Af'ola!
Yazar: Banu BozdemirCem Özay’ın ilk uzun metrajlı filmi Af, sinemamızda sıkça yer bulan baba-oğul çatışmasını ele alıyor. Gerçi burada ufak bir farklılık var iki küçük oğlundan biriyle, Aziz’le çatışma halinde baba. Daha küçük olan Melik’le herhangi bir sorun yok. Filmin açmazı burada başlıyor, babanın Aziz’le çatışması pek detay barındırmıyor. Sadece onu güçsüz ve sessiz bulduğu için böyle davrandığını görüyoruz. Zaten filmin bu konuda detay vermesine gerek kalmıyor, ilerleyen dakikalarda bu husumeti taçlandırıyor.
Aziz ve Melik arasında çocukça anlaşmazlıklar ve doğadaki hayvanlar üzerine yaptıkları yaşam ölüm kararları ileride patlayacak tüfeği hedef gösterir kıvamda. Fare yavrularının yaşamasına izin veren Aziz, yılanın başını taşla ezmeye kalkarken kardeşinin getirdiği tüfekle hayatının trajedisiyle yüzleşiyor. Ya da hayatının fırsatı eline mi geçiyor demeliyiz? Babanın davranışlarının iki çocuk arasında yarattığı gizli kıskançlığı Habil / Kabil hikayesine yaslamak istemesem de yönetmen kesinlikle bu çatışmadan feyz alıyor. Gerçi yönetmen bir röportajında hikayeyi yazdıktan sonra Habil Kabil çağrışımları olduğunu bir arkadaşından öğrendiğini ve filmdeki hikayenin tıpkısını deneyimlediğini de belirtmiş. Bu durumda sinema hayatın yansımasıdır, ya da üçüncü sayfasıdır önermesini kullanmak için doğru zaman derim!
Kardeşini yanlışlıkla öldüren Aziz’in pişmanlığı, yaşadığı hezeyanlar, kabuslar filmin devamını oluşturuyor. Burada ‘af’ sözcüğü devreye giriyor. Aziz’in kendisini suçlamasıyla babanın onu affetmemesi arasında gidip geliyoruz. Anne sevgisini çocuklara pay ettiği için onun affetmesi daha kolay oluyor. Filmin bu anlamda tekrara düştüğünü, Aziz’in sanrıları arasında sıkışıp kaldığını da söyleyebiliriz. Sonrasında genelde aynı çizgide devam ediyor. Aziz’in sıkıştığı kapandan çıkma çabalarını, belki bir çocuğa büyük gelen travma hallerini izliyoruz, pişmanlığın izlerini sürüyoruz ve filmin bir kurtarıcı gibi affetmesini bekliyoruz. Az da olsa karşılığını alıyoruz.
Film doğanın içinde, kimi zaman onun da dengesini bozarak, dengesi bozulan bir ailenin ‘af’ kavramı etrafında cebelleşmesini anlatıyor. Hikaye aynı tonda sürükleniyor ve başında bu kıskançlık ve sevgisizliğin tohumlarını iyi ekmeyi başaramadığı için sonunda verim alması zor bir anlatıma dönüşüyor. Ama mekan kullanımı ve ilk film olma açısından kayda değer bir başarısı da bulunuyor.