Hesabım
    Köylüler
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Köylüler

    Taşra’ya yakışır fırça darbeleri!

    Yazar: Banu Bozdemir

    Filmin yönetmenleri karı koca DK Welchman ve Hugh Welchman, önceki uzun metrajlı filmleri olan Loving Vincent’ta yaratıcı animasyon tekniğinin öncülüğünü yapıp gerçek bir izlenim yaratmaya çalışmışlardı. Burada ise Wladyslaw Reymont’un Nobel ödüllü romanından uyarlanan The Peasants / Köylüler daha çok rotoskop tarzı animasyona denk düşüyor. Yani tüm sahneler çekildikten sonra boyanıyor. Bu durumda filmin 80.000 adet tablodan oluştuğunu söylemek mümkün. 350 galon boya kullanıldığını da ekleyelim.

    Filmi tema olarak çok folklorik bulsam da, bizden de tanımlama olarak ‘vurun kahpeye’ etkisi var. 19. Yüzyıl Polonyası’nda genç ve güzel bir kız olan Jagna’nın hikayesi pek karışık. Evli olan Antek’i seviyor ama Antek’in zengin bir dul olan babasıyla evlenmek zorunda kalıyor. Baba ölünce ortada kalıyor ve bir anlamda köylülerin namus sorunu haline geliyor. Aslında hikaye trajik anlardan oluşuyor ama tarzı gereği gerçeği gözümüzde kırpıyor. İzlerken zaman zaman gerçek izlenimi alsanız da arkasından gelen fırça darbeleriyle bir anda algı dağılıyor ve iddialı bir animasyonun içinde buluveriyoruz kendimizi.

    .

    Polonya köylüsünün karmaşık algısını ve buna neredeyse tek başına direnen bir kadının hikayesini anlatan filmde Madam Bovary’den Dogville’e kadar uzanıyoruz, hatta film kadın düşmanlığı ve cinsel şiddete yatkın yaklaşımıyla Dogville'e bir hayli yakın duruyor. Oysa filmin başlarında Jean Francois Millet imzalı Toplayıcılar tablosunun havası vardı. Birlikte hareket eden, eğlenen köylüler, özellikle de kadınlar bir süre sonra Jagna’nın güzelliği olmadan bir hiç olduğuna inanıyor ve ona göre davranmaya başlıyor.

    Kağıttan çok güzel şekiller yapan Jagna’nın eserleri filmin rotoskop tarzına uyumlu bir şekilde ilerliyor. Film kırsalda geçtiği için birçok karesi çok pastoral bir tablo içeriği gibi. Bu durumda yapımcıların özellikle sonlara doğru vahşileşen filmin duygusunu kırmak, yumuşatmak gibi bir amaçları olabilir diye düşünmeden edemedim. Gerçeği bozmak da denebilir. Bu cila olmasaydı, filmin bir televizyon dizisi kıvamında ve biraz daha kabaca ilerlediğini söylemek mümkün olurdu.

    .

    Filmin ilgi çeken yanlarından biri de mevsim geçişleri. Dört mevsim tüm hikayeye bir coşku ve görkem katıyor Filmin içindeki samimi buluşmalar, danslar filmin renk coşkusuna bulanıyor, güzel halk dansları izliyoruz ama bunların bizleri filmin sonuna iten trajediye hazırlık olduğunu görünce biraz rahatsız oluyoruz. Jagna'nın, kendi yolunu çizmek pahasına yanlış kararlar alsa da, toplu bir cezalandırma ve sürgüne maruz kalmasını izlemek, kadının değişmeyen özgürlük arayışına ve onun karşısına dikilen toplumsal normlara dikkate çekiyor. Her ne kadar roman 1900’lerin başlarında yazılmış olsa da, hala birçok toplumda karşılığı olan bir yargılama yöntemini anlatıyor. Bu anlamda film bir feminist bayrağı dalgalandırmak isterken, sonlara doğru bu algı yıkılıyor.

    Filmi bir resim müzesinde dolaşıyormuş gibi de izleyebilirsiniz, o etkiyi almak olası. Oyuncuların performanslarına gelince, fırça darbelerinden dolayı mimiklere ulaşmak biraz zorlayıcı olsa da farklı bir tonda izlemek iyi geliyor. Rotoskop yeni bir şey değil, kullanıldığı birçok film var ama sanırım ressamların hayatlarını anlatan ve pastoral filmlere daha çok yakışıyor. Bu anlamda ilgi gördükçe bu tarz filmler artabilir ama arkasındaki yoğun emeği göze alabilenler için… Filmin aralarında birçok Polonyalı ressamın tablolarının yeniden canlandırılıp, onlara bir saygı temsili yapıldığını da söyleyebiliriz. Kamila Urzedowska ve Robert Gulaczyk yorucu sevginin elemanları olarak özellikle dans sahnelerinde göz dolduruyor…

    twitter.com/banubozdemir

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top