Hesabım
    Ruhlar Bölgesi: Kırmızı Kapı
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Ruhlar Bölgesi: Kırmızı Kapı

    Kapının ötesinden gayrı!

    Yazar: Banu Bozdemir

    Insidious serisi 2010 yılında hayatımıza girdiğinde hatırladığım kadarıyla ufak çaplı heyecanlar yaratmıştı. Bunda Testere serisini kesmeyene kadar çeken yönetmen James Wan’ın parmağı vardı elbette, korku sineması daha çok yönetmenin cesaret ve algısıyla harmanlanır zira. Sonrasında Leigh Whannell’e devredilen seri her seferinde seyirciden daha az olumlu sözler işiterek ama ısrarlı biçimde yoluna devam etti. Insidious: The Red Door / Ruhlar Bölgesi: Kırmızı Kapı; bizler için serinin son filmi olması umuduyla ve her anını korkuyla doldurarak karşımıza çıkıyor. Filmin Josh’ı Patrick Wilson bu kez yönetmenlik koltuğunda ve baba ile oğul arasındaki çatışmayı yönetmekte bir hayli zorlandığı kesin!

    The Red Door’un 2013 yılında çekilen ikinci bölümün devamı olduğu kesin, ufak bir geri dönüşle Dalton’ın silinen hafızasının derinlerden isyankar bir çıkışla yükseldiğine tanıklık ediyoruz, Wilson bu anlamda Josh ve Dalton arasındaki yıpranmış baba oğul ilişkisi üzerine oynamak istiyor ama filmi de zıplatma korkularıyla doldurmaktan geri durmuyor. Bunu önceden hissettirmesi de cabası! Hatta Wilson, Josh karakterini daha geriye çekerek, tüm ilgiyi Dalton’a yüklüyor ama Ty Simpkins’in ara yıllarındaki performanstan biraz uzak durduğunu görüyoruz, karakterinin durağan kişiliği onu da biraz durduruyor.

    Scott Teems’in kaleme aldığı senaryo, bu aile için yeterince güçlü bir temel teşkil edemediğini açık ediyor. Bu tarz filmlerin genel mesajlarından birisi de dışarıdan gelen kötülüğe karşı birlik olun ve aile yapısını koruyun mesajıdır ki Josh bu bölümde eşinden ve çocuklarından ayrılmış, üstüne de annesini kaybetmiş bir babayı oynuyor, tam anlamıyla bir kaybeden. On yıl önce astral yetenekleri sayesinde gittikleri öte yeraltı dünyasından kurtulmalarının üzerinden bir on yıl geçtiğini ve bu arada başka bir şey yaşamadıklarını anlıyoruz. Ama filmde hakim olan duygu neyseki hala korku, öyle ki serinin ilk üç filmi en korkunç film sıralamasında üst sıralarda yer alabilecek standarda sahip. Başında PG13 gibi bir bela olmasına rağmen!

    Seriyi bir bütün olarak ele alırsak, seyirciyle dalga geçme halinin aşikar olduğunu belirtmek mümkün. Yoğunlaşmış bir atmosfer duygusu, ürpertici bir efekt ya da müzik ve zıplatma korkuları sayesinde seyircinin ilgisini diri tutmaya başaran filmin bu seride biraz aksaklıklara uğradığını görüyoruz. Hatta ilgiyi diri tutmak yerine seyirciyi biraz aşağı çektiğini de deneyimliyoruz ki bu da Wilson etkisi olsa gerek! Tabii filme komedi unsuru / rahatlaması olarak eklenen oda arkadaşı Chris’in çabaları da durumu kurtaramıyor, onun esprileri de zaman ayarlı olarak filmin arasına yerleştirilmiş gibi duruyor ve bu seri mizahi düzeye pek tamah eden bir seri değil maalesef!

    Daha çok Josh ve Dalton’ın kopuk ilişkisine ve Dalton’ın üniversite hayatına odaklanan film, bizi kapıların arkasında gizlenen bir musallatın varlığıyla çok az haşır neşir ediyor ve asgari düzeyde bir korku sunuyor. Vasat bir senaryo, deneyimsiz bir yönetmenlikle birleşince serinin en zayıf filmini izlediğimizi söylebiliriz.

    twitter.com/banubozdemir

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top