Hesabım
    Telefon Kulübesi
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Telefon Kulübesi

    <b>Telefon Kulübesi</b>?nde Günah Çıkarma

    Yazar: Serdar Kökçeoğlu

    Telefon Kulübesi, farklı zamanlarda ortaya çıkan ve sadece biri hayata geçme imkanı bulan iki ayrı düşüncenin/girişimin parlak bir ürünü. İlki, senarist Larry Cohen'in yarım asırdan fazladır kafasını meşgul eden: telefon kulübesini mesken tutan bir sinema filmi yapma düşüncesi. İkincisi ise New York Üniversitesi sinema öğrencilerinden Paul Hough'un 96 tarihli kısa filmi. Cohen, ilgi çekici olduğunu düşündüğü fikrini/tohumunu bir türlü öyküleştiremiyor. İmdadına yetişen ise Hough'un yaklaşık 15 dakika süren ve intiharın eşiğindeki bir tetikçi tarafından silah tehdidi ile ankesörlü telefona sabitlenen bir gencin öyküsünü anlatan End Of The Line isimli küçük çalışması oluyor. Her ne kadar düşük bütçeli filmlerin kült senaristi/yönetmeni Larry Cohen, öğrenci filminin öyküsünü aynen kendi olanaklarına açmış olsa da, beklediği yılların hakkını fazlasıyla veren zımba gibi bir senaryoya imza atmış.

    Gerilim sinemasının son yıllarda ortaya koyduğu en parlak senaryolardan birine sahip olan Telefon Kulübesi'ni çekmek ise, iyi filmlerin/kötü filmlerin adamı Joel Schumacher'e nasip olmuş. 8 MM'de gördüğümüz üzere, iyi bir senaryo ile hedefi on ikiden vurma konusunda bir numara olan yönetmen, Telefon Kulübesi'nden de son derece sıkı bir iş çıkarmış.

    Film New York sokaklarının kalabalığına ve hızına uygun bir jenerikle açılıyor. Yürürken bile asistanı ve cep telefonu trafiği ile iş bitiren, parlak reklamcı Stuart Shepard'ın peşine takılırız. Eğlence dünyası ile ünlü olmak isteyen kalabalıklar arasında köprü görevi gören ve bütün o takım elbisesine, elinden bir an bile bırakmadığı cep telefonuyla yaptığı konuşmalara eşlik eden sempatik gülümsemesine rağmen, son derece samimiyetsiz, insanları avucunda oynatan, allahın cezası bir adam bu. En yakınındakilerle kurduğu ilişkilere bile sinen bu durum o kadar ortada ki, uzaklarda bir binadan dürbünle kalabalıkları gözetliyor olsanız bile, Stu'nun gülümsemesinin ardındaki kaygılar ister istemez gözünüze çarpacaktır.

    Cohen ve Schumacher, hedeflerinin tam ortasına Stuart Shepard'ı yerleştirmiş. Şehirdeki son gününü yaşayan tarihi telefon kulübesinde itiraflara zorlanacak/günah çıkartacak, annesinden emdiği sütleri burnundan boşaltacak olan ondan başkası değil!

    Stu'nun, gizliliğini sürdürmek adına görüşmelerini bir telefon kulübesinden sürdürdüğü, evli olduğunu sakladığı genç, en azından kendisine göre, bir sevgilisi var. İş ve eş ilişkilerini sürdürdüğü legal cep telefonunu arka cebine koyup telefon kulübesine adım atıyor. Fakat şehirdeki son telefon kulübesi, kaldırılmadan bir gün önce son saatlerini yaşamak için Stu'yu seçmiştir bile. Telefon kulübesini hedef alan bir katil, tüm pisliklerini bildiği, sokakları dalgalandıran takım elbiseliler kalabalığının en aşağılık adamlarından birisi olarak gördüğü reklamcıyı kulübeye hapseder ve avucunda oynatarak sorgulamaya başlar.

    Telefonun ucundaki adam tarafından hareketi kısıtlanan ve üzerindeki kırmız hedefi çevresinde toplanan medya ve polislerden saklamaya çalışan Stu'nun gerildiği ve boşaldığı an: hayatındaki küçük yalanlardan, insanlara bakışına kadar itirafa zorlandığı ve kalabalığa karşı günah çıkardığı bölüm. Neredeyse tamamı bir telefon kulübesinde geçmesine rağmen, gerilimin bir an bile eksik olmadığı senaryonun en şaşırtıcı ve keyifli hamlelerinden biri bu.

    Kimliğini ve niyetini tam olarak anlayamadığımız ama son derece ciddi ve gerektiğinde de tehlikeli olacağını bildiğimiz nişancı, kendisini fazlasıyla aşan Colin Farrell'e soğuk terler eşliğinde bir güzel günah çıkartıyor. Bir dönem sokaklarında dolaşan bir keskin nişancı nedeniyle uykuları kaçan Amerikalıların, o dönemde kesinlikle karşılaşmak istemeyeceği türde bir film bu. Hem son derece cool bir katil portesi çiziyor hem de en sonunda, "oyuncunun" kuzusunu son bir ziyaret edip sessizce ortadan kaybolmasına izin veriyor. Film de bu ve buna benzer sebeplerden dolayı, vizyona girebilmek için nişancının gazetelerin en arka sayfalarına düşmesini bekledi.

    Bir kısa film üzerinde yükselen öykü, zekice oyunlarla sürekli yükselen gerilimi ve Stu'nun ahlaki seçimlerini deşifre eden yan öykücüklerle o kadar güzel kurulmuş ki, yaklaşık 90 dakika süren filmin uzayarak gittiği yere kadar gitmesini istiyorsunuz. Schumacher'in filmini bir sinema salonunda oturup izlemek, kurgusu ve müzikleri ile tam bir zevk, ama yine de insan Dj Shadow eşliğinde jenerik akmaya başladığında, şöyle soğuk bir biranın kapağını açarak dikmek istiyor!

    * End Of The Line, Phone Booth'a göre daha rastlantısal bir öykü anlatıyor ve kurban, tamamen şans eseri intihara eğilimli silahlı bir adamın hedefine dönüşüyor. Kulübesiz bir telefondan karşı binadaki adamı teselli etmeye çalışan gençle birlikte, çevrenin duyarsızlığını da merkeze alıyor. Sonu ise uzun metrajdan taban tabana farklı. Meraklısı ifilm.com adresinden izleyebilir.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top