Hesabım
    The Call
    Ortalama puan
    3,0
    1 Puanlama
    The Call hakkında görüşlerin ?

    1 Kullanıcı eleştirisi

    5
    0 Eleştiri
    4
    0 Eleştiri
    3
    1 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 2.094 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    17 Eylül 2021 tarihinde eklendi
    Son derece “özgün” ve bir o kadar da “ürpertici” olan senaryosu Patrick Stibbs tarafından yazılan “The Call”, Timothy Woodward Jr.’ın yönetmen koltuğunda oturduğu ve yirmi sekizinci dakikasından itibaren de korkunun “haunted house / hayaletli ev” alt kategorisine dönüşen ve meraklılarının bayılarak izleyeceği bir kapalı tek mekân filmi olarak geliyor karşımıza...

    Ama isterseniz filme ısınmak ve henüz izlememiş olan sinemaseverlerin işini kolaylaştırmak adına, her zaman olduğu gibi karakterleri tanımanın yanı sıra hikâyenin kurgusuna da şöyle bir göz atalım…

    Yıl 1987 ve aylardan da Ekim…

    Dolayısı ile internet, bilgisayar, Google, Facebook, Twitter, WhatsApp ve cep telefonu gibi teknolojiler henüz hayatlarımıza girmiş değiller…

    O nedenle de, kimse bir başkasının gizlisini saklısını, “bir iki” tuş hamlesi ile öğrenemediği gibi başı sıkıştığında dostlarından ve 911’den “acil yardım” da isteyememektedir…

    İşte tam da bu ortamda, hemşire olan annesi Angela (Madeleine Wade) ve (kendisi ile bir türlü müşerref olamadığımız) babası ile boşandıktan sonra annesi iş bulabildiği için onunla birlikte, Willow Falls isimli küçük bir Amerikan kasabasına taşınmış olan lise öğrencisi Chris (Chester Rushing), okulun ilk günü yaşıtlarından Tonya (Erin Sanders) ile tanışır…

    Gece sıkıntıdan gözlerine bir türlü uyku girmeyen Chris, Tonya’yı arar ve beraberce orada, Zack (Mike Manning) ve kardeşi Brett’e de (Sloane Morgan Siegel) rastlayacakları karnavala giderler…

    Bizim dört ergen, bira ve sigara eşliğinde sohbet ederlerken laf dönüp dolaşıp, Tonya’nın yıllar önce kayıplara karışan ve kendisinden bir daha haber alınamamış olan kız kardeşi Laura’ya (Brooklyn Anne Miller) gelir...

    Doğal olarak mevzuya yabancı olan Chris, işin aslını astarını sorunca, Tonya kısaca “kayboldu” diyerek durumu geçiştiriverir…

    Ancak Brett’e göre aslında, Edith Cranston’ın (Lin Shaye) işlettiği Çocuk Bakım Merkezine gittiği günden sonra Laura'yı bir daha gören olmamıştır…

    Yani işin içinde Bayan Cranston’ın parmağı vardır…

    Fakat o günlerde, bu türden suçlamaların ardından yapılan tüm soruşturmalara rağmen polis de, Brett ve Zack’in iddialarını doğrulayacak her hangi bir kanıta ulaşamamıştır…

    Zira Tonya, Zack ve Brett, Edith’in avukatının becerisi sayesinde bu olaydan paçayı sıyırdığına inanmaktadırlar…

    Şimdi bu dört kafadar, diğer üçünün camlarını kırmak, araçlarının lastiklerini patlatmak ve içine hayvan leşi atmak suretiyle huzurlarını kaçırmak üzere yıllarca yaptıkları gibi Cranston çiftinin evlerine doğru yol almaktadırlar…

    Chris dışında kalan üçlü, yine camları taş atarak kırarlar ve kaçarlarken de, son derece öfkelenmiş olan Edith ile karşılaşırlar…

    Bu kez de, özellikle de Edith ile Tonya arasında karşılıklı suçlama ve “nefret” içerikli tehditler hız kesmeden devam etmektedir…

    Olan biten karşısında:

    Chris şaşkına dönmüş…

    Artık tüm dayanma gücünü yitirmiş olan Edith’de, kocası Edward’ın (Tobin Bell) tüm teselli çabalarına karşın intihar ederek hayatına son vermiştir…

    O yılların bir başka güzel geleneği olduğu üzere sabah kahvaltısında, gazete haberlerinden okuyarak öğrendiği bu ölüme, sebep olduklarını düşünen Chris fazlasıyla üzgündür…

    Aynı günün akşamı, üstelik de gecenin bir yarısı uyumakta olan Chris’i telefonla arayan Edward, gençleri evine davet eder…

    “Bayram değil, seyran değil bu da nereden çıktı” diye düşünmek zahmetine girmeyen çocuklar, bu davete anında icabet ederler…

    Edward çok uzatmadan onları, adam başı 25 biner dolardan toplam 100 bin dolarlık ödül kazanabilecekleri, rövanş niteliğindeki "oldukça kanlı" bir oyun için çağırmıştır...

    Yapacakları tek şey, yukarıdaki çalışma odasındaki telefondan yanında duran numarayı aramaları ve sadece bir dakika süreyle de konuşmalarıdır…

    Sonra arka kapıdan çıkarken alarak ceplerine indirecekleri para onların olacaktır…

    Peki, telefonda arayacakları kişi kimdir?

    Elbette kocasına, tabutuna konulacak bir telefon ile gömülmeyi vasiyet etmiş olan Edith…

    Bunu duyan Tonya, diğerlerinin aksine anında kıvırmaya başlar…

    Yalnız Edward’ın eli de çok sağlamdır…

    Çünkü Edith intihar etmeden, çocukların yıllarca yaptıkları eziyetin ayrıntılı dökümünü içeren bir mektup bırakmıştır kendisine ve eğer bu oyun teklifini kabul etmezlerse doğrudan polise giderek onları ihbar edecektir…

    Ne yazık ki, çaresiz kalan Zack, Brett, Chris ve Tonya bu sırayla yukarıya çıkarak mezarındaki Edith’i arayacaklardır…

    An itibarıyla dakika 41…

    Geride bu isimlerin, “The Twilight Zone / Alaca Karanlık Kuşağı” benzeri tam “dört bölümlük” flashback ve halüsinasyonlar aracılığıyla korkuları ile yüzleşecekleri sürprizlerle dolu bomba gibi bir 50 – 55 dakika daha mevcut…

    Şöyle bir notlarımızı kontrol ettiğimizde bu filmin, Timothy Woodward Jr.’ın, “The Final Wish” (2018) ve “The Outsider” (2019) dışında yorumladığımız üçüncü filmi olduğunu fark ettik…

    Gerek yaratılan karanlık ve “tekinsiz” atmosfer gerek efektler ile makyaj ve gerekse de film için Samuel Joseph Smythe tarafından özel olarak bestelenmiş olan müzikler, türün müdavimleri için ziyadesiyle etkileyici…

    Belki, yine klasik bir laf olacak ancak diğer yorumlarımızda olduğu gibi “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu son derece özgün satırlar, filme ilişkin aydınlatıcı tespitler toplamımız olsun…

    Sinema sanatına yaraşır; bir başka kapsamlı yorumda yeniden buluşmak üzere kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 3,5 verdiğimiz bu film için önerimiz de, olumsuz puan ve yazılan yorumlara aldırmadan “bir şans da siz verebilirsiniz” şeklinde olacak…

    Keyifli seyirler,

    Son bir not:
    Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 6 Kasım 2020 günü saat 00.50’de yazılarak paylaşılmıştır...
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top