Senaryosunu da, Alexandre Dumas'nın aynı isimli ölümsüz eserinden (1844-1846) uyarlayarak kaleme alan Alexandre de La Patellière ve Matthieu Delaporte'nin yönetmen koltuğunda oturmakta oldukları "Le Comte de Monte-Cristo"; romantik...
Ve...
Gerek oyuncu performansları ve gerekse de yansıttığı 19. yüzyıl atmosferiyle...
Bir o kadar da başarılı bir dönem draması olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz, 42.9 milyon Avroluk bir bütçeyle çekilmesinin yanı sıra...
22 Mayıs 2024 tarihindeki dünya prömiyeri Cannes Film Festivali'nde yapılan...
Ve...
100 milyon dolarlık hasılat rakamıyla da gişeye çakılmış olan bu Fransız filmine biraz daha yakından bakalım...
***
Film...
"Yıl 1815...
İktidardan uzaklaştırılan Napolyon, Elbe Adası'nda sürgündedir... Destekçileri, onun dönüşünü beklerken, kraliyet güçleri de onları acımasızca avlamaktadır...
İç savaş sırasında, tutuklamaların ve infazların sayısı hızla artar...
Fırtınalı bir gecede, Cap Corse açıklarındaki ticaret gemisi Le Pharaon, yanmakta olan başka bir geminin enkazına rastlar..."
Şeklindeki bir bilgilendirmeyle başlarken...
***
Le Pharaon'un kaptanı Danglars'ın (Patrick Mille) aksi yöndeki talimatına rağmen denize atlayan Edmond Dantès (Pierre Niney)...
Taraftarlarına iletilmek üzere yazılmış...
Napolyon'a ait bir mesajı taşıyan...
Angèle de Villefort (Adèle Simphal) isimli kazazede kadını boğulmaktan kurtararak...
Kendi gemilerinin güvertesine çıkartır...
***
Marsilya'ya varıldığında...
Söz konusu mektuba el koymuş vaziyetteki Danglars...
Onu Angèle'e geri iade etmeyi reddederken...
Geminin sahibi Morrel (Bruno Raffaelli)...
Danglars'ı kovup yerine Edmond'u kaptan olarak atayacak...
***
Böyle olunca da...
Daha çok para kazanacak olan Edmond artık...
Birlikte büyüdüğü...
Fernand de Morcerf'in (Bastien Bouillon) kuzeni de olan sevgilisi Mercédès Herrera (Anaïs Demoustier) ile evlenebilecektir...
***
Derken...
Çocukluk yıllarının içinde geçtiği Morcerf Şatosu'na giderek...
Kaptan olduğuna dair haberi babası Louis Dantès (Bernard Blancan) ile de paylaşan Edmond...
***
Tüm eğitim masraflarını karşılayarak...
Kendisini Denizcilik Akademisi'nde okutan...
Babasının yanlarında uşak olarak görev yaptığı Bay (Xavier de Guillebon) ve Bayan Morcerf'i de (Graziella Delerm)...
Aynı hususta bilgilendirmeyi de ihmal etmez...
***
Çok geçmez...
Fernand'ın...
Edmond ile Mercédès'in nikah şahitliklerini yapacağı gün de gelip çatar...
***
Ancak...
Nikah töreninin yapılmakta olduğu kilise...
Ellerinde Kraliyet Başsavcısı Gérard de Villefort (Laurent Lafitte) tarafından imzalanmış...
Tutuklama emri bulunan askerlerce basılarak...
Edmond göz altına alınır...
***
Zira Danglars...
Angèle'in elinden aldığı mektubu...
Edmond'un kamarasındaki İncil'in içine yerleştirmiş...
Ardından da...
Napolyon'un ajanı olmak suçlamasıyla...
Kendisini ihbar etmiştir...
***
Üstelik Başsavcı de Villefort'un...
Tek bir sözüyle...
Hemen serbest bırakacağı Edmond...
***
Dostu zannettiği...
Ama aslında...
Delicesine aşık olduğu Mercédès ile evlenmesine çok fena bozulduğunu...
Her halinden belli eden Fernand'ın da satışına gelmiştir...
***
Elbette...
Başsavcı da Edmond'un masum olduğunu bilmekte...
Ancak o da...
Kız kardeşi Angèle'i...
Ve dolayısıyla da kendi itibarını koruma iç güdüsüyle hareket ederek...
Edmond'u zindana attıracaktır...
***
- Chateau d'lf Hapishanesi, 4 yıl sonra -
26 yaşındaki Edmond, bulunduğu hücrenin bitişiğindeki...
Bir 8 yıl sonrasında kendisini...
Bilge ve varlıklı Monte-Cristo Kontu'na dönüştürecek olan mahkumlardan...
Peder Abbé Faria (Pierfrancesco Favino) ile tanışır...
Dakika 38...
***
Kendi intikamlarının peşindeki...
Andréa (Julien De Saint Jean) ile Haydée'yi de (Anamaria Vartolomei) yoldaşları yapacak olan Edmond'un...
İntikamını alacağı filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; bu destansı öykünün anlatılmaya devam edildiği, 140 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,