Hesabım
    Hayaller Diyarı
    Ortalama puan
    3,3
    7 Puanlama
    Hayaller Diyarı hakkında görüşlerin ?

    3 Kullanıcı yorumları

    5
    1 Eleştiri
    4
    0 Eleştiri
    3
    1 Eleştiri
    2
    1 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Davut Ipek
    Davut Ipek

    22 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    14 Aralık 2024 tarihinde eklendi
    Küçük çocuklarınız için güzel bir film kendinizde izleyebilirsiniz ama pek sarmayaçağını düşünüyorum
    Serkan Çelik
    Serkan Çelik

    26 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    2 Mart 2023 tarihinde eklendi
    Muhteşem bir yapım olmuş. Ailecek herkesin izlemesini öneriyorum. Öksüz ve yetim kalmak ne kadar zor ve bir çocuğun hayal dünyası bu durumda nasıl olur, çok güzel anlatılmış.
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 2.094 değerlendirmeler Takip Et!

    2,5
    19 Kasım 2022 tarihinde eklendi
    Senaryosunu, Amerikalı çizer Winsor McCay'in 15 Ekim 1905 - 9 Ocak 1927 tarihleri arasında haftalık olarak yayınlanan şerit çizgi roman serisi "Little Nemo in Slumberland"den uyarlayarak David Guion ile Michael Handelman'ın kaleme aldıkları ve yönetmen koltuğunda da Francis Lawrence'ın oturduğu "Slumberland"; tüm ebeveynlerin gönül rahatlığıyla, çocuklarıyla beraber izleyebilecekleri (acaba zamanla içinden yeni bir Millie Bobby Brown çıkar mı düşüncesiyle takibe aldığımız Marlow Barkley'in başarıyla canlandırdığı Nemo karakterinin uyanmalarıyla son bulan) fantastik (rüyalarının biçimlendirdiği) bir aile draması olarak geliyor karşımıza...

    Gelin isterseniz, 150 milyon dolar tutarındaki bütçesinin de sağladığı avantaj sayesinde, yeşil perde ile görsel ve özel efekt teknolojileri ekiplerindeki uzmanların sıra dışı post-prodüksiyon uygulamalarına ek olarak, özellikle de zorluk derecesi yüksek sahnelerinde koordinatörlüklerini Scott J. Ateah ve Kai Hirvonen'in üstlendikleri; dublör oyuncuların performanslarına yaslanılarak çekilen bu Netflix filmine biraz daha yakından bakalım...

    ***

    Film:

    "İnsanlar, rüyaları bir kaçış yolu sanıyor... Gerçek hayattan uzaklaşıp, sonuçları olmayan bir dünyaya kaçma şansı... Ama bu, doğru değil... Rüyalar kendiliğinden olmaz... Onları yapan biziz... Ve onları sizin için özenle tasarladık...

    Sebeplerimiz ve kurallarımız var... Rüyaları, yolculuğunuzda; size yol göstersin diye şekillendiririz... Ve bu kızın çıktığı yolculukta, alabileceği tüm yardımlara ihtiyacı olacak..."

    Türündeki bir ön bilgilendirme ile başlar...

    ***

    Küçük bir adanın ortasındaki bir deniz fenerinde yaşayan on bir yaşındaki Nemo, sarılarak yatmakta olduğu oyuncak domuzuyla birlikte güne uyandığında; fener görevlisi babası Peter'ın (Kyle Chandler), iskeleye yanaşan erzak dolu teknesinin korna sesini duyar duymaz, yanına seğirtir...

    Bu arada onların, Bugsy adını taktıkları ve kendisine "günaydın" diyerek seslendikleri bir martı ile de tanışıyoruz...

    ***

    Piyanonun başına birlikte geçen baba ile kızı için sırada, Peter'ın pişirdiği leziz kreplerin afiyetle yenileceği kahvaltı faslı bulunmaktadır...

    Yelkenli tekneleri "Wanderer (Avare)" ile denize açılmak, fenerdeki gerekli ayarlamaları yapmak, yakacak odunları kırmak ve ağırlıklı olarak sevilen deniz ürünlerinin tüketildiği diğer öğünler; günlük rutinlerden bazılarıdır...

    Nemo'nun yatma saati geldiğinde ise, Peter kızına; yıllardır olduğu şekilde, hazine avcılığı yapmak vs. gibi haydut hayatı sürdürdüklerini iddia ettiği Flip (Jason Momoa) ile kendisinin hikayelerinden birini anlatmaktadır sürekli olarak...

    ***

    O akşam da, bunlardan birine başlar yine Peter:

    Bir gün Flip kendisine gelerek, "Bil bakalım ne duydum?" der...

    Hikaye bu ya, sihirli incilerin varlığını işitmiştir Flip...

    Öyle ki, onlardan birini eline geçirebilen; istediğini dileyebilmektedir...

    Sorun şu ki, o inciler sadece; insanlığın bildiği, "Kabuslar Denizi" isimli en tehlikeli sularda bulunmaktaydılar...

    Bunun üzerine Peter, "Ben yokum... Hiç işim olmaz" demiş gözünü karartmış olan Flip'e...

    Ancak Flip eliyle, masaya iki kez "tak tak" diye vurunca; aralarındaki "haydut ortaklığı kanunları" gereği, Peter'da kabul etmek zorunda kalır bu tehlikeli serüveni...

    Böylelikle de, incilere doğru yelken açar iki ortak...

    Yalnız hava o kadar soğuktur ki, Peter kendi kendini ancak; "En azından Flip, o kadar kötü kokmaz" diyerek teselli edebilmektedir, o dondurucu ortamda...

    ***

    Derken...

    Fırtına ve dalgalar içinde aniden kopan bir gümbürtü... Zira görüp görebilecekleri en büyük ve en ölümcül girdaba yakalanmışlardır...

    Bu aniden bastıran olumsuz koşulların yanı sıra "bumba"nın (yelkenli teknelerde yelkenin alt kenarının bağlı olduğu uzun direktir) Peter'a çarpıp suya düşürmesiyle; bir deliğin olduğunu fark ettiği, denizin dibine doğru batmaya başlar...

    Can havliyle yaptığı son bir hamleyle deliğin içine giren Peter; kadim deniz canlılarının kemikleriyle dolu olan bölgede, hiçbir yaşam belirtisinin bulunmadığını görür...

    İşte o an...

    O güne kadar gördüklerinin en kocamanı olan; uzun, dumanlı ve mürekkepli dokungaçları bulunan bir canavar, zift karası karanlığın içinden fırlayarak Peter'a saldırır...

    Tam da hikayenin en heyecanlı kısmına gelinmişken, gelen telsiz mesajı sonrasında Peter; tehlike altındaki bir tekneye yardımcı olmak üzere fenerden ayrılmak mecburiyetinde kalır...

    Eğer fenerde elektrik giderse Nemo; yedek jeneratörü çalıştırıp pompayı boşaltacak, sorun olursa da Carla'yı (Yanna McIntosh) arayacaktır...

    ***

    Uykuya dalar dalmaz Nemo; önce elektrikler kesilir ardından da fenerin içi soğuktan, buz kesmeye başlar...

    Birden irkilerek uyanan Nemo, aşağıya inip kapıyı açtığında kendini; feneri devirip adayı da yutan, dev dalgaların arasında bulur...

    ***

    Çok geçmez...

    Nemo şimdi de, babasının biraz önce anlattığı hikayedeki girdaba kapılarak denizin dibine kadar inmiş; yüzerek kendisine doğru gelmekte olan babasının, canavarca yakalanarak engellenişini seyretmektedir...

    Elbette bu, Nemo'nun rüyasında gördüğü bir karabasandır ve babasının olduğunu sandığı bir teknenin klakson sesiyle uyanarak rahatlayacaktır...

    Fakat gelen Peter değil, kendisine; "Babanı kaybettik canım" diyen Carla ile iki sahil güvenlik görevlisinden (Irene Barriault ve Jana Lorbetski) başkası değildir...

    ***

    Nemo yaşamını artık, babasıyla aralarının iyi olmaması sebebiyle; o güne kadar hiç tanışamadığı amcası Philip (Chris O'Dowd) ile beraber şehirdeki ultra lüks derecedeki konfor ve olanaklara haiz bir binadaki dairelerden birinde sürdürecektir...

    Çünkü Philip; kapı kolları ile diğer kapı aksamlarını üreterek satan bir firmanın sahibi olan, varlıklı bir iş insanıdır ve evindeki bir odayı da yeğeni Nemo ile Nemo için fenerden getirttiği oyuncak domuzcuğuna tahsis etmiştir...

    ***

    Neyse...

    Babasının ölümünü kabullenerek bu fikre alışmak istemese de Nemo; nihayetinde, amcasının evindeki ilk gecesinde uykuya dalacaktır...

    Ama o da nesi...

    Canlanan domuzcuğu Nemo'yu uyandırmasın ve yine canlanan karyolası ikisini birden; binadan ayrılarak, etraflarını saran yunusların eşliğinde yeniden adadaki deniz fenerine götürmesin ve babasını görmeyi umarken Nemo karşısında, babasının ortağı Flip'i bulmasın mı...

    Tabii ki Flip oraya Nemo'ya başsağlığı dilemek için değil de Peter'ın kendisinden gizlediği inci haritasını istemek için gelmiştir...

    Peki bunun Nemo'ya ne faydası olacaktır?

    Anımsarsanız, sihirli incilerden birisine sahip olan bir insan; dilediği bir şeyin gerçekleşmesini sağlayabiliyordu...

    ***

    Uzatmayalım...

    Aslında bu da, kabus içeren bir rüyadır ve uyandığında; amcası kendisini kayıt ettirdiği Westbrook Okulu'na götürerek, hazırlık danışmanı Arya'ya (India de Beaufort) teslim edecektir...

    Nemo'nun ilk tanışacağı çocukta Jamal (Chris D'Silva) olacaktır...

    Fakat daha da önemlisi, rüyasında bir kez daha canlanan domuzcuk sayesinde Nemo; Flip'in sözünü ettiği inci haritasını, adadan getirilen eşyalar arasındaki bir tablonun içine iliştirilmiş biçimde bulacaktır...

    Dakika 30...

    Kulaklarımızın pasını silen müziklerini, pek çok filmde imzası bulunan İstanbul doğumlu Pınar Toprak'ın yaptığı filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımız ile sevgili çocuklarının; azalması neredeyse imkansıza yakın olan bir ilgiyle TV ekranları (yahut da bilgisayar monitörleri) başında oturmaya devam edeceklerini umduğumuz, 87 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

    Yeter ki, sinema sanatı bağlamında çok da büyük beklentilere girmeyin...

    Keyifli seyirler,
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top