Trajik Orman eleştirileri

Senaryosunu da, Antonio Mediz Bolio'nun, içinde Maya mitolojisindeki bir efsaneye göre Yucatán Yarımadası'ndaki erkekleri avlayan doğaüstü güçlere sahip oldukça güzel bir dişi iblis olan "Xtabay" hakkındaki şiirlerinin bulunduğu "The Land of the Pheasant and the Deer" adlı kitabından esinlenerek Rubén Imaz ile birlikte yazan Yulene Olaizola'nın yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu "Selva trágica / Tragic Jungle", neresinden ne çıkacağını bilemediğiniz yemyeşil bir orman atmosferi içinde, ormanın değil ama insanın vahşi doğasına odaklanılan narratif bir film olarak çıkıyor karşımıza...

1920'li yıllarda, Britanya Hondurası olarak adlandırılan Belize'deyiz...

İngiliz toprak sahibi yaşlı Cacique (Dale Carley) ile evlendirilmek istenen genç yaştaki Agnes (Indira Rubie Andrewin), kız kardeşi Florence (Shantai Obispo) ve rehberleri Norm (Cornelius McLaren) ile beraber, önce ormanda yürüyerek ardından da bindikleri bir kano ile Belize - Meksika sınırındaki Rio Hondo nehrinde ilerleyerek kaçmaktadırlar...

Ancak çok geçmez tekne ile peşlerine düşen Cacique ve aralarında Gildon'un da (Gildon Roland) bulunduğu adamları onlara yetişiverir...

Onlar yetişir yetişmez de timsahlarla dolu suya atlayan Agnes ile Florence, yüzerek karaya çıksalar da sırtından vurulan Norm anında hayatını kaybeder...

Şimdi de Florence boynundan vurulmuş olup ölmese de ayağa kalkamayacak kadar bitkin bir biçimde yerde yatmaktadır...

Ki zaten böylelikle de, Cacique'in ölüp ölmediğini kontrol amacıyla gönderdiği Gildon, çok kısa bir süre sonra kan kaybından değilse de en azından timsahlara yem olacağını düşündüğü için Florence'ın yanına yanaşmaya yeltenmez bile...

Bunca aksiyonun ortasında Agnes Florence'a, erkeklerle birlikte olmanın nasıl bir duygu olduğunu sorar...

Ertesi sabah da, ölmüş olan ablasının üzerinden çıkarttığı kıyafetini giyerek yoluna devam eder...

Elbette çok önemli bir ayrıntıyı da belirtmemiz gerekiyor...

Şöyle ki, "O yıllarda bir İngiliz sömürgesi olan Belize topraklarından çıkılıp Meksika'ya geçildiği için artık karşılaşacağımız karakterlerin tamamı İspanyolca konuşacak olup, sadece "aksansız" İngilizce konuşabilen Agnes onları, onlar da Agnes'i anlamayacaklardır..."

Dedikten bir süre sonra, kaçmaktan yorularak ormanda baygın düşen Agnes'i, İngilizlerden habersiz bir şekilde ormandaki ağaçlardan gizlice reçine toplayarak sakız üreten Ausencio'nun (Gilberto Barraza) adamları bulur...

Yalnız gelirken yolda, yeni kesilmiş bir ağaç ve yerde duran bir çanta gördüğünü söyleyen Don Mundo'nun (Eligio Meléndez) getirdiği haber pek iç açıcı değildir...

Bunun üzerine Ausencio, el Faisán (Eliseo Mancilla) ile olay mahallinde inceleme yapmaya karar verir...

Ve gittiklerinde de bölgedekilerin İngilizler olduğunu fark ederler...

Neyse...

Bu arada tek kelime İspanyolca bilmeyen Agnes'de kendine gelerek uyanmıştır...

Fakat aynı zamanda reçine toplamaya giden Lazarito (Marcelino Cobá Flota) sırra kadem basarak, kampa geri dönmemiştir...

Yani aranması ve başına gelenin öğrenilmesi gerekecektir...

Dakika 45...

Oldukça ilgi çekici bir konuya sahip olan bu filmin ve kimin kimi kovaladığını henüz net olarak anlayamadığımız heyecanlı bir takibin neredeyse yarısındayız...

Görüntü yönetiminden müziklerine, prodüksiyon tasarımından görsel efektlerine kadar her şeyin yerli yerinde olduğu bu Netflix filmini, nitelikli film tutkunu sinemaseverlere hararetle önereceğiz...

Keyifli seyirler,