Senaryosunu, Greg Rucka'nın kendi hikayesinden Allison Schroeder ile birlikte uyarlayarak kaleme aldığı ve yönetmen koltuğunda da Tom Harper'ın oturmakta olduğu “Heart of Stone”; gizemini sonuna kadar koruyan, bir aksiyon gerilim olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz, yeşil perde ve görsel efekt teknolojileriyle başarılı makyaj uygulamalarının yanı sıra zorluk derecesi yüksek sahnelerindeki koordinatörlüklerini; Daryl Andrews, Jón Viðar, David Chan, David Chan Cordeiro, Peter Epstein, Miguel Frazão, J.T. Holmes, Ingibjörg Helga, Arnþórsdóttir Imma, Valdimar Jóhannsson, Jo McLaren, Jason Oettle, Rebecca Pendarves, Carlos Pereira ve Martim Vidigal'ın üstlendikleri, dublör oyuncuların performanslarına yaslanılarak...
İtalya, İzlanda ve Portekiz'de çekilen bu Netflix filmine biraz daha yakından bakalım...
***
Alınan istihbarati bir bilgi üzerine...
Rachel Stone (Gal Gadot), Parker (Jamie Dornan), Yang (Jing Lusi) ve Bailey'den (Paul Ready) oluşan dört MI6 ajanı, İtalya Alpleri'ndeki Alpin Arena Schnals Senales isimli bir kayak ve kumar merkezindedir...
Ve...
Avrupa'nın en çok aranan silah taciri Mulvaney'de (Enzo Cilenti), üç yıllık bir gizlenmenin ardından; etrafındaki korumalarıyla beraber, o mekanda ortaya çıkmaktadır...
***
Yani MI6'ya ulaşan bilgi...
Gerçekten de doğru çıkmıştır...
Şimdi yapılması gereken tek şey, onu paketleyip Londra'ya götürmektir...
***
Stone ile Bailey, bir minibüsün içinde...
Mulvaney'i kaçıracak ekibin diğer iki üyesine teknik destek sağlarlarken; Yang ile Parker'da, Mulvaney'in yaklaşmakta olduğu kumarhaneye yakın bölgededirler...
***
Ancak...
Minibüsün içindeki Stone'un Parker ile Yang'a, güvenliğin şifreleme anahtarını kırmak suretiyle oradan kumarhaneye giriş izni çıkartamaması nedeniyle; bir saha personeli olmamasına karşın, minibüsten inerek...
Barda oturmakta olan...
Telefonunu hackleyeceği, tesisin güvenlik şefine; üç metre kadar yaklaşacağı, kumarhaneye doğru ilerlemesi gerekir...
***
Derken...
Kumarhanedeki, Black Jack masasının başına geçerek...
Bir el oyun da oynayan ve bilgisayar başındaki arkadaşı Bailey'in yardımıyla kazanan Stone; güvenlik şefinin huylanarak kıllanmasına rağmen, işlemi başarıyla tamamlar...
***
Ve...
Böylelikle de...
Yang ile Parker, kumarhanenin yüz tanıma sistemine dahil edilmiş olurlar...
***
Şimdi sırada...
Yang'ın, elindeki enjektördeki ilacı kendisine boca ederek; Mulvaney'e; sahte bir kalp krizi geçirtilerek...
Ambulans helikoptere bindirilmesi aşaması bulunmaktayken...
Bu...
Mulvaney'in korumalarından birisince engellenir...
***
Sonrasında da...
Çıkan hengame esnasında...
Yang, Mulvaney'in öteki adamlarıyla meşgul olurken; Parker'da, ensesinden yakalayarak ele geçirdiği Mulvaney'i, teleferiğe bindirerek Bailey'in aracına doğru götürmektedir...
***
Bu arada...
MI6 ekibinin, kendi aralarındaki telsiz konuşmaları; siyasi olmayan küresel bir organizasyon olan Charter'ın ağına yakalanır...
***
Neyse...
Teleferik, aşağıdaki varış noktasına doğru inişini sürdürürken...
Aralarında...
Parker'ı hedef alacak, keskin bir nişancının da bulunduğu Mulvaney'in altı adamı da; teleferik durağına doğru yol almaktadırlar...
***
Bu da demek oluyor ki...
İşler kendileri açısından, iyice sarpa sarmak üzeredir...
***
Hal böyle olunca da...
Düşerek sakatlanma numarasıyla, dağda bir başına kalan Stone; on parmağında on marifet bulunan ve ilerleyen sahnelerde, kendisini sıklıkla göreceğimiz bir teknoloji uzmanı olan Jack'in (Matthias Schweighöfer) yardımına başvurur...
***
Yoksa...
Hem kendilerinin...
Özellikle de, teleferikteki Parker ile onunla buluşmaya giden Bailey ve Yang'ın perişan olmaları...
Hem de Mulvaney'i ellerinden kaçırmaları, neredeyse kaçınılmaz gibidir...
***
Doğrusunu isterseniz...
Diğer üçünün ruhları dahi duymadan...
Stone ile Jack'in işbirliği sayesinde, ekibin perişan olması hususunun önüne geçilebilirken...
Parker'ın tedbirsiz davranarak, yalnız bıraktığı Mulvaney; MI6'ya teslim edilmek yerine, siyanür içerek hayatına son vermeyi tercih edecek...
***
Ve...
Nihayetinde de...
Mulvaney görevini, yüzlerine gözlerine bulaştırmış olacaklardır...
Dakika 22...
Buraya kadar anlattıklarımızı, sadece "bir İtalya fragmanı" ve "ana karakterlerin tanıtımına giriş" olarak kabul edeceğiniz filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; bünyesinde ters köşe sürprizleri de barındırmasına ilaveten aksiyonun da hız kesmeden devam edeceği, 100 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
Yeter ki, çok da büyük beklentilere girmiş olmayın...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,