Hesabım
    Kuraldışı
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Kuraldışı

    <b>Kuraldışı</b> Askeri Oyunlar

    Yazar: Zafer İlbars

    John McTiernan matruşka bebeklere benzeyen bir film sunuyor bizlere. Aynı hikayeyi iç içe geçmiş alternatif anlatımlarla aktaran bu film, kesinlikle bir senaryo başarısı olarak addedilebilir. Alternatif hikayeler ilerledikçe bütünü oluşturan her parçanın öyküye hizmet ettiğini ve bu anlamda bizi sürpriz bir sona hazırladığını tahmin edebiliyoruz. Ancak bu sürpriz son, bize aktarılan hikayelerin ulaşacağı sürpriz ihtimallerinden kesinlikle daha enteresan.

    Yönetmen aksiyon filmlerinin ustası olunca ister istemez filme koşullanmış olarak gidiyorsunuz. Ama karşılaştığınız filmde yönetmenin standart aksiyon dozajından bilerek ve isteyerek verdiği ödünleri farkediyorsunuz. Yönetmenin genel çizgisine aykırı olan bu aksiyon feragatı filme hiç bir eksi değer katmıyor. Aksine titizlikle kotarılmış senaryoyu daha sağlıklı hazmetmenizi sağlıyor. Zaten senaryo kesinlikle dikkat istiyor. Ufak bir patlamanın bile bu hassas dikkati dağıtma olasılığı var. Yoğunluğu baltalayacak en ufak bir fazlalığa yer vermemeye oldukça özen gösterilmiş.

    Ordunun içerisinde dönen dolapların kapağını açan film, bu anlamda cesur bir söyleme de sahip. Gerçi senaryonun akıcılığından ve alternatif hikayelerden dolayı bu eleştiri çok arka planda kalıyor. Ama sorunun temelinde yatan sessiz bir gerçek olarak işlevselliğini koruyor. Hollywood gibi genelde gerçekleri sabun köpüğü etkisiyle anlatmaya çalışan bir sektör için oldukça iddialı bir tema bu aslında. Zira ordu her yerde ordu ve onu tartışmaya açmanın cesaret istediği inkar edilmez bir gerçek.

    Farklı gözlerden aktarılan hikayelerdeki değişken dinamizm dikkat çekici. Bir askerin anlattıklarıyla diğer askerin anlattıkları arasındaki fark seyirciyi filme adapte ediyor. Böylelikle seyircinin ilgisi sürekli tazeleniyor. Film potansiyelini tükettiği son ana kadar sürekli merak içinde bırakıyor izleyeni. Aslında sonunda bile bu zengin potansiyel tam olarak tükenmiyor. Zaten film bir soru cümlesiyle bitiyor. İzleyenler büyük ihtimalle hafif bir gülümsemeyle ayrılabilir bu yüzden.

    Yönetmen kamerayı kullanma konusunda da akıllıca bir iş yapmış. Kamera bir karakter gibi kullanılıyor filmde. Çok sağlam bir gözlemci gibi. Bu aktif kullanım seyircinin de filmin öyküsüyle beraber yol almasını sağlıyor. Kendinizi Panama'nın tropik ormanlarında hissediyorsunuz. Sinemanın yaratmaya çalıştığı yanılsama duygusuna teklifsiz teslim oluyorsunuz. Aksiyon filmlerinden hoşlanmayanlar bu filme karşı önyargılı olurlarsa büyük bir haksızlık etmiş olurlar. Herkesin sinemadan beklentisi farklı ama bu film öz ve biçim açısından yarattığı orjinal görüntüyle kesinlikle ilgiyi hakediyor.

    Film oyunculuk anlamında da doyurucu bir nitelik taşıyor. Aslında oyuncular tipik Hollywood oyuncusu jest ve mimiklerini devreye sokabilirlerdi. Her sahneyi inanılmazmış bir durummuş gibi oynayan Hollywood oyuncularından farklı olarak son derece dozunda tutulan performanslar fark yaratıyor. Jonh Travolta'nın canlandırdığı karakter fiziksel ve mental anlamda oyuncudan ekstra performans bekleyen bir rol. Travolta rolü çok benimsemiş olmalı ki altından başarıyla kalkıyor. Filmin oyuncularından biri Samuel L. Jackson olunca akla ister istemez bu ikilinin Ucuz Roman'da yakaladığı sinerji gelecek. Ama bu beklentiyle filme gidenler hayal kırıklığına uğrayabilirler. Zira bu ikili filmde çok fazla karşılaşmıyorlar. Samuel L. Jackson despot çavuş West rolüyle filmde az görünüyor ama öz görünüyor.

    Hiç tahmin edilemeyecek sonlardan hoşlananlar bu filmden büyük keyif alacaklar. Zaten bütün sinema izleyicisinin kesişim noktasını bu özellik oluşturduğuna göre tür ayrımı yapan ve sinema zevki farklılık arzeden her izleyiciye en azından bu yönüyle cazip gelebilecek bir film bu. Aksiyon filmlerinden hoşlanmayan benim gibi seyirciler için bile bu film Kuraldışı.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top