Hesabım
    Aşk, Mark ve Ölüm
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    5,0
    Kusursuz!
    Aşk, Mark ve Ölüm

    Aşkımı elimden alan Almanya, inan ki her şeyin yalan Almanya

    Yazar: Gizem Ertürk

    Cem Kaya'nın “72. Berlin Film Festivali Seyirci Ödüllü” üçüncü belgesel film çalışması “Aşk, Mark ve Ölüm” bugün itibariyle “Başka Sinema” dağıtımıyla gösterime girdi.

    80 darbesi sonrası patlayan Arabesk müziğin kültürel yansımalarını incelediği “Arabesk” ve Yeşilçam’daki kopyalama kültürünü merkezine aldığı “Remake, Remix, Rip-Off” (Motör, Kopya Kültürü ve Popüler Türk Sineması, 2014) adlı filmleriyle kalbimizi kazanan Kaya’nın 8 yıl sonra gelen heyecan verici yepyeni belgeseli Aşk Mark ve Ölüm; 1961’de çıkan yasayla ülkemizden Almanya’ya yaşanan göçün 60’ncı yılının nefis bir özeti adeta.

    Aşk, Mark ve Ölüm’de tıpkı Remake, Remix, Rip-Off’ta olduğu gibi yönetmenin çocukluğunda Almanya’daki video dükkanlarından kiraladığı Yeşilçam filmlerinin etkisini bu kez müziğe yansımalarını gördüğümüz filmde 60’lardaki Türkiye’den Almanya’ya uzanan işçi göçünün yeraltı sahnesine yansımalarını izliyoruz.

    Belgeselde kimler yok ki; Köln Bülbülü lakabıyla olarak bilinen Yüksel Özkasap’tan, Derdiyoklar Ali’ye (yakın zamanda maalesef kaybettik), Almanya’nın ilk Türk pop starı Muhabbett’ten Killa Hakan’a Cartel’in efsaneleri Kabus Kerim ve Erci E’den Avrupa’nın divası bir başka deyişle Müzeyyen Senar’ı Cavidan Ünal’a bir döneme damgasını vuran yıldız isimleri yeniden bir araya getiriyor.

    Filmi İstanbul Film Festivali’ndeki gösterimi sonrası Salon İKSV’de yapılan partide yukarıda saydığım her biri nev-i şahsına münhasır şahane isimleri canlı izleme fırsatı bulanlar arasındaydım. Muhabbet ve Cavidan Ünal’da bu isimler arasındaydı. Konser paylaşımlarımda Muhabbet’i yıllar sonra görüp hatırlayanlar ile Cavidan Ünal’ın çıplak sesine hayran kalanların yorumları hala hatırımda. Bu vesileyle filmi Berlin’de izleyip hem festivale dahil etme hem de bu şahane geceyi organize etme fikrinden dolayı Kerem Ayan’a bir kez daha sevgiler göndermek gerekiyor. Müziği de çok seven bir direktör olarak sinema ve müziğin bu şahane buluşmaları festivale de hayatlarımızı da ayrı bir renk katıyor.

    Aşk, Mark ve Ölüm; bir dönem ülkemizde ceza niyetine verilen ve hala bir kesimin mesafeli olduğu belgesel film türünün hakkı verilerek yapıldığında ne kadar dinamik olabileceğinin bir kanıtı, bu türde film yapmak isteyenlerin başucu filmi olabilecek nitelikte ders niteliğinde bir eser. Ancak bunu yaparken dönemin tüm yoksulluk, acı ve hasret dolu dramatik taraflarına rağmen alt metnine zekice serpiştirdiği mizahi dille özellikle yeni nesli cezbetmeyi çok iyi beceriyor.  Bu sayede bırakın zaman zaman duraksamaları kurmacalara bile taş çıkartacak düzeyde yüksek temposuyla altın değerinde öğreticilik sunarken eğlenceyi de bir an olsun elden bırakmıyor. Yeni nesile müzikal olarak heyecan uyandıran bir keşif alanı sunarken dönemin siyasi ve politik yapısı hakkında da fikir edinmelerini sağlıyor. Bunda Cem Kaya’nın titiz arşivciliğinin, röportaj yapma başarısının, elbette aşina olduğu kültürün meyvelerini toplamasının ve kurguda inanılmaz tempolu bir dil kurmasının büyük etkisi var.

    Vizyon öncesi Ayvalık Film Festivali’nde seyirciyle buluşan film vizyon macerasının ardından da kaçıran ve yeniden izlemek isteyenler için MUBİ’de olacak. Gördüğünüz yerde koşun, sarılın. Ben şimdiden Cem Kaya’nın yeni çalışmasını merakla bekleyenler arasındayım, elbette elini attığı tür oldukça meşakkatli ama umarım bir sonraki belgeseli için sekiz yıl gibi uzun bir süre beklemek zorunda kalmayız.  Finali başlığa da ismini veren Yalan Almanya’nın sözlerine gönderme yaparak bitirelim; aslında yaşanan tüm sürece ayna tutuyor bu sözler; “…Aşkımı elimden alan Almanya, İnan ki her şeyin yalan Almanya…”

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top