Senaryosunu da kaleme almış olan Castille Landon'ın yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu "Fear of Rain"; özellikle de...
"Bilime aşık" olduğunun apaçık ortada olmasının yanı sıra yüz yüze geldiği mevzulardaki pratik yaklaşımlarıyla da...
IQ seviyesinin, zirvelere tırmandığını da hemencecik anladığımız Caleb ile...
Dünya nüfusunun, önemlice bir kısmını oluşturan sıradan insanları simgelediği ima edilen Rain karakterinin; "şizofren" olarak nitelendirilmek suretiyle kurgulanıldığı, apaçık ortaya konulan...
Psikolojik bir gerilim olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz, oldukça düşük bir bütçeyle çekildiği her halinden belli olan ve anlayanına da; aralara yerleştirilmiş "ironi" yüklü bolca mesajın sokuşturulduğu, bu bağımsız (indie) Amerikan filmine biraz daha yakından bakalım...
***
17 yaşındaki Rain Burroughs (Madison Iseman), erken başlangıçlı şizofreni hastasıdır...
Ve...
Ancak...
Uyuşturucu iğnelerle...
Adeta...
Bir zombiye dönüştürülerek...
Zapt edilebilir hale gelebildiği için de...
Geçirdiği...
(İnsanların esasen, görmedikleri şeyleri görüp, gerçek olmayan sesleri duyup... Bilimsel kurallara göre test edildiğinde, realitede var olması asla mümkün olmayan şeylere inanıp... Hatta bunlara, tapınmaya da yeltendikleri ve kendileri dışında kalan canlılar namı hesabına ciddi tehlikeler arz ettikleri de bariz bir şekilde ortada olan...) "Psikotik" özellikli ağır bir depresyon sonrasında...
Annesi Michelle Burroughs (Katherine Heigl) ve babası John Burroughs (Harry Connick Jr.) tarafından, acilen hastaneye kaldırılarak...
Derhal kontrol altına alınsa da...
***
Bundan sonrası için kızları adına daha da bir endişelenmeye başlayan Michelle ile John'a...
Yıllardır tedavisini üstlenmekte olan Rain'in doktorunun (Brian Yang) önerisi...
Onu, bir hastanenin psikiyatri kliniğine yatırarak...
Sürekli gözetim altında tutup...
***
Böylelikle de...
Haplarını, düzenli olarak yutmasını sağlamaktır...
***
Fakat...
Rain'in ebeveynleri...
Kesinlikle doktorla aynı fikirde değillerdir ve kızları, kendileriyle birlikteyken...
Tedavisine devam edilmesinde, son derece kararlıdırlar...
***
İşte bu bağlamda da Rain...
Güzelce sohbet ettikleri...
Terapisti Dr. Ellen Pangloss'un (Enuka Okuma)...
Kendisine şart koşulan günlük seanslarına, düzenli olarak katılmakta...
***
Ve ona...
Normal koşullarda, kendisini stabil bir vaziyette tutan ilaçlarını...
Hiçbir şey hissedememesi ve resim yapmasını engellemesi nedeniyle kullanmadığını itiraf ederken...
***
Dr. Pangloss ise...
"Doğru ilacı bulana kadar, denemeye devam..." demek zorunda kalmakta...
***
Ama...
"Ben bir kobay faresi değilim..." diyen Rose'da...
Bu konudaki iradesini, apaçık bir biçimde ortaya koymaktadır...
***
Halbuki...
İşin aslına bakıldığında...
Kendisine reçetelenen ilaçlarını, kullanıp kullanmama özgürlüğü Rose'un elinde değildir...
***
Ve eğer...
Kendisini, kontrol edilemez hale getiren...
Benzeri bir vaka, bir kez daha meydana gelirse...
Devlet görevlilerince; hastaneye sevk edilerek, bir odaya kapatılması kaçınılmaz olacaktır...
***
Ki...
Tanrıyı görüp, onun söylediklerini duyabilen insanların yaşadığı ve kimsenin de çıkıp onları; deli olarak nitelendirmediği bir dünyada...
Böylesi bir ceza...
Rose'a göre, hiç de adil değildir...
***
Neyse...
Rose taburcu edilip, evine gönderildiğinde kendilerini...
Aynı zamanda Rose'un okulundaki öğretmenlerinden birisi de olan...
Ve bahçe işlerindeki hamaratlığı ile de bilinen...
Yan kapı komşuları Dani McConnell (Eugenie Bondurant) karşılayacaktır..
***
Ertesi sabah...
Kahvaltı sonrasında...
Lise öğrencisi olan Rose, okuluna gidip...
Çantasındaki eşyaları, dolabına yerleştirirken...
İlaç kutularından biri yere düşüp, içindeki haplar etrafa saçıldığında...
***
Orada bulunan diğer öğrenciler...
O an için kendisini, sessizce süzmekle yetinirlerken...
Hapları toplayıp, yeniden kutusuna koyan Rose'da...
Bayan McConnell'ın sınıfındaki yerini alırken...
***
Öğlen yemeği molasında...
Sınıflarına yeni katılmış olan, Caleb (Israel Broussard) dışındaki...
Üstelik de başta...
En yakın arkadaşlarından Alexa (Julia Vasi) olmak üzere...
Öğrencilerin kendisiyle...
Kaçıklığın bulaşıcı olduğunu düşünmeleri sebebiyle, arkadaşlık yapmak istemediklerinin farkına varacaktır...
***
Derken...
Okul çıkışı...
Eczaneye uğrayıp, reçetesindeki ilaçları satın alan Rain...
Tam eve dönüş yolundayken...
Malum psikotik sanrılardan, birisini daha deneyimleyiverir...
***
Bunun üzerine...
Dr. Pangloss'un uyarısını da anımsayarak...
Baktı başı derde girecek...
Eve varır varmaz...
Neredeyse bir avuç dolusu hapı, su eşliğinde mideye indirir...
***
Ardından da...
Kendisine bakmakta olan küçük bir kız çocuğunu...
Bayan McConnell'ın evinin tavan arası penceresinde, sesini de duyup göreceği...
Yahut da öyle zannedeceği...
Odasına çekiliverir...
***
Zira...
Aynı anda, odasına gelen annesi...
Söz konusu çocuk sesini işitmemiştir...
***
Bu arada...
Yeri gelmişken Rose'un...
Çok sevdiği annesinin, yağlıboya bir portresi üzerinde çalışmakta olduğunu da belirtmiş olalım...
***
O gecenin sabahında...
Okula gittiğinde Rain ile yine...
Kuantum mekaniğini, ilgi alanı haline getirdiğini ve yaşıtları gibi...
Elde telefon, sosyal medyaya takılmak yerine interneti etkin bir biçimde kullandığını...
Açıkça belli eden Caleb dışındakiler, kendisiyle alakadar olmazlarken...
***
Rose'u evine de, yağmur silecekleri ve ön yolcu kapısı içeriden açılmayacak derecede...
Pespaye vaziyetteki otomobiliyle, Caleb bırakır...
***
Annesine de söz ettiği Caleb'a...
Uzunca bir süredir...
İlk defa, güzel bir gün geçirdiğini itiraf eden Rose...
O ruh haliyle daldığı uykusundan...
***
Bayan McConnell'ın evindeki...
"Yardım edin!" diye bağıran, Malia (Hudson Rodgers) adını verdiği küçük kızın sesine...
Çığlık atarak uyanıverir...
***
Evet...
Çığlığı sonrasında odasına koşuşturan annesi ile babası...
Bu seferde, Rose'u uykusundan uyandıran imdat çağrısını duymamış...
Ama...
"Sabah gider kontrol ederiz..." diyen babasının sözleriyle sakinleşerek...
Tekrar yatağına dönmüş ve annesine sarılarak uyumuş...
***
Sabah ilk iş olarak da...
Babasıyla birlikte, Bayan McConnell'ın ziyaretine gitmişler...
Ancak...
İçinde, yüzlerce oyuncak bebek bulunan tavan arasında; küçük kızın izine rastlanılamayınca da...
Mecburen ihale, hayal gördüğü farz edilen Rose'da kalmıştır...
***
Küçük kız konusunda, ısrar etmesi halinde...
Bayan McConnell'ın şikayeti neticesinde; bir akıl hastanesine kapatılmasından, fena halde korkan annesi ile babasına ilaveten...
Dr. Pangloss'u da ikna edemeyen Rose...
Son bir çare olarak...
Konuyu bir de, kendisine yardımcı olabileceğini ifade eden Caleb'a açacaktır...
***
Hani zaten bu delikanlıya...
"Köpek kadar sadık / dost" manalarını da taşıyan Caleb adının; tesadüfen verilmediği de, ziyadesiyle meydandayken...
Dakika 45...
***
Şu ana kadar sıraladığımız karakterler ile olaylardan hangilerinin, Rain'in hayalleri veya somut gerçeklerden ibaret olduğunun büsbütün netleşeceği filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; bol miktardaki ters köşe sürprizi de bünyesinde barındıran, 64 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,