Senaryosunu da...
Daha önce de, defalarca sinema filmleri ve TV dizilerine aktarılmış olan Choderlos de Laclos'nun...
“Bu dünyada ben öldükten sonra bile yankılanacak bir yapıt yaratmak istedim...” diyerek tanımladığı başyapıt mertebesindeki aynı isimli romanından (1782) uyarlayarak kaleme almasının yanı sıra ilk uzun metrajlı (debut) sinema filmini çekmek üzere Rachel Suissa'nın, yönetmen koltuğunda da oturmakta olduğu "Les liaisons dangereuses / Dangerous Liaisons"; bir "rom - com (romantic comedy)" ile "dramedy (drama comedy)" arasında gidip gelen...
LGBTI+ karşıtı "homofobikleri", yerlerinden zıplatacak derecede kızdıracak yeni nesil bir yapım olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz, oldukça düşük bir bütçe ve bir o kadar da amatör bir oyuncu kadrosuyla çekildiği her halinden belli olan; Fransız yapımı, bu Netflix filmine biraz daha yakından bakalım...
***
Film...
Instagram'da 3,5 milyon takipçisi bulunan Tristan Badiola'nın (Simon Rérolle)...
"Adını duyurmak için ne kadar ileri gidersin? Seçkinlerden olmak için?
İki yüz yıl önce seçkin olmak, soylu olmak demekti... Yani aristokrasi...
Yirmi yıl önceyse zengin olmak...
Şimdiyse, unvanın ve paran da olsa ezik olabiliyorsun... Artık güç, ünlü olmakta...
Tadına bir kez bakınca, korumak için her şeyi yaparsın... Hatta ölürsün bile..."
Şeklindeki, sözleriyle başlarken...
On yedi yaşındaki Célène Ravi'de (Paola Locatelli), gecenin karanlığında kendini...
Üstündeki beyaz sahne kıyafetiyle, denizin serin sularına bırakmaktadır...
***
- Üç Ay Önce -
Célène, üç Molière ödüllü bir tiyatro yönetmeni olan babası Christophe Riva (Alexis Michalik) ve köpekleri Balzac ile birlikte...
Kendisi, telefonda görüntülü olarak erkek arkadaşı Pierre (Aymeric Fougeron) ile konuşur...
Babası da aracı kullanırken...
Paris'e 775 kilometre uzaklıktaki...
Aslında, eski bir balıkçı kasabası olan tatil beldesi Biarritz'e doğru yol almaktadırlar...
***
Vardıklarında da...
Kendilerini karşılayan...
Christophe'un erkek kardeşi Patrick Riva'nın (Nicolas Berno) evine yerleşirler...
***
Zira...
Son sınıfı Célène, Paris'teki okulu yerine...
Amcasının, müdürü olduğu Biarritz'deki Victor Hugo Lisesi'nde okuyacak ve bu sayede de...
Çok kısa bir süre önce kaybettikleri...
Célène annesinin, Christophe'da karısının; anılarının bulunduğu Paris'ten, uzaklaşmış olacaklardır...
***
Ertesi sabah...
Kapıyı açık bulan Balzac, evden çıkarak sahile inmiştir...
Köpeğini, evde bulamayarak panikleyen Célène'de onun ardından...
Sahile doğru koşuşturur...
***
Evet...
An itibarıyla Balzac, sahildeki yolun üzerindedir...
Ve...
Eğer Fransız sörf şampiyonu Tristan Badiola, müdahale edip kucaklayarak...
Yoldan kendisini almamış olsaydı...
Büyük bir ihtimalle...
Dikkatsiz bir sürücünün, aracının altında ezilerek can verecekti...
***
Böylelikle de...
Pierre'e ihanet etmek istemediği için...
İlk başta...
Tristan'ın ertesi gün sahilde buluşma teklifini geri çevirse de...
Célène ile Tristan'ın yolları, artık kesişmiş olur...
***
Zaten Célène...
Tristan ile sadece buluşmakla kalmayacak ve ondan...
Sörf dersleri de alacak...
***
Ama yine de...
Bir sonraki yıl evlenmeyi planladıklarını söylediği, nişanlısı Pierre'in aşkına bağlı kalmayı da sürdürecektir...
***
Yalnız bu arada...
Tristan'ın, Célène'e askıntı olmaya çalıştığı haberi...
Naya (Camille Léon-Fucien) ve Ariel'in (Elsa Duchez) cep telefonlarınca...
Saint - Tropez'de, yat tatili yapmakta olan...
6,2 milyon Instagram takipçili okuldan sınıf arkadaşları Vanessa Merteuil'e (Ella Pellegrini) ulaştırılmak da, çok da gecikmez...
***
Ki,
Bu habere ilişkin görüntüleri, görür görmez telaşlanan Vanessa'da...
Tatilini yarıda keserek, soluğu Biarritz'de alacaktır...
***
Çünkü...
DJ Tao'nun da (Jin Xuan Mao) anlattığı biçimde...
Vanessa ile Tristan, altılı yaşlarından bu yana...
Birbirlerinden kesinlikle ayrılmayan bir ikilidirler...
***
Neyse...
Halen gönlünü kazanamadığı Célène'i bir türlü elde edemeyen Tristan bu kez onu...
Her ikisinin de öğrencisi oldukları liseden arkadaşlarıyla tanıştıracağı, evinde vereceği havuz partisine davet ederken...
Célène'de bu teklifi, ancak kuzeni Charlotte'u da (Héloïse Janjaud) yanında getirmesi koşuluyla kabul edecektir...
***
Eder etmesine de...
Hemen her konuda, iddiaya girmeyi seven...
Üstelik son iddialarında, Vanessa'nın Range Rover'ını kazanarak elinden alan Tristan ile Vanessa arasında şöyle bir konuşma geçer...
V- (Célène'i işaret ederek) "O kim?"
T- "Bir Paris'li... Bu yıl Hugo'ya gidiyor..."
V- "Onu, sen mi davet ettin? Onu, garajda becermek mi istiyorsun?"
T- "Bilgin olsun... Çok sadık biri, nişanlı ve gerçek aşka inanıyor... Bir sürü de ilkesi mevcut... O yüzden hayır, onu garajda becermeyeceğim... Ama onu, kişisel meydan okumam yapacağım... Gerçek aşk, evlilik, sadakat saçmalıklarını unutturacağım... Üstesinden gelebilirsem, öyle bir manipüle edeceğim ki; benimle yatmak için neredeyse yalvaracak..."
V- "Oynamak istiyorum... Onunla yat, sonra onu terk et... Yapamazsan, sahil evini alırım... Tamam mı?"
T- "Hayır, bunu yalnız yapacağım... Zaten arabanı verdin, bunda nasıl meydan okuyorsun?"
V- "Sözleşmeye bir madde ekleyeceğim..."
T- "Daha açık konuş lütfen..."
V- "İki, üç saatlik oral seksli ön sevişme ve ucu açık bir seks maddesi... Açık oldu mu?"
T- "Evet, açık oldu..."
V- "Teklif için son otuz saniye..."
T- "Kabul..."
V- "Harika... İki ayın var..."
***
Bu arada...
Hızlı trenle Paris'ten gelmiş olan nişanlısı Pierre'i karşılamak amacıyla partiyi terk eden Célène, buna dair...
Tristan'a hitaben yazdığı notu, kendisine iletmesi için Tao'nun eline tutuşturmuştur...
***
Derken...
Pierre dışındaki, isimlerini yukarıda sıraladığımız bütün bu karakterlerin; bol miktarda cinsellik de içeren farklı ilişkiler çerçevesinde, sürekli birlikte olacakları okul günleri de gelir çatar...
Dakika 25...
***
Oldukça sağlam bir sosyal medya ve sosyal medya fenomenliği eleştirisinin yapılacağı filmin geride kalında, siz değerli sinemasever dostlarımızı; Vanessa ile Tristan arasındaki bahsin neticesine ilaveten...
Beklenmedik nitelikteki, ters köşe sürprizleri de bünyesinde barındıran...
84 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
Yeter ki, gereğinden büyük beklentilerle ekran karşısına geçip oturmayın...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,