Senaryoları, Stephen King'in romanlarından uyarlanan "Cujo" (1983) ve "Pet Sematary" (1989) filmlerini anımsatan senaryosunu Will Honley'in kaleme aldığı ve yönetmen koltuğunda da Brad Anderson'ın oturmakta olduğu “Blood”; gizemini finaline kadar koruyacak olan, "kopyala - yapıştır (copy - paste)" tarzı klişelere sahip bir korku gerilim olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz, oldukça düşük bir bütçeyle çekildiği her halinden belli olan ve 5 Eylül 2022'deki dünya prömiyeri, Deauville Amerikan Film Festival'inde yapılan; bu bağımsız (indie) Amerikan filmine biraz daha yakından bakalım...
***
Tedavi görerek iyileşen bir bağımlı ve aynı zamanda hemşire de olan Jess (Michelle Monaghan), sonunda çocuklarının velayetini de geri aldıktan sonra; yepyeni bir hayat kurmak amacıyla, kızı Tyler (Skylar Morgan Jones), küçük oğlu Owen (Finlay Wojtak-Hissong) ve oğlunun oyun arkadaşı köpekleri Pippin ile birlikte Silas teyzesinin (Lorrie Papadopoulos) eski çiftlik evine döner...
Owen oynama, annesi ile ablası da yerleşme telaşı içindeyken; pür dikkat kesilen Pippin ise, inatla gözlerini diktiği bir noktaya bakmaktadır...
***
Sabah uyandıklarında...
Hastanedeki işine gidecek olan Jess, çocuklarını...
Boşandıktan sonra Shelly (Danika Frederick) ile evlenen ve ondan Macy (Blake Osborne, Everett Osborne) adında bir bebekleri de olan, eski kocası Patrick'in (Skeet Ulrich) evine götürerek bırakır...
Akşam yemeğinin sonuna kadar orada kalacaklardır...
***
Ertesi gün...
Pippin'i de yanlarına alarak balık tutmak üzere, evlerinin yakınındaki göle giden Tyler ile Owen; suyunu tamamen kaybetmiş bir göl ve ortasındaki bataklığa dönüşmüş çamurda da, kuruyarak çürümüş devasa bir ağaç manzarasıyla yüz yüze gelirler...
Ki hemencecik, havlayarak ağaca doğru koşturan, ardından da çamura saplanan Pippin; Tyler ile Owen yanında olmasaydı, muhtemelen kendini kurtaramayarak oracıkta ölüverecekti...
***
Neyse...
Çamura bulanmış olan Owen ile hortumla yıkanacak Pippin bir güzel temizlendiklerinde; Jess ile çocukları, yemek için masaya otururlar...
Onlar masada tatlı tatlı sohbet ederlerken; Pippin'de evin karşısındaki ağaçların altındaki, Jess'in rakuna benzettiği bir şeye havlamaktadır...
Hatta merakını yenemeyen ve kendini Owen'ın elinden kurtaran Pippin, söz konusu varlığın peşinden koşarak gözden yok olacaktır...
***
Akşam olup da hava karardığında...
Elindeki fener ile evlerinin önündeki bahçede oturmakta ve annesine, "Neden onu durdurmadın?" diyerek sitem etmekte olan Owen; Pippin'in dönmesini beklemektedir...
Ayağa kalkarak, Pippin'i aramak gayesiyle ağaçlık bölgeye doğru hamle yaptığında da Owen; annesi tarafından engellenerek, içeriye gönderilecektir...
***
Bir sonraki gün...
Kaptığı "Kayıp Köpek" el ilanlarını, yakın çevredeki insanlara dağıtmak üzere bisikletine atlayan Owen; yine annesince durdurularak eve götürülür...
Cezalı olduğu için, annesiyle ablası aşağıda akşam yemeklerini yerlerken; kendisi üst kattaki odasında uzanmakta olan Owen, duyduğu hırıltı sonrasında pencereden dışarıya baktığında Pippin'in gelmekte olduğunu görerek, heyecanla aşağıya indiği gibi Pippin'e doğru seğirtir...
Ama gözleri çakmak çakmak yanmakta olan bu Pippin, bildiğimiz o eski Pippin değildir...
O yüzden annesi de Owen'a, Pippin'e çok yaklaşmamasını söyleyecektir zaten...
***
Fakat...
Ani bir hamle de bulunarak saldıran Pippin Owen'ı; şah damarı ile bacağından ısırarak, ağır yaralayacaktır...
***
Jess'in görev yapmakta olduğu hastaneye kaldırılarak ameliyata alınan Owen kendine geldiğinde; bu saldırı sebebiyle annesi Jess'i suçlayan babası Patrick'de, Jess gibi Owen'ın odasında sabahlamıştır...
Uyanır uyanmaz acıktığını ifade eden Owen'a, ilk lokmasını ağzına koyduğunda annesi; "Kokuyor" diyerek iğrenerek normal insanlar gibi beslenemeyen Owen'ın, sonrasında da yatar vaziyetteyken yediklerini kusarak çıkarmaya başladığında, boğulmaması için ters çevrilerek entübe edilmesi gerekecektir...
Bütün bunların hepsi...
Jess, geriye sadece altı aylık bir ömrü kalmış olan kanser hastası Helen Osgood (June B. Wilde) ile ilgilendiği sırada olmuştur...
***
Dr. Forsythe'a (Erik Athavale) göre bu duruma, kimliği ve nasıl bulaştığı; ancak laboratuvarda araştırılarak öğrenilecek olan bir virüsün yol açmış olması çok büyük bir olasılıktır...
Fakat nihayetinde...
Virüsün menşei ne olursa olsun Owen artık, insan kanına doymak bilmeyen vampiri andıran bir canavara dönüşmüştür ve annesi Jess'de; kolaylıkla insan kanına ulaşabilecek konumdaki bir hastane hemşiresidir...
Ki böyle olunca da Jess...
Yapacaklarının, sürdürülemez olduğunu biliyor olmasına karşın; önemli bir karara imza atma noktasında kalacaktır...
Dakika 30...
Kategorinin hayranlarının ilgiyle seyretmeye devam edeceklerini umduğumuz, filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; "duygusal bir anne" ve "duyarlı bir insan" olma / olabilme ikilemi arasında kalan Jess'in benimseyeceği tavrın yanı sıra ters köşe sürprizleri de bünyesinde barındıran, 78 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
Yeter ki, çok da büyük beklentiler içinde bulunulmasın...
Keyifli seyirler...
Son bir not:
Filmin bitiminde, yazılar akmaya başlar başlamaz; hemen koltuklarınızdaki yerlerinizi terk etmeyin...
Çünkü...
Yazıların arasına ilave edilmiş, "şok edici" bir sahne daha mevcut...