Senaryosunu Olatz Arroyo'nun yazdığı ve yönetmen koltuğunda da Arantxa Echevarría'nın oturmakta olduğu “La familia perfecta / The Perfect Family”; romantik bir komedi (rom-com) olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz; mütevazı bir bütçeyle çekildiğini tahmin etmemizin yanı sıra, izlemeseniz de hiçbir şey yitirmeyeceğinizi düşündüğümüz bu Netflix filmine biraz daha yakından bakalım...
***
Madrid'li bir avukat olan Pablo (Gonzalo Ramos), ellerine bir kutu hazır kek de almalarını tembihlediği annesi Lucía (Belén Rueda) ile babası Ernesto'ya (Gonzalo de Castro); bir sürpriz yapacağını söyleyerek, günlük sokak kıyafetlerini giyinip kendisini beklemelerini istemiştir...
Özellikle de annesini şaşırtacak olan sürpriz, kendilerini; bir kaç hafta önce tanıştırmış olduğu, spor salonunda çalışan kız arkadaşı Sara'nın (Carolina Yuste), Madrid'in Güney ucundaki varoşlarında yer alan evine götürecek olmasıdır...
***
Vardıklarında, evin köpeği Sandunguero dahil Sara'nın annesi Amparo (Pepa Aniorte) ile bir marangoz olan babası Miguel (Jose Coronado) ve DJ'lik yapan erkek kardeşi Toni (Lalo Tenorio); hazır ve nazır bir biçimde, kendilerini beklemektedirler...
Ancak...
Bu karşılaşma, sadece Pablo'nun annesi ile bir astronom olan babası için değil; Sara'nın ailesi için de son derece afallatıcı olmuştur...
Bu arada Sara'nın annesi Amparo'nun; dokuz metre uzunluğundaki seksen kişilik şehirlerarası otobüsleri kullanan, ilk kadın şoförlerden biri olduğunu da öğreniyoruz...
***
Derken...
Ve...
Her iki aile, bir araya gelerek toplanmışken...
Pablo ile Sara, evlenmeye karar verdiklerini ilan ederler...
***
Göze açıkça batan, aileler arasındaki "sınıfsal" ve "kültürel" farklılık; Pablo'yu doğurmadan önce ortaokul yöneticiliği de yapmış olan öğretmen kökenli Lucía'yı resmen çıldırtmıştır...
Hele de arkadaşı Victoria'nın (Lola Marceli) zarif ve şık giyimli gelini Fabiola'yı (Lucía Delgado) gördüğünde...
***
Tam da bu genel çerçeve (veya hengame) içerisinde Lucía, oğlunu Sara'dan nasıl ayırabileceği hususunda fikir yürütürken; Pablo annesini, hafta sonu için Sara'nın taşradaki köyü Soria'ya davet etmektedir...
Zira onların aile geleneğine uygun olarak, Soria'daki kilise de evlenmeyi planlamaktadırlar...
Hem de, kıta Avrupa'sında herkesin soğuktan titrediği Ocak ayında...
***
Ertesi sabah...
Buzdolabını kocası Ernesto için yemekle doldurarak, onu yardımcı kadın Trini (Huichi Chiu) ile beraber evde bırakan Lucía; Pablo, Sara, Miguel ve iri köpek Sandunguero ile birlikte, Soria'ya doğru yola koyuluverir...
Köye giriş yaptıklarında, Miguel şömineyi yakarak içini ısıtmak amacıyla evde kalırken; Pablo, Sara ve Lucía, genç çifti evlendirecek rahip Don Custodio'yu (Jesús Vidal) görmek üzere kiliseye giderler...
İşte tam da bu nokta da Lucía'nın içinde, bu düğünün gerçekleşemeyeceğine dair bir umut ışığı uyanır...
Çünkü rahibin, Hristiyan dinine değil de ay düğümleri ve numerolojiye inanan Sara'nın nikahını kıymayacağı kanaatine varmıştır...
Fakat gençlerin birbirlerini delicesine sevdiklerini fark eden rahip açısından; ortada dinen de, kesinlikle her hangi bir engel bulunmamaktadır...
Yani bu evliliğin gerçekleşmesini istemeyen Lucía'nın, bir başka çözüm yolu yahut da bahane bulması gerekecektir...
Dakika 25...
Belén Rueda'nın performansının damgasını vurmaya devem edeceği filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; neredeyse dananın kuyruğunu kopartacak derecedeki ters köşe sürprizleri de bünyesinde barındıran, 85 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
Keyifli seyirler,