Senaryosunu da, Rumaan Alam'ın aynı isimli...
Egolarından arındırılması...
Neredeyse mümkün olmayan insan türünün, yaşamına ait çarpıcı kesitler içeren romanından (2020) uyarlayarak kaleme alan Sam Esmail'in yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu "Leave the World Behind"; "kara mizah (dark comedy)" tarzda kurgulanılmış...
***
Türkiye siyasetindeki, CHP misali...
Sol gösterip, sağdan sert vurup seçmenini...
14 ve 28 Mayıs 2023 tarihlerinde çıktığı boks ringinde, göt üstü yere seren...
Son derece şaşırtıcı bir drama olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz, yeşil perde ve görsel efekt teknolojileriyle başarılı makyaj uygulamalarının yanı sıra zorluk derecesi yüksek sahnelerindeki koordinatörlüğünü...
Doug Coleman'ın üstlendiği, dublör oyuncuların performanslarına yaslanılarak gerçekleştirilen; ABD yapımı, bu Netflix filmine biraz daha yakından bakalım...
***
Evde henüz herkes uyurken...
Uyku tutmadığı için, sabahın kör saatinde uyanan...
Ve...
Ailecek cehennem gibi bir yıl geçirdiklerini düşünen Amanda Sandford (Julia Roberts); internet üzerinden, aynı gün içinde başlamak üzere...
"Dünyayı ardında bırak..." yazılı, ilanın da cazibesine kapılmak suretiyle...
Sahilde bir ev kiralamış...
***
Şimdi de...
Kocası Clay Sandford'a (Ethan Hawke), insanlardan nefret ettiğini itiraf eden aynı Amanda...
Kendi kıyafetlerini de doldurmakta olduğu, valizlerini toparlamaktadır...
***
Neyse...
Küçük bir tatile, itirazı olmayacağını belirterek yatağında doğrulan Clay'de; Amanda'nın kendisi için hazırladığı sabah kahvesini yudumlarken, ev rezervasyonun çıktısını da kontrol edecektir...
***
Geriye kalan tek şey ise...
Çiftin çocukları, Rose Sandford (Farrah Mackenzie) ile Archie Sandford'ın (Charlie Evans) uyandırılarak; Brooklyn New York'taki evlerinden ayrılarak, topluca yola koyulmalarıdır...
***
Ulaştıklarında...
Kiraladıkları evi, büyüleyici bulan ve o nedenle de; yüzünde gülücükler açmakta olan Amanda...
Clay, otomobillerinin bagajındaki eşyaları eve taşır...
Çocuklar da, bahçedeki havuzun keyfini çıkartırlarken...
Otomobile atladığı gibi, kasabadaki marketin yolunu tutuverir...
***
İçinde, kendilerinden gizlice sigara içtiğini bildiği kocası Clay için...
Bir paket sigara da bulunan...
Market arabasındaki eşyaları, kendi aracına yerleştirirken...
Gülümsemesini sürdüren Amanda bir ara, satın aldığı eşyaları kamyonetine yükleyen...
Yerel ahaliden Danny (Kevin Bacon) ile de göz göze gelir...
***
Derken...
Tüm üyelerinin, hayatlarından mutlu olduğu; bakışlarından anlaşılan Sandford ailesi...
Bu kez de, Charleston Limanı'ndaki sahile doğru yola düşecektir...
***
Vardıklarında...
Şemsiyelerini açıp...
Altına oturarak, öğlen yemeklerini yerken...
Oraya geldikleri ilk dakikadan itibaren, Rose'un dikkatini çekmiş olan; devasa büyüklükteki petrol yüklü bir kargo gemisi, hızla sahile yaklaşmaktadır...
***
Her ne kadar Clay...
Buna, yakınlarda bir liman bulunduğu ve geminin de oraya yöneleceği anlamını verse de...
Kendileri, havlularının üzerine uzanmış güneşlenirlerken...
White Lion adındaki geminin, denizden ayrılarak; sahildeki kumsalın içlerine kadar girmesi de, çok gecikmeyecektir...
***
Sahildeki, diğer insanlar gibi...
Sandford'lar da, çantalarını kapar kapmaz...
Koşturarak kaçışırlar...
***
Ne olduğunu?
Limandaki görevliye sorduklarında aldıkları yanıt da...
"Birkaç gemi karaya oturdu... Navigasyon sorunu olmalı..." şeklinde olacaktır...
***
Yani yaşanılan...
Sadece...
Bir gemilik bir aksilikten ibaret değildir...
***
Neyse...
Yolda, gözlerine ilişen bir Starbucks'a da uğrayıp...
İçecekleri kahveleriyle eve döndüklerinde...
Olayı merak eden Amanda, bilgisayarında küçük bir araştırma yapmak istediğinde...
İnternet bağlantısının kopmuş...
TV'de maç izleme arzusundaki Clay'de, yayın sinyalinin gidik...
Olduğunu fark edecektir...
***
Amanda ile Clay...
Bunlar ve hamburger menüsünden oluşan akşam yemeği hazırlığıyla ilgilenirlerken...
Gemi vakasını, çoktan unutmuş olan Rose ile Archie...
Çevresinde, geyiklerin dolanmakta olduğu...
Bahçenin içindeki, havuzun tadını çıkartmaya devam etmektedirler...
***
Çok geçmez...
Çocuklar yataklarına çekilip uykuya dalarlarken...
Kadehlerindeki şaraplarını yudumlayan Amanda ile Clay...
İnternet ve TV sinyalinin yokluğunu fırsata çevirerek, klasik Jenga oyununu...
Oynamaya başlarlar...
***
Ancak...
Clay için, bir kadeh daha şarap doldurmakta olan Amanda...
Kapıdan, bir tıkırtının gelmekte olduğunu duyar duymaz...
Eline alacağı...
Evdeki süs odunlarından biriyle, Clay'i kapıya yönlendirir...
***
Fakat...
Korkulanın aksine...
Gelenler, hırsız veya uğursuz değil...
Evi, bizzat Amanda'ya kiralayan G. (George) H. Scott (Mahershala Ali) ile onun kızı Ruth Scott (Myha'la) ikilisinden ibarettir...
***
Ve...
Telefon hatlarının da kesik olması sebebiyle...
Haber veremeden, çat kapı çıkıp...
Öylesine gelivermişlerdir...
***
Zira...
Bronx'taki bir senfoni orkestrası konseri sonrasında, New York Şehri'ndeki elektrik kesintisinin ayırdına varan George ile Ruth...
Trafik ışıklarının da iptal ve evlerinin de 14. katta olması gerekçesiyle...
Şehri terk ederek...
Kasabadaki evlerine uğrayıp, Sandford'ları ikna ederek...
Aldıkları kiranın, yarısını da geri ödeyip...
Geceyi, onlarla birlikte...
Orada geçirmeyi düşünmüşlerdir...
***
İleri sürdükleri mazeretler karşısında...
Oldukça makulmüş gibi görünen bu fikre, Clay'in pek bir itirazı olmasa da...
Bu oldu bitti karşısındaki...
Amanda'nın yaklaşımı, hiç de alttan alır ve hemencecik kabullenir biçimde değildir...
***
Ama...
Aynı esnada...
Televizyondan, "Ulusal Acil Durum" sinyali verilmektedir...
Hem de tam...
Amanda kendisinden, kimliğini göstermesini istediği George'un...
Kimliğinin, konser salonunun vestiyerindeki montunun cebinde kalmış olduğunu söylediğinde...
***
Ki, Bronx Flarmoni Orkestrası'nın yöneticisi de olan George'un...
Vuku bulanlar karşısında...
Kızının da hemen sezinlediği bir şekilde...
Aklının bir köşesinde, Sandford'lara ilişkin...
Bir takım hinlikler barındırdığı da, apaçık ortadayken...
Dakika 33...
***
Otomatik pilotlu, sürücüsüz Tesla otomobillerin...
Kontrolden çıkarak birbirlerine çarpıp yolda kaldıkları...
***
Bir ülkeyi, istikrarsızlaştırmak amacıyla...
En düşük maliyetli bir yöntemle, hedefteki ulus da...
Yeterince işlevsiz kaldığında...
Özetle, kendi el bombasının pimini çektiğinde...
Darbe, iç savaş ve çöküş aşamalarının, sırasıyla devreye sokulacağının...
Sağır sultana dahi duyurulacağı...
***
Hatta...
Yer yerinden oynasa dahi...
Zeka seviyeleri, on yaş altındaki çocukları anımsatmasına ilaveten...
Gözlerini, hakikatlere tamamen kapamış düzeydeki yetişkinlerin yol açtıkları "çürüme" ile ardından gelen "kokuşmanın" oluşturduğu "toplumsal yok oluşun" resmedildiği filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; anlayana, çok ciddi "beka / gelecekteki kalıcılık dersleri" verilirken...
Sağlam oyunculuk performanslarının da göz doldurduğu...
105 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,