Senaryosunu, Leigh Whannell ile birlikte yazdıkları hikayeden uyarlayarak Scott Teems'in kaleme aldığı ve ilk uzun metrajlı (debut) sinema filmini çekmek amacıyla da Josh Lambert karakterini canlandıran Patrick Wilson'ın oturmakta olduğu "Insidious: The Red Door"...
Kapsamlı bir yorumunu, yine bu mecrada paylaşmış olduğumuz "Insidious: Chapter 2"nin (2013) devamı olarak; gizemini sonuna kadar koruyan doğaüstü olayların anlatıldığı, "hayaletli ev (haunted house)" tarzdaki bir korku gerilim olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz...
Korku sinemasının, paranın kokusunu almakta mahir olan üstatlarından Jason Blum ile James Wan'ın...
16 milyon dolarlık bir bütçe ile yapımcılığını üstlenerek, brüt 188.4 milyon dolarlık bir gişe hasılatına ulaşmış olan bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
Film...
"Insidious: Chapter 2" den alıntılanan...
Josh Lambert ve oğlu küçük Dalton Lambert'ın (Ty Simpkins); astral seyahat yapma ve bedenlerini terk edebilme yeteneklerine sahip olduklarını unutmaları için gerçekleştirilen, bir hipnoz seansı sahnesiyle başlar...
Böylelikle...
Her ikisi de...
Hayatlarındaki bir yıllık bir dönemi, akıllarından tamamen çıkarmış olacaklar ve bu süre; herkes adına akıllarda, Dalton'ın "koma" dönemi olarak kalacaktır...
***
- Dokuz Yıl Sonra -
Josh ve sevgili karısı Renai (Rose Byrne) bizim, olan biteni aktarmayı bıraktığımız yerden sonra nedenini kavrayacağımız bir sebeple boşanmışlar...
Josh'ın annesi Lorraine Rebecca Lambert (Barbara Hershey) yaşama veda etmiş...
Küçük Kali Lambert (Juliana Davies) ile Foster Lambert (Andrew Astor) ve haftaya üniversiteye başlayacak olan (yıllar sonra yine Ty Simpkins'in oynadığı) Dalton Lambert, anneleri Renai ile birlikte yaşamaktadırlar...
***
Dalton'ın, büyükannesi için İncillerden kısa bir pasajı okuduğu cenaze törenine...
Dokuz yıl önce...
Josh ile Dalton'ı hipnotize ederek...
Anılarının silinmesine yardımcı olan Carl'da (Steve Coulter) katılmıştır...
***
Ancak...
Carl, işinde usta olduğu için Josh...
Sadece anılarını değil Carl'ı da anımsayamamaktadır...
***
Törene katıldığı için Carl'a teşekkür edip...
Tanıştığına da, memnun olduğunu belirten Josh...
Aracına geçer geçmez, oğlu Dalton'a telefonuyla mesaj gönderdiğinde...
Aralarında şöyle bir yazışma geçer...
"J - Hey dostum, bir fikrim vardı...
D - ?
J - Peki ya seni gelecek hafta okula ben bırakırsam?
D - ..."
***
Oğlundan herhangi bir karşılık alamayan Josh...
Telefonundaki, Dalton'ın bebeklik günlerine ait videoları izleyerek teselli bulmaya çalışırken...
Mesajlaşma...
"D - Sanırım...
J - Harika!"
Şeklinde devam eder...
***
Derken...
Beklenen gün gelir...
Ve...
Josh ile Dalton, Josh'ın kullandığı araçla...
Birlikte...
Okula doğru yola koyulurlar...
***
Fakat...
Tavır ve yüz ifadelerinden de, Dalton'ın bu birliktelikten çok mutlu olmadığı...
Apaçık ortadadır...
***
Zaten...
Dalton ile annesi Renai arasındaki, şu telefon mesajlaşmasından da bunu hemencecik anlıyoruz...
"R - Nasıl gidiyor?
D - (Önce 'Korkunç' yazarak göndermeden geri silip yerine) İyi..."
***
Neyse...
Baba oğul beraberce okula vardıklarında...
Duvarlarını, önceden çizdiği resimlerle donatacak olan Dalton, yurtlardaki...
Kendisine tahsis edilmiş olan odasına yerleştirilir...
***
Ardından da...
Erkek olmasını tahmin ettikleri oda arkadaşı...
Chris Winslow (Sinclair Daniel) hanımefendi...
Çıkıp gelir...
***
Bu arada...
Josh ile Dalton arasındaki gerilim, bir kez daha su yüzüne çıkınca...
Oldukça üzülen Josh...
Oğlunun odasını terk ederek, okuldan uzaklaşmak zorunda kalır...
***
Çok geçmez...
Oda arkadaşı Chris'in şaşkın bakışları arasında...
"Koma"da geçen on yaşındaki bir yılının neredeyse tamamını hatırlayamayan Dalton'ın geceleri, karanlıkta uyuyamadığını da öğreniriz...
***
Okuldaki ilk gününde Dalton...
Diğer öğrencilerden Alec Anderson'a (Justin Sturgis) çizdiği resmi parçalatamadığı için, dersini bıraktırarak...
Atölyeyi terk etmeye zorlayacak olan Prof. Armağan'ın (Hiam Abbass) resim dersindedir...
***
Bunun üzerine...
Kara kalem ile çizdiği büyükannesinin portresini yırtan Dalton...
Öteki öğrencilerle birlikte, anılarını süsleyen yeni resmini çizer...
Ki o...
Aklının bir köşesine öylesine takılıp kalmış olan, kırmızı bir kapıdır...
***
Ve...
Onu çizerken...
Sanki birisi, Dalton'ın elini...
Yaralayacak kadar sert bir biçimde tutar ve bunu...
Çok daha ürkütücü görüntüler ile de baş başa kalacaktır...
***
Bu da demek oluyor ki...
Artık hem Josh hem de Dalton için...
Huzurlarını kaçıracak olan kabus dolu geceler çoktan başlamıştır...
Dakika 37...
Finalinde, "Insidious" serisinin bir başka devamına da işaret edilen filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; henüz ilk filmini çekiyor olmasına karşın, Patrick Wilson'ın işin içinden başarıyla sıyrıldığını tespit ettiğimiz 70 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
Sinemada izledim fakat sizin sinemada izlemenizi önermiyorum. İlk filmin ekmeğini yemeye çalışan diğer 3 filmin ardından serinin 5. filmi. Her yönden serinin en kötüsü
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.