Hesabım
    Hayalet Sürücü
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Hayalet Sürücü

    Alev Alev!

    Yazar: Serdar Kökçeoğlu

    Fantagraphics gibi Kuzey Amerikalı bağımsız yayınevleri, Avrupa çizgi romanının üretken ustaları ve beyazperdeye bile hayli orijinal filmler kazandıran Japon mangaları varken, Marvel’ın yaşlı kahramanlarına o kadar çok iş düşmüyor artık. En azından yetişkin okuyucu açısından.

    İşte bu durumun fazlasıyla farkında olan Marvel ve diğer büyük yayınevleri, en popülerinden en marjinaline kadar bütün kahramanlarını farklı formüllerle ayakta tutmaya çalışıyor. Korku temaları barındıran goth süper kahraman Ghost Rider da son dönemde önemli çizgi romancılara emanet edildi. Hell To Pay öyküsü efsanevi çizgi roman sanatçılarından Richard Corben tarafından çizilirken, 2006’nın en önemli Ghost Rider öyküsü diyebileceğimiz Road To Damnation ise Preacher’ın yaratıcısı olan Garth Ennis tarafından yazıldı.

    Road To Damnation, cehennemden kurtulabilmek için Melek Kazaan ile anlaşan Ghost Rider’ın sıkı mizahı ile, karanlık çizimleri ustaca birleştiriyordu. Karanlık dinsel içeriği, rock ’n’ roll simgeleri ve aşırı mizahı ile Marvel’ın olgunlaşan yanlarının tam da yetişkin okuyucunun damak tadına uygun olduğunu ortaya koyuyordu.

    Hollywood’un yavaş yavaş 'Marvollywood'a dönüşmeye başladığı bir dönemde, Ghost Rider’ın da beyazperdeye sıçramaması en azından ticari açıdan büyük bir kayıp olurdu herhalde. Fakat, 'işini bilen' Avid Arad ve diğer prodüktörlerin Hayalet Sürücü projesinin ilk zamanlarında verdikleri şaşırtıcı bir karar gerçekten garip karşılandı. Frank Miller gibi sıkı çizgi romancıların el attığı, türünün ilginç kahramanlarından Daredevil’ı beyazperdeye taşıyarak 'kötü çizgi roman filmleri' furyasına öncülük yapan Mark Steven Johnson’ın projenin başına getirilmesinden söz ediyoruz. İkinci şaşırtıcı haber ise, Hayalet Sürücü’nün süper kahraman karizmasıyla doğmadığı aşikar olan Nicolas Cage’e verilmesi oldu.

    Filmin senaryosuna da imza atan Mark Steven Johnson, Daredevil’a göre daha titiz davranmış bu filmde. Ghost Rider’ı olgunlaştıran öğelerin filme ne kadar taşındığı tartışılır ama en azından çizgi roman filmlerinde çok sık göremediğimiz özenli bir oyuncu yönetimi var. Karakterinin yüzünü alevli bir kurukafa ile paylaşan Nicolas Cage, belki de daha 'büyük' süper kahramanları oynayabileceğini ispat etmek için elinden geleni yapmış. Sevgilisini canlandıran Eva Mendes ise, zeka seviyesi en yüksek kahraman aşıkları sıralamasında dereceye girebilir. Oyuncu, rolüne latin sıcaklığı ve sempatik bir mizah katmış.

    Filmin sürprizleri olan 'Mephistopheles' Peter Fonda ve gizemli Sam Elliott ise kesinlikle kusursuzlar. Filmin en büyük rol çalanı ise, Blackheart’ı canlandıran Wes Bentley. Sıradan görünüşüne rağmen mizah sahibi tehlikeli bir düşman portresi çiziyor genç oyuncu. İşte bütün bu oyunculuk başarısına, filmin ertelenmesine bile neden olan görsel efektler eklenince, filmin gerçek ve kurmaca bütün kahramanları sınıfı geçiyor. Daredevil’da ve pek çok çizgi roman uyarlamasında yaşadığımız rahatsızlıkları burada hissetmiyoruz.

    Derinlere daldığımızda ise, filmi Hulk veya Batman Başlıyor’a göre vasat kılan senaryo problemlerini görmemek imkansız oluyor. Ghost Rider hayranı Johnson, elindeki malzemeye fazladan bir derinlik katma konusunu maalesef yanlış yerlerde değerlendirmiş. Sabah akşam The Carpenters dinleyen, gösterilerden para kazanan bir grup sert erkek arasında elinden kitap düşürmeyen ve belgesel delisi (!) olduğu gözümüze sokulan bir Johnny Blaze, kimi sahnelerde tüm filmi ciddi ciddi parodiye yaklaştırıyor.

    Senaryonun göze batan bir eksikliği de, serüven duygusunun zayıflığı. Küçük yaşlarda babasını yaşatmak için şeytanla gönülsüz bir anlaşma imzalayan Johnny Blaze’ın Ghost Rider’a dönüşmesi hayli geç geliyor. Cehennem kaçkını çeteyle olan mücadele daha çok filmin sonlarına saklanmış. O yüzden izlediğimiz öykü, Ghost Rider’ın en temel hikayesini basit bir şekilde özetlemekle yetiniyor. Kahramanın içerdiği derin korkular ve ince mizah ile çizgi roman sayfalarında karşımıza çıkan etkileyici cehennem/kıyamet tasvirleri ve yol filmlerine özgü asfalt kokusu Hayalet Sürücü’de yok.

    Daredevil sonrası bu ortalama yönetmenden nefret edenler, koyu nefret duygularını incelterek filmden çıkabilir. Fakat Ghost Rider’ı Garth Ennis’in yorumuyla bilenler veya süper kahraman filmlerinin Batman Başlıyor ile geldiği düzeyden fazlasıyla memnunluk duyanlar, filmin Faust referanslarına rağmen ne kadar yüzeysel olduğuna şaşıracaktır.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top