Senaryosunu da kaleme alan Nicolas Bedos'un yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu “Mascarade”; esasında kimin elinin kimin cebinde olduğunun, uzunca bir süre anlaşılamadığı...
Son derece sağlam, bir suç draması olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz, 15 milyon Avroluk bir bütçeyle çekilerek; özellikle de başrol oyuncularının "şahane" olduğunu düşündüğümüz performanslarına karşın, haksız olduğunu düşündüğümüz bir tarzda da...
Brüt 6.6 milyon dolarlık bir hasılat rakamıyla, gişeye çakılmış olan bu Fransız filmine biraz daha yakından bakalım...
***
Kaldıkları otelden ayrılmak üzere, bavulunu hazırlamakta olan Adrien Saillard (Pierre Niney)...
Masanın başına geçerek, Giulia Margoni'ye (Laura Morante) hitaben...
Bir kağıdın üzerine...
" Giulia, bu zarfın içinde bir hesap numarası var... Orada, sana bir süre yetecek kadar para mevcut... Sen bunu, benden daha çok hak ediyorsun... Simon Laurenti peşimizde... Biz saklandık... Bir süreliğine ortadan kaybolacağız... Her zaman hayalini kurduğu bir yere... Sevgiler... Adrien ve Margot..."
Notunu yazarak gönderir...
***
Aynı esnada...
Otomobil kullanmakta olan Simon Laurenti'nin (François Cluzet) telefonu, kızı Lucie Laurenti (Marie Zabukovec) tarafından aranmaktadır...
***
Ama...
Hiç oralı olmayarak, telefonu yanıtlamayan Simon...
Aracını park eder etmez, koşar adımlarla Adrien ve Margot Hansen'in (Marine Vacth) kalmakta oldukları (Fransız Rivierası'nın sembol markalarından) Le Negresco Hotel'e gider...
***
Zira...
Ağır yaralayacağı...
227 numaralı odadaki...
İkinci çocuğuna hamile olan Margot'u öldürmek niyetindedir...
***
Bu saldırı sonrasında tutuklanan Simon...
Şimdi yargılanacağı ve avukatının (Daniel Hanssens) kendisine, sakin olmasını tembihlediği mahkeme salonunda oturmuş beklemektedir...
Aynen izleyiciler arasındaki kızı Lucie ve karısı Carole Laurenti (Emmanuelle Devos) gibi...
***
Bu arada...
Konu, birden değişir...
Ve biz, aniden kendimizi; Jean-Charles (Charles Berling) ve evdeki yardımcı kadın Françoise'nın (Christiane Millet), aynı mahkeme salonundaki tanık ifadeleriyle...
Bir zamanlar, büyük İngiliz yönetmen Tomasz Adler (James Wilby) ile evli olan ünlü Fransız aktris Martha Duval'in (Isabelle Adjani); kendisiyle birlikte yaşamaya başlayan Adrien'in, yazmakta olduğu romanı...
Tomasz'ın çalışma odasında tamamlamasını istediğinin belirtildiği sahnede buluruz...
***
Ki...
Bir saray yavrusunu andıran bu evde yaşanacaklar...
Başlangıçtaki olayların, oldukça öncesindedir...
***
Derken...
Yine...
Aynı Jean-Charles ve Françoise'ya göre...
Adrien'in kullanmakta olduğu yer...
Bir çalışma odası değil bir mozeleydi...
***
Çünkü...
Hiçbir şey hareket ettirilmemişti...
Düğün fotoğrafları, nadir kitaplardan oluşan koleksiyonu, hala kancalar da olan gömlekleri ve puroları bile...
İlk günkü yerlerindeydi...
***
Üstelik...
Martha, Paris'te ve dünyada...
Tomasz'ın eşcinsel olduğunu bilmeyen tek kadındı...
***
Söylentilerin ayyuka çıkması neticesinde...
Tomazs'ı takibe alan Martha, onu bir erkekle birlikteyken basar ve böylece de boşanmış olurlar...
***
Neyse...
Yeri gelmişken...
Martha'dan...
Aylık olarak harçlık almakta da olan Adrien'in çoğu vakit...
Romanını yazıyormuş gibi davrandığı bilgisayarında; sigarasını tüttürüp, içkisini yudumlayarak film seyrettiğini de öğreniyoruz...
***
Fakat...
Martha açısından...
19. yüzyılın sonundan kalma, bakımı pahalı olan bu taş konaktaki asıl sorun...
Parasızlık olup...
Bunun önüne geçmek için de, paha biçilmez değerdeki mobilyalar ile tablolar satılmaya başlanılmıştır...
***
Buna rağmen Martha...
Abartılı partilere, ev sahipliği yapmaktan da geri durmazken...
Neredeyse kendisine...
Kölesi gibi davrandığı Adrien'e...
Dilediği kıyafetleri giydirip, konuklara piyano çalmak şeklindeki...
İstediklerini de yaptırtabilmektedir...
***
Sıra...
Martha ile Adrien'in, nasıl tanıştıklarına...
Ve...
Annesinin mahkemedeki söylemiyle...
Yirmi yaşına kadar...
Gerçekte profesyonel bir dansçı olan Adrien'in, geçirdiği bir motosiklet kazası sonrasındaki...
Dans sahnelerine...
Elveda deyişine gelir...
***
Elinden...
Başka da hiçbir iş gelmeyen Adrien artık...
Jigololuğa başlamıştır...
***
Anlatımımıza son noktayı koymadan...
Martha'nın...
Konağının bahçesinde verdiği partiye katılanlardan da...
Kısaca bahsedelim...
***
Pek çok kişinin yanı sıra...
Herkesten erken kaçacak olan...
Simon Laurenti ile karısı Carole ve kızı Lucie, her seferinde olduğu biçimde...
Simon'ın tanımıyla, bu "sirkteki" yerlerini almışlardır...
***
Ama...
Çok daha da önemlisi...
Göz göze geleceği konuklardan Margot ile...
Adrien'in yolunun kesişerek...
Birlikte...
Laurenti çifti üzerinde oyunlar kurgulayacak olmalarıdır...
Dakika 24...
***
"Ava giden avlanır..." misali, Adrien'in de Simon ile beraber...
Margot'un, benzer nitelikteki bir kumpasına kurban gidecekleri filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; ters köşe sürprizlerin peş peşe geleceği ve o yüzden de finali...
"Baştan, ortadan ve sondan kısa bir süre önce dahi..."
Kolaylıkla tahmin edilemeyecek olan, 110 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
Keyifli seyirler,