunca ağzını açıp da tek kelime etmez...

    Ve...

    Şerif bu garipliği, kocasının aniden ölmesine bağlarken...

    ***

    Emma'nın ilgisini...

    Şerif'in, asırlardır bir aile yadigarı olarak evlerinde durduğunu belirttiği...

    Duvardaki...

    "Uyuyan" olarak tanınan yerel efsanenin sembolünün bulunduğu tablo çeker...

    ***

    Aslında...

    Arabayı park ettiklerinde de...

    Kapının önündeki, ürkütücü bulduğu karga korkuluğu da...

    Dikkatinden kaçmamıştır Emma'nın...

    ***

    Yine Şerif'in ifadesiyle...

    O korkuluk da...

    "Uyuyan" efsanesi uyarınca, kocası için dikilmiştir ve bu, Norveç'te yerleşik bir gelenektir...

    ***

    Halen sıkı sıkıya bağlı oldukları kültürlerinin...

    Emma ile gerçekte kendilerinin bir parçası olan Isaac'te merak uyandırdığını fark eden Şerif...

    Eğer yapılacak, daha iyi bir işleri yoksa...

    Onları gelip...

    Ertesi gün yapılacak geleneksel Altarisganga'ya...

    Yani yıllık dini ayine tanıklık etmeye çağırır...

    ***

    Bunu da geri çevirmeyen...

    Isaac ile Emma'dan...

    Buz gibi deniz suyunun içinde, "Uyuyan"ın işaretini taşıyan...

    Kukuletalı özel cübbeler giyilerek yapılan pagan ayinine de iştirak etmekte, hiçbir sakınca görmeyerek yanlarında hizalanan Isaac'e Şerif...


    "Kudretli uyuyan... Sana sesleniyorum... Sakince, fırtınada, güneşte ve karda... Kanımı al, etimi, vücudumu, ruhumu... Sana geliyorum... Koruyucum, yok edicim, karanlığım, ışığım... Sana geliyorum... En karanlık günde... Ve en parlak gecede..."


    Şeklindeki bağlılık yeminini de ettirir...

    ***

    Gerçekleştirilen bu ritüelin etkisi altında kalan Isaac'e dönük olarak Emma...

    Sonraki gün...

    "Tanrım, dönüştürülmedin değil mi? Cübbe giymeye ve dillerini konuşmaya başlamayacaksın, değil mi?" biçiminde...

    Alaycı bir eleştiri getirdiğinde...

    ***

    Isaac'in...

    Kısaca...

    "Başka birinin kültürünü eleştirmek, yakışıksız değil mi? İnanılmaz derecede eski kafalı olmaktan bahsetmiyorum dahi..." olan...

    Ve...

    Eğer...

    Akla ve bilime aykırı olduğu apaçık ortada olan, sadece birer iddialarını sıraladığı...

    Ortadoğu kökenli İbrahimi dinlere inanabiliyorsan, öteki topraklardaki pagan dinlere inanmanın da tek bir sakıncası yoktur...

    Dercesine ortaya koyduğu, karşı hamlesi de gelmekte...

    Çok gecikmez...

    ***

    Artık...

    Ayan beyan bir durumda ortaya çıkmıştır ki...

    Emma ne kadar direnirse dirensin...

    Isaac, evi satıp Amerika'ya dönmek yerine...

    Baba vatanı olan bu adaya yerleşmekte, inanılmaz derecede kararlıdır...

    Dakika 45

    ***

    Rüyalarında, sürekli kabuslar gören Emma ile onun duygularını anlamaktan iyice uzaklaşan Isaac arasındaki mücadelenin damgasını vuracağı filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; ters köşe bir sürpriz finali de bünyesinde barındıran, 43 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

    ***

    Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...

    "Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...

    Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...

    25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...

    Keyifli seyirler,
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top