Senaryosunu da, Lukasz Czapski ile beraber yazan Jakub Piatek'in yönetmen koltuğunda oturduğu ilk uzun metrajlı (debut) sinema filmi olan “Prime Time”, komünizm sonrası Polonya'sının, oldukça sancılı geçen ilk yıllarına ışık tutan bir film olarak geliyor karşımıza...
Özellikle de işsizliğin %19,9'a kadar yükseleceği ve gençlerin bir umut olarak kapağı Almanya'ya atmaya çalışacakları 2002 öncesinde...
Gelin isterseniz, prömiyeri 30 Ocak 2021 tarihinde Sundance Film Festivalinde yapılan ve 30 Haziran 2021'de de Netflix platformunda izleyici ile buluşan, bu düşük bütçeli kapalı tek mekan filmimize hikayesini önceleyerek biraz daha yakından bakalım...
"Yeni Milenyum" öncesindeki 1999 yılının son akşamı olan 31 Aralık'taki, kazanana verilecek bir otomobil ödülü bulunan telefon yarışması programının sunucusu Mira Kryle (Magdalena Poplawska) kendini, neredeyse son dakika da TV stüdyosunun içine atar...
Öyle ki, programı sunmaya hazırlanan yedek sunucu Kasia'nın (Pola Blasik) üzerindeki Mira'nın kıyafetinin çıkartılarak yeniden Mira'ya giydirilmesi işlemi ile makyajı dahi ayak üstü oracıkta yapılırken, bu ortamda "canlı yayın"a da geçilir...
Geçilir geçilmesine de...
Elinde silahla Sebastian'da (Bartosz Bielenia), stüdyoyu basarak Mira ile güvenlik görevlisi Grzegorz'u (Andrzej Klak) rehin alır...
Böyle olunca da rejideki Laura (Malgorzata Hajewska), aniden "bant yayına" geçer...
Ancak Sebastian'ın talebi, canlı yayında tüm Polonya'ya hitap etmektir ve bu isteğini de Laura'ya iletmiştir...
Laura ise, ışıkçı, sesçi, kameraman vs. den oluşan ekibin ayarlanabilmesi için bir miktar zamana ihtiyacı olduğunu söyleyerek değişik bahaneler üretmektedir...
Bu arada polis de binaya giriş yapmıştır...
Ve derken...
Müzakereci Piotr (Cezary Kosinski), Sebastian ile sesli temas kurar...
Amaç mümkün olabildiğince Sebastian'ı oyalayarak canlı yayına çıkmasını engellemektir...
Zira kamera karşısında yapacakları hakkında en küçük bir bilgileri bulunmamaktadır...
Fakat atlatılmaktan sıkılan Sebastian silahını Grzegorz kafasına dayayınca işin rengi birden bire değişir ve Sebastian ile Piotr, rehinelerin serbest bırakılması durumunda, Sebastian'a verilecek cezanın ne olacağını tartışma faslına geçerler...
Piotr'a göre yasalarda, rehinelere eziyet etmeyenlere ceza verilmeme hükmü bulunmaktadır ve o nedenle de, bir iyi niyet göstergesi olarak rehinelerden en az birisini serbest bırakması gerekmektedir...
Ama Sebastian'ın böyle bir niyeti yoktur...
O kendisini canlı yayına çıkartma yetkisine sahip olan TV'nin Başkanı (Adam Nawojczyk) binaya gelerek kendisiyle görüşünceye kadar elinde silah, rehinelerin baş ucunda bekleyecektir...
Sonuçta hiçbir işe yaramasa da Piotr, şansını bir kez de Sebastian'ın (Juliusz Chrzastowski) babasını getirterek dener...
Bunu yaparak Jakub Piatek, ülken (o yıllardaki) mevcut ekonomik durumuna ek olarak bir anlamda kırılgan olan aile yapısını da bizlere göstermeye çalışmaktadır...
Elbette aynı Piatek, bizzat filmin adı aracılığı ile TV dünyasına çakmayı da ihmal etmemiş olması gibi...
Dakika 38...
Geride, heyecanın gittikçe artacağı bir 55 dakika daha mevcut...
Eminiz "Boze Cialo / Corpus Christi" (2019) filmindekini aratmayan bir performans sergileyen Bartosz Bielenia'nın canlandırdığı Sebastian'ın Polonya'ya hangi amaçla seslenmek istediğini çok merak etmişsinizdir...
Ki bizce, filmin her saniyesinde Piatek, bunu hissettiriyor zaten izleyiciye...
Keyifli seyirler,