En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
ozguroktay06
7 değerlendirmeler
Takip Et!
4,5
1 Ocak 2008 tarihinde eklendi
insanın günahlı doğasının en yalın anlatımı...bu amerikanın gerçeği değil bu tüm dünyanın gerçeği...aksini düşünmek tom gibi davranmak olur...mükemmel...
Basta sıkıcı gelebiliyor ama daha sonra oyle bir kapiliyorsunuz ki sonunda sok oluyorsunuz. sıkı bir film izleyicisiyseniz ve vaktiniz varsa mutlaka izlemelisiniz. 10 /10
Avrupa sinemasının son dönemdeki en büyük isimlerinden birisi Lars Von Trier. 1995'te ortaya koydukları Dogma akımıyla dikkatleri üzerine çekmiş ve daha sonra ortaya koyduğu başyapıtlarla kendisini ispatlamıştı Danimarkalı yönetmen. Ve 2003 yılında çektiği ?Dogville? ile yepyeni bir üçlemeye başladı.?Yapılmasını hiç düşünmediğiniz ama yapılması gereken şey.'Amerika ile alakalı yapacağı üçlemenin ilk halkasını oluşturuyor ?Dogville?. Sinema dünyasında büyük etki yaratan ilk halka ?Dogville? kadar başarılı olmasa da üçlemenin ikinci filmi ?Maderlay? da başarılı oldu. Üçlemenin son film ise tamamen merak konusu. Hemen esas konumuza yani ?Dogville'e dönüyorum. Tamamı tiyatroyu andıracak bir şekilde, çok az dekorla çekilmiş bir film ?Dogville.? Sinemada sadeleşmeyi bu filmiyle sonuna kadar savunmuş Trier. Filmin tamamı neredeyse ironi üzerine kurulu. Birçok unsur farklı anlamlar geliyor ve çok önemli mesajlar gizli filmde. Mekan sınırlaması olmayan filmde, oyuncular adeta döktürmüşler. Önceki yıllarda isminden sıkça söz ettiren ve ilk Oscar'ını da alan Nicole Kidman üst düzey bir oyunculuk sergilerken diğer yan karakterler de ondan aşağı kalmamışlar. Paul Bettany, James Caan, Ben Gazzara gibi isimler de filmi oyunculuk bakımından zirveye taşımışlar. Trier'in yönetmenliği ve oyuncularını oynatmadaki başarısı da oldukça önemli, film adına. Gerek hikayesi gerekse verdiği mesajlarla insan merkezli bir film'Dogville? . Özellikle etik ahlak ilkelerini enine boyuna eleştiriyor. 1930'lu yılların Amerika'sına ve o zamanın toplumuna göz atarken, 30'lu yıllardaki toplum ile günümüzdeki toplumun pek bir farkı olmadığını görüyoruz. Kasabaya ilk geldiğinde, kasabadakilere yardım etmek karşılığında kasabada kalmasına izin verilen Grace'i, polisler tarafından aranması ve yaptığı birkaç hatadan sonra kasabadaki erkeklerin cinsel ihtiyaçlarını karşıladıkları bir araç ve kasabanın kölesi haline gelmiş olarak buluyoruz. Hem de onu bu hale getirenlerin içerisinde; ona aşık olan, kasabanın en aydın kişisi de Tom da yer alıyor. Belli bir süre sonra kasabanın köpeği dışında Grace'in güvenebileceği hiç kimse kalmıyor. Finalde ise Von Trier sürprizini yaparak, çarpıcı bir şekilde filmine son veriyor.?Yapılmasını hiç düşünmediğiniz ama yapılması gereken şey.'İnsanlık kavramını ve Amerikan rüyasını çarpıcı bir şekilde eleştiren, sarsıcı ve deneysel bir film ?Dogville?. Herkese göre olmasa da her sinemaseverin en azından izlemeye çalışması gereken bir film.
Tiyatroyla arası iyi olmayan açıkçası tiyatroyu pek de sevmeyen biriyim... Sinema her yönüyle bana daha çekici gelmiştir.Tamam bu filmde bir tiyatro havası var fakat bu filmi tam olarak tiyatroyla bütünleştirmek tiyatronun bir yansıması olarak görmek de yanlış olur.Filmin başlarında gözlerim mekan çeşitliliği aradı ne de olsa hep aynı yerde dönen sahneler beni biraz gerdi ama bu sadece ilk 40-45 dk. için geçerli inanın filmin ilk bölümlerini izlemeye tahammül edebilirseniz ilerleyen bölümlerde bunun karşılığını alacaksınız.Sıkıcılık yerini şiddetli bir merak unsuruna bırakacak ve harika bir sonla sizi ödüllendirecek.Nicole Kidman’ın gözüme en güzel göründüğü film diyebilirim oyunculuğu da başarılı...Şunu da söylemek istiyorum ki yine de bu filmin gerçek mekanlar kullanılarak çekilmesini isterdim tamam farklı bir tarz ve hayalgücünün yoğun bastığı bir senaryo ve yönetmenlik...ama çok riskli...Mekanın ve görselliğin sinema için ne kadar önemli olduğunu bu filmden sonra bir kez daha anlayacaksınız ama her şeye rağmen farklı üslubuyla mutlaka izlenilmesi gerektiğini düşünüyorum.10/8
Basta sıkıcı gelebiliyor ama daha sonra oyle bir kapiliyorsunuz ki sonunda sok oluyorsunuz bu yuzden bu yorumlara bakmadan izlemeniz daha iyi tabiki = ) Trier in bir baska basyapiti, muhtesem bir film 10/9
hayatımın filmi.. sonuna kadar izlememin tek nedeni sinemada seyretmemdir, eğer evde izlemiş olsaydın kesin 5 dk dan sonrasını izlemezdim. gerçekten başları çok sıkıcı fakat öyle duygu yüklü bi konusu varki insan ilk izlediğinde kendine gelemiyo. ayrıca izledikten sonrada insan kendini çok mutlu ve huzurlu hissediyo, oh be diyosun içim rahatladı :) çünkü böyle bi son ve böyle bi intikam hiçbi yerde görmemişsindir.
filmi izlemeden önce beğenmiyeceğim konusunda ön yargılıydım fakat ilk başlarda sıkılsamda sonunu merakla izledim.bir insan çaresizken neler yapabileceği ve diğer insanların bencillikleri acı bi şekilde işlenmiş.özellikle sonu beklenenin dışında müthiş..
bu filmi bir tiyatro ürünü olarak düşünüyorum ve ona göre değerlendiriyorum eğer öyle değerlendirmezsek bir sinema filmi olarak vasatın altında kalan sıkıcı bir şey oluyor.Benim gibi hareketli film sevenler bu filmden uzak dursunlar ama tiyatro ya da böyle çok dramatik filmler sevenler bir göz atabilirler.
Filmi aslında çok eskiden izlemek için pc'ye takmış ve izlemeye başlamış fakat çok sıkıcı bulmuş ve ilk 10 dakikasını izledikten sonra vazgeçmiştim. Bugün başından sonuna kadar izledim. Kesinlikle izlenmesi gereken bir film, bir kere çok farklı bir tür olmuş, tiyatro sahnesinde çekilmiş gibi, yani bir tiyatro izliyormuşsunuz gibi bir havada, ki zaten başlangıçta sıkıcı bir film olacağı izlenimi vermesinin sebebi de bu. Sonuna kadar izleyin, konusu ve farklı tarzıyla üzerinizde önemli bir etki bırakıyor. (8/10)
Aslında bu filmi izleyeli epey oldu.Ancak şimdi yazmamın nedeni, Trier’in üçlemesinin ikincisi olan Manderlay’i izlemem ve ilkine de yorum yazma ihtiyacı hissetmem...Dogville’in sıradışı bir film olduğuna şüphe yok.1930’ların Amerikası’nı (ki esasen bugün de farklı olduğunu düşünmüyorum) bir kasaba özelinde anlatan bir film.Eleştirmen Zafer İlbars filmle ilgili olarak '...film başlı başına yabancılaştırmaya dayalı.Çünkü ortada sinema var ama sinemanın tiyatroya karşı olan en büyük üstünlüğü olan mekan özgürlüğü sonuna kadar reddediliyor' demiş ki şüphe götürmeyen bir gerçek.Esasen hikayesini beğendiğim bir film Dogville.Ancak itirazım şu ki, tiyatro sahnesinde (veya ona benzer bir yerde) çekilen bir sinema filmi bana pek de keyif vermiyor.Sinemayı 'sinema' yapan unsurlardan biri eksik olduğu için 'güdük' kaldığını düşündüğüm bir film ki aynı şeyi Manderlay için de düşünüyorum.Sonuç olarak benimsemediğim ve hatta beğenmediğim bir tarzı var filmin...
filmi begenmeyen arkadasları anlayabiliyorum, tiyatro sahnesinde gecmesi sıkıcı olmasını saglamıs olabilir ama filmin yarısından itibaren olaylar ,beklenmedik sekilde, oyle bir gelisiyor ki nasıl bittigini anlamıyorsunuz! 10/9
Dogma 95 manifestosu cıkalı tamı tamına 12 yıl olmus, bu manifestonun ideolojisinin kurucularından Lars von Trier 'dogmatizm' yalamıs bir sürü film çekmis. Karanlıkta dans ile Altın Palmiyeyi almıs "Cannes" da ama hiçbir filmi dogville kadar konusulmamıs, konusulmuyor. Neden mi? Kuskusuz bir yıl önce oscar almıs akademinin taze gediklisi Nicole Kidman ın filme takviyesi olsa gerek. Lakin daha önemli mevzular var filmde doğal afet-yetenek dengesini sağlamıs Kidman dan baska. Filmin mekansal kurgusunun 'minimum dekor-maksimum oyunculuğa' sonuna kadar izin veren potansiyeli mi, alt metinlerinde aranacak din den tutun 1930 amerikan buhran dönemi tabanlı ama sorunu tüm insanlık için evrensel Etik-Ahlak ikilemi mi, filmin sonunda belki inanılmaz bir 'katharsis' yasanıp bireysel ahlak kavramımızı tekrar sorgulatan 'ahlak anlayısımız mı , hele hele kibrin en büyük günah olduğu gerceğini 'affetmet de bir kibirdir' seklinde rolleri değistirip bizleri ters köseye yatıran mı bu filmi bu kadar büyüleyici ve çarpıcı kılan??? "Lars von Trier sinemasına kayıtsız kalamazsınız . Ortası yoktur bu adamın" klisesinden güç alarak kendimden emin bir sekilde diyebelirim ki bu adamı sevip sevmemek umrumda değil. Nefret de etsen, basyapıt statüsüne de çıkarsan karsında var olan sey gayet 'nitelikli'. İzlemek, deneyimlemek, 'hocam cok uzun cok sıkıcı' diyememek gerek, eğer sinemasever olmak istiyorsak. En azından bu adamın bu filmi için bu rahatlıkla söylenebilir.... 8.9/10
film alışılmamış görsellik, alışılmadık çekimler alışılmamış konu üzerine kurulu hatta vicdan diye bildiğimiz duygu bile alışılmadık... lakin 2 saatten fazla süren bu filmi izledikten sonra sonunu izlememiş olsanız kocaman bir hayal kırıklığı içinde kaybolursunuz... ... (tiyatro eseri gibi canlandırılmış bu film çoğu insanın aradığı farklılığı ortaya koyabilen yegane sinema eserlerinden...)
izlediğim en gereksiz filmlerden biri. çok sıkıcı. nicole kidman var diye izledim sırf sonuna kadar. o güzelliğe yakışmıcak kalitesiz bi film. izlemek isteyenlere şunu söliyim sıkıcı sıkıcı sıkıcı...
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.