“Kendi Çıkarmanı Kendin Yap…”
Yazar: Gizem Şimşek KayaUniversal yapımcılığında çekilen The Exorcist: Believer, Türkiye’de gösterime girdiği adıyla Exorcist: İnançlı, filminin yönetmen koltuğunda Halloween (2018), Halloween Kills (2021), Halloween Ends (2022) filmlerinin de yönetmenliğini yapmış olan David Gordon Green oturuyor. Senaryosunu yönetmen Green’le birlikte Danny McBride, Scott Teems ve Peter Sattler’in kaleme aldıkları filmin görüntü yönetmenliğini Michael Simmonds üstlenmiş. Müzikleri Amman Abbasi ile David Wingo’ya ait olan filmin oyuncu kadrosunda ise Jennifer Nettles, Ann Dowd, Leslie Odom Jr., Raphael Sbarge, Olivia O’Neill, Lidya Jewett, E.J. Bonilla, Antoni Corone, Danny McCarthy, Norah Murphy, Ellen Burstyn gibi isimler yer alıyor.
1973 yılında William Friedkin tarafından çekilen The Exorcist filminin devamı olarak çekilen filmin konusunu, 12 yaşındaki kızı gizemli şeytani bir varlık tarafından ele geçirilen bir annenin kızını kurtarmak için iki rahibin yardımına başvurması oluşturuyor. Victor Fielding, 12 yıl önce hamile karısının Haiti’deki bir depremde ölümünden sonra kızı Angela’yı tek başına yetiştirmiştir. Ama Angela ve arkadaşı Katherine, ormanda kaybolup üç gün sonra başlarına gelenleri hiç hatırlamayarak geri geldiklerinde bir dizi olay ortaya çıkarak Victor’u şeytanın en kötü haliyle yüzleşmeye zorlar. Victor, ümitsizlik ve dehşet içinde benzer bir olaya tanık olmuş, yaşayan tek kişiyi arar: Chris MacNeil’ı.
The Exorcist: Believer Öncesindeki The Exorcistler…
William Peter Blatty’nin romanından William Friedkin tarafından sinemaya uyarlanan The Exorcist (1973) filminde, iki Katolik rahibin genç bir kızın bedenini ele geçiren şeytani varlığa karşı verdikleri mücadele konu ediliyordu. Yeni filminin çekimleri sırasında 12 yaşındaki kızı Regan'ın tuhaf eylemler sergilemeye başladığını fark eden aktris Chris MacNeil, kızını doktora götürür. Doktorlar beyninde geçici bir hasar olabileceğini söyleseler de bu vaka daha önce rastlanmamış türdendir. Bir seri tıbbi testten sonra küçük kızın hiçbir sorunu olmadığı ortaya çıkar. Ancak Regan'ın tuhaf halleri sona erecek gibi değildir. Küçük kız son derece şiddetli bir şekilde titremekte, garip sesler çıkarıp hiçbir anlamı olmayan hareketlerde bulunmaktadır. Bu ürkütücü durum karşısında çaresiz kalan Chris, kızını aynı zamanda psikiyatr olan Peder Merrin'e götürür. Peder, Regan'ın içine şeytan girdiğini tespit edecek, aile çaresizce bu durumdan kurtulmaya çalışacaktır.
John Boorman ile Rospo Pallenberg’ün yönettikleri The Exorcist 2: Heretic (1977) filminde Regan’ın musallat vakasının devam etmesi konu edilmişti. Regan MacNeil, kendisi için yapılan şeytan çıkarma ayininden dört yıl sonra tatlı bir genç kız olmuş ve hayatına devam etmektedir. Ancak geçmişi onun peşini bırakmamaya kararlıdır: Gördüğü kabuslar ve doğaüstü güçler onu yeniden etkisi altına almaya çalışır. Bunun üzerine Vatikan, Papaz Lamont'u olayı araştırması için görevlendirir. Hipnoz altındayken bir şekilde Regan'la bağlantı kurar ve onun gördüklerine tanık olur: Regan'ın peşini bırakmayan kötü ruh, aslında iblislerin lordu olan Pazuzu'dur. Papaz Lamont, kendisinden önce şeytan çıkarma ayini yapmış olan Papaz Merrin'in, Regan'ı Pazuzu'dan kurtarmış olduğunu öğrenir. Ancak Papaz Merrin, Afrika'da birkaç yıl önce Pazuzu ile tekrar karşılaşmış ve bu karşılaşma onun ölümüne neden olmuştur. Papaz Lamont, daha fazla bilgi sahibi olmak ve Regan'ın ruhunu tamamen ele geçirmeden önce Pazuzu ile yüzleşmek için Etiyopya'nın yolunu tutar.
William Peter Blatty tarafından çekilen The Exorcist III (1990) filminin konusunu bir seri katilin peşindeki bir polisin yaşadığı olaylar oluşturmuştu. Regan’ın neredeyse hayatına mal olan trajik olayların ardından neredeyse yirmi yıl geçmiştir. Bu korkunç olayın tanığı olan Teğmen Kinderman, kötülük hala pusuda olduğu için her zaman tetikte beklemektedir. Bu sırada birkaç ölümün ardından Kinderman, işlenen cinayetlerin on iki yıl önce ölen bir katil olan Gemini’nin işlediği cinayetlerin aynısı olduğunu fark edecek ve cinayetleri araştırmaya başlayacaktır.
İlk filmden tam 31 yıl sonra Reny Harlin’in yönettiği Exorcist: The Beginning (2004) filminde Regan’ın başına gelenlerin öncesi anlatılıyordu. Peder Lankester Merrin, Regan MacNeil'in ruhunu kurtarmaya yardım etmesinden yıllar önce, iblis Pazuzu ile ilk kez Doğu Afrika'da karşılaşır. Bu, Peder Merrin'in Pazuzu'yla ilk savaşının ve inancını yeniden keşfetmesinin hikayesidir.
Paul Schrader’in yönettiği Dominion: Prequel to the Exorcist (2005) filmi ise Exorcist: The Beginning (2004) filminin ilk versiyonu olma niteliğini taşıyordu. 1949 yılında Lancaster Merrin, arkeolojik bilgisi sayesinde pek çok macerayı sağ salim atlatmıştır. Bir gün, bir koleksiyoncu Merrin'le buluşur ve ondan kutsal bir buluntuyu çalmasını ister. Bu kutsal emanet, Afrika'da bir kazıda keşfedilmiştir. Merrin, ortaya çıkan Hristiyan kilisesini görmeye gittiğinde tuhaf durumlarla karşılaşır ve olaylar kontrolden çıkmaya başlar. Kilisenin içerisindeki kötücül ruh, çok geçmeden daha da güçlenecektir.
Yaratıcısı Jeremy Slater olan iki sezon yayınlanan William Peter Blatty’nin 1971 yılında yazdığı orijinal kitabının modern bir uyarlaması olan The Exorcist (2016-2018) dizisinde ise birbirinden karakter olarak çok farklı olan iki rahibin bir aileye musallat olan şeytan vakasıyla uğraşmasıyla beraber ele geçirilen küçük bir çocuk ve ailesinin etrafında dönen olaylar anlatılıyordu.
Yerli Exorcist Uyarlamasını Es Geçmek Olmaz…
The Exorcist (1973) filminin ses getirmesi, farklı ülke sinemalarında da filmin uyarlamalarının ortaya çıkmasına neden oldu. Türk Sineması’na Metin Erksan yönetiminde tam 1 yıl sonra Şeytan (1974) adıyla uyarlanan filmde vaftiz suyu yerine zemzem suyu kullanılması, İncil yerine Kur’an-ı Kerim okunması, Şeytan çıkarıcıların kullandığı mor atkı yerine turuncu atkının tercih edilmesine karşın içine şeytan giren kızın Arapça konuşması beklenirken, orijinal filmde olduğu gibi Latince konuşması gibi inançsal uyarlamalar bulunmakla birlikte hikâyenin seyri aynıydı.
Kendin-Yap Tipi Exorcist…
Köpek dalaşı ile başlayan film, bu sahnesi ile beklentiyi en üst perdeden açarken, her geçen dakikası ile iyi bir yapım olmasına dair umutları azaltarak finale ilerlemekten öteye gidemiyor. 1973 yapımı kült filmde oynayan Regan’a benzer bir beyaz bir kız ile annesi doğum sırasında ölmüş olan zenci kızın, ölen anne ile iletişim kurmaya çalışmaları sonucu başlayan musallat vakası da bu bağlamda ilk filmde Regan’ın quija tahtasıyla oynayarak musallata uğramasının modern bir versiyonu olarak karşımıza çıkıyor. Tabii ki doğaüstü olaylara tu-kaka diyen ailelerin, çaresiz kaldıklarında sığındıkları liman dinleri olurken, Vatikan’ın onayı olmayan şeytan çıkarmaların yapılamaması nedeniyle olaylar “kendi şeytan çıkarmanı kendin yap” sloganıyla ilerlerken Katolik, Ortadoks ve Haiti inançlarının karışımıyla yapılan, kalp atışları ve hayati değerlerin ise tıbbi monitörlerden izlendiği bir saçmalığa dönüşüyor. Chris McNeil’in ağzından Hıristiyanlıktan İslam’a değin her kültürde şeytan çıkarmanın varlığından bahsedildiği halde, Haiti ve Hıristiyan mezheplerine ait üç inancın karışımıyla yapılan tören ise inandırıcılıktan uzak. Bu bağlamda üç semavi din ve diğer inançlardan birkaç kutsal kişinin yardımı ile gerçek bir “kendin yap” töreni oluşturulsa en azından bu kadar sakil durmayacağı rahatlıkla söylenebilir.
Geçen yıl gösterime giren Prey For The Devil (2022) ve La Exorcista (2022) ile bu yıl gösterime giren The Nun 2 (2023) filmlerinde olduğu gibi, normalde kabul görmeyen kadın rahibelerin şeytan çıkarma ayinlerini yönettikleri yeni bir film de bununla birlikte listelerimize ekleniyor. Filmin neredeyse aynı sahneleri modern şekilde tekrar çekmesi ve bir değil iki kıza musallat olunması ekseninde ortalama olan yapımın değerini yükseltmek adına yapılan ise Regan’ın annesi Chris McNeil’i canlandıran Ellen Burstyn ile Regan’ı canlandıran Linda Blair’in göstermelik olarak filmde görünmeleri. Göstermelik zira sadece görünmeleri için eklendikleri o kadar belli oluyor ki, senaryodan çıktıklarında fark yaratmayacak kadar önemsiz bir yere sahipler. The Exorcist 2: Heretic (1977)’deki gibi Afrika esintilerine de komşular üzerinden yer verme çabalarına girişse de o filmdeki gibi güçlü bir görsel şölen sunmaktan oldukça uzak bir noktada kalıyor ve Afrika ritüellerini adeta birkaç damla sos olarak serpiştirmekle yetiniyor. Yer yer ses - görüntü senkron sorunları dahi görülen film, “Keşke çekilmeseymiş” hissi uyandırmaktan öteye gitmeyi ise başaramıyor. The Pope’s Exorcist (2023) gibi iyi oyunculuklarla öne çıkmayı ya da Prey For The Devil (2022) gibi yaratıcı korku sahneleri ile akılda kalıcı olmayı da başaramayan film, beklentisiz izlendiği takdirde dahi izleyicilerin gözünde yetersiz ve başarısız olmaktan kurtulamıyor.
Sonuç olarak The Exorcist: Believer; kült yapıma yaklaşma olanağı dahi bulunmayan, aynı hikâyenin modernleştirildiği sanılarak baştan anlatıldığı ancak onu yaparken bile aksayan, vasat bir yapım olmaktan öteye geçemiyor.