Hesabım
    Haunting Of The Mary Celeste
    Ortalama puan
    3,0
    1 Puanlama
    Haunting Of The Mary Celeste hakkında görüşlerin ?

    1 Kullanıcı eleştirisi

    5
    0 Eleştiri
    4
    0 Eleştiri
    3
    0 Eleştiri
    2
    1 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 2.100 değerlendirmeler Takip Et!

    2,5
    17 Eylül 2021 tarihinde eklendi
    Hikâyesini David Ross ile Jerome Oliver’ın yazdıkları ve yine aynı David Ross’un senaryolaştırdığı “Haunting of the Mary Celeste”, Shana Betz’in yönetmen koltuğunda oturduğu gizem dolu bir “doğaüstü” gerilim…

    Farkındaysanız filmi, pek çoğunun yaptığı gibi doğrudan “korku” biçiminde tanımlayarak kategorize etmedik…

    Zira alakası yok…

    Filmin hemen başında; 4 Aralık 1872 tarihinde Mary Celeste isimli bir kargo gemisinin Portekiz kıyılarının birkaç mil açığında kendi kendine yüzerken bulunduğu, gemi ve kargonun sağlam olduğu ancak mürettebat ile yolculara dair herhangi bir ize rastlanılamadığı ve aradan geçmiş olan 140 yılı aşkın bir süreye karşın bu sırın halen çözülemediği bilgisi veriliyor…

    Her ne kadar bunların hepsi gerçekten yaşanmış olsa da, ciddi anlamda “eksik kısımlar”da ihtiva etmektedir…

    Neler mi?

    Örneğin, gemideki mürettebatın kaptan Benjamin S. Briggs dâhil sekiz, yolcuların ise sadece kaptanın karısı Sarah Elizabeth ve kızı “Sophia” Matilda olduğu bilgisi gibi…

    Tamam, geminin kendisinde ve taşıdığı (saf alkolden ibaret olan) ticari emtiada, en ufak bir zarar ziyan bulunmayabilir…

    Ama Mary Celeste’yi bulan Dei Gratia gemisinin kayıtlarına göre:

    1. Güverte ıslaktı ve su tahliye pompalarının sadece biri çalışıyorken diğer ikisi durmuştu... Gemide yaklaşık 1,1 metre yüksekliğe ulaşan su bulunmasına rağmen batmamış ve herhangi bir batma belirtisi de göstermemektedir…

    2. Geminin saati çalışmıyordu, pusula, sekstant ve kronometre de kayıptı... Ana güverte üzerinde olması gereken ve on kişiyi rahatlıkla taşıyabilecek olan “acil durum / cankurtaran filikası” da yerinde değildi…

    3. Üstelik altı aylık sağlıklı erzak da güvertede tüketilmeye hazır öylesine beklerken, mürettebat ve yolcuların eşyaları da yerli yerinde durmaktaydı…

    4. Yani görünen o ki, hangi nedenle olduğu bir türlü öğrenilemese de gemi, kaçarcasına apar topar terk edilmişti…

    Halen “eksik” olsa da, işte sıraladığımız “bu ayrıntılara da vakıf olunmadan”, filmin anlaşılması pek kolay olmayacaktır…

    Hadi gelin şimdi de, “ana karakterler” üzerinden burada anlatılan senaryoya biraz daha yakından bakalım…

    Mevki olarak Azor adalarındayız (Portekiz)…

    Mary Celeste olayını çözme işine kafayı iyice takmış olan Rachel (Emily Swallow), yaşanılan küçük bir karışıklığın ardından kendisi ile birlikte bu araştırma için yola koyulan Grant (Dominic DeVore) ve Cassandra (Alice Hunter) ile beraber zorla ikna ettikleri “paragöz” ihtiyar Tulls’un (Richard Roundtree) teknesiyle denize açılırlar…

    Tabii bu her tarafı dökülmekte olan hırpani teknenin, Aldo (Pierre Adele) adında bir başka mürettebatı daha bulunmaktadır…

    Ve derken…

    Mary Celeste’den izler bulmak umuduyla kahramanlarımız yola koyulu verirler ve böylelikle de nasıl biteceği o an da anlaşılamayan maceraları da başlamış olur…

    Burada, ne olduğunu değil fakat sadece “küçük bir not” olarak rüyalarında hep aynı kâbusları ve “Jennifer / Sophia” (Ava Acres) karakterlerini görmekte olan Rachel’ın, herkesten gizlediği bambaşka bir şeyin peşinde olduğunu ve teknedeki diğer dört kişiden hiçbirinin hayatını umursamadığını da belirtmiş olalım…

    Ki, peş peşe sigara tüttürmek dışında herhangi bir iş yapmayarak sürekli olarak Grant’i uyaran Cassandra, en başından beri kaptan Tulls’dan hoşlanmamasının yanı sıra Rachel’ın samimiyetinden de şüphe duymaktadır zaten…

    Eğer buraya kadar söylediklerimizin tamamını dikkate alarak ve büyük beklentilere de girmeden, oldukça düşük bir bütçe ile çekildiği her halinden belli olan bu “indie (bağımsız)” için ekran başına geçecek olursanız eminiz Rachel’ın, sürpriz bir finale de sahip olan filme damgasını vuran sırrını da çözmüş olacaksınız…

    Belki, yine klasik bir laf olacak ancak diğer yorumlarımızda olduğu gibi “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu son derece özgün satırlar, filme ilişkin aydınlatıcı tespitler toplamımız olsun…

    Sinema sanatına yaraşır; bir başka kapsamlı yorumda yeniden buluşmak üzere, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 2,5 verdiğimiz bu film için önerimiz de, olumsuz puan ve yorumlara aldırmadan “bir şans da siz verebilirsiniz” şeklinde olacak…

    Son bir not:
    Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 12 Kasım 2020 günü saat 00.05’de yazılarak paylaşılmıştır...
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top