Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.
Basın Eleştirisi
Birgün
Yazar: Tuğçe Madayanti Dizici
Zorlu çekimleri sekiz yılda tamamlanan belgeselin son birkaç yılında Craig’e bir ekip yardım etmiş. Seneler boyunca çekilmiş olan 3 bin saatlik görüntü kaydını tarayıp inceleyen ekibe, hayvan davranış uzmanları, biyologlar ve ahtapot psikoloğu olarak tanınan Profesör Jennifer Mather de eşlik etmiş. On dört adaylığı bulunan belgesel en son BAFTA Film Ödülleri’nden En İyi Belgesel Ödülü’nü aldı. Pazartesi gerçekleştirilecek olan Oscar Ödülleri’nde ise Belgesel kategorisinde bana kalırsa rakipsiz aday. Bunu sadece içeriğinden çok etkilendiğim bir duygusallıkla söylemiyorum. Hikâye anlatımı konusundaki başarısı dolayısıyla da söylüyorum.
Eleştirinin tamamı için: Birgün
Gazete Duvar
Yazar: Şenay Aydemir
Şöyle ki, “Ahtapottan Öğrendiklerim”i, mesela bir National Geographic belgeselinden ayıran şeylerden birisi dramatik yapı inşa etmesiyken, ikincisi; öznesine yaklaşımındaki farklılık. Bildiğimiz anlamda bir doğa belgeseli seyirciye odakta olan ahtapot ve yosun ormanlarındaki yaşam hakkında bilgiler verir. Yani temel bilgi akışı doğal hayatın nasıl işlediğine dairdir. Oysa “Ahtapottan Öğrendiklerim” başka bir şey yapıyor. Merkezindeki canlıya ve onun habitatına dair değil, insan dünyasına dair bir yorum içeriyor. Oradaki işleyişin, Craig’in kimliğinde modern insanın zaafları ve bundan kurtulma yolları hakkında sunduğu olanaklara dair bir film “Ahtapottan Öğrendiklerim”. Yani aslında ahtapotun hayatına değil, kendi hayatımıza dair bir şeyler öğreniyoruz o hayata bakarak.
Eleştirinin tamamı için: Gazete Duvar
Habertürk
Yazar: Mehmet Açar
Kurgunun filmin başarısındaki payı kuşkusuz çok büyük. Kurgu masasındaki Pippa Ehrlich ile Dan Schwalm’ın yüzlerce saat süren çekimlerden çıkardıkları 85 dakikalık film, bana sorarsanız taşı yontup heykel yapmak gibi bir şey… Öte yandan, yıllar boyunca farklı kameralar ve Foster’ın oğlu Tom Foster’ın dahil olduğu farklı kameramanların yaptığı çekimleri, aynı renk tonlarında buluşturmak, tek görüntü yönetiminin elinden çıkmış izlenimini vermek de hiç kolay değil. Bu sorunun bilgisayar üzerinden dijital olarak çözüldüğünü tahmin etmek mümkün. Sonuçta, başlangıçta amatörce geliştirilmesine ve dar kadroyla çekilmesine karşın, post prodüksiyon aşamasında son derece profesyonel bir yapıma dönüşüyor. Özetle, başta sualtı sahneleri olmak üzere, görüntü ve ses kalitesi çok yüksek bir belgesel bekliyor sizi…
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.
Birgün
Zorlu çekimleri sekiz yılda tamamlanan belgeselin son birkaç yılında Craig’e bir ekip yardım etmiş. Seneler boyunca çekilmiş olan 3 bin saatlik görüntü kaydını tarayıp inceleyen ekibe, hayvan davranış uzmanları, biyologlar ve ahtapot psikoloğu olarak tanınan Profesör Jennifer Mather de eşlik etmiş. On dört adaylığı bulunan belgesel en son BAFTA Film Ödülleri’nden En İyi Belgesel Ödülü’nü aldı. Pazartesi gerçekleştirilecek olan Oscar Ödülleri’nde ise Belgesel kategorisinde bana kalırsa rakipsiz aday. Bunu sadece içeriğinden çok etkilendiğim bir duygusallıkla söylemiyorum. Hikâye anlatımı konusundaki başarısı dolayısıyla da söylüyorum.
Gazete Duvar
Şöyle ki, “Ahtapottan Öğrendiklerim”i, mesela bir National Geographic belgeselinden ayıran şeylerden birisi dramatik yapı inşa etmesiyken, ikincisi; öznesine yaklaşımındaki farklılık. Bildiğimiz anlamda bir doğa belgeseli seyirciye odakta olan ahtapot ve yosun ormanlarındaki yaşam hakkında bilgiler verir. Yani temel bilgi akışı doğal hayatın nasıl işlediğine dairdir. Oysa “Ahtapottan Öğrendiklerim” başka bir şey yapıyor. Merkezindeki canlıya ve onun habitatına dair değil, insan dünyasına dair bir yorum içeriyor. Oradaki işleyişin, Craig’in kimliğinde modern insanın zaafları ve bundan kurtulma yolları hakkında sunduğu olanaklara dair bir film “Ahtapottan Öğrendiklerim”. Yani aslında ahtapotun hayatına değil, kendi hayatımıza dair bir şeyler öğreniyoruz o hayata bakarak.
Habertürk
Kurgunun filmin başarısındaki payı kuşkusuz çok büyük. Kurgu masasındaki Pippa Ehrlich ile Dan Schwalm’ın yüzlerce saat süren çekimlerden çıkardıkları 85 dakikalık film, bana sorarsanız taşı yontup heykel yapmak gibi bir şey… Öte yandan, yıllar boyunca farklı kameralar ve Foster’ın oğlu Tom Foster’ın dahil olduğu farklı kameramanların yaptığı çekimleri, aynı renk tonlarında buluşturmak, tek görüntü yönetiminin elinden çıkmış izlenimini vermek de hiç kolay değil. Bu sorunun bilgisayar üzerinden dijital olarak çözüldüğünü tahmin etmek mümkün. Sonuçta, başlangıçta amatörce geliştirilmesine ve dar kadroyla çekilmesine karşın, post prodüksiyon aşamasında son derece profesyonel bir yapıma dönüşüyor. Özetle, başta sualtı sahneleri olmak üzere, görüntü ve ses kalitesi çok yüksek bir belgesel bekliyor sizi…