Senaryosunu Hannah Kent'in kaleme aldığı ve yönetmen koltuğunda da, ilk uzun metrajlı (debut) sinema filmini çekmekte olan Daina Reid'in oturmakta olduğu "Run Rabbit Run"; gizemini sonuna kadar koruyan, "haunted house / hayaletli ev" konsepti çerçevesindeki bir korku gerilim olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz, 19 Ocak 2023 tarihindeki dünya prömiyeri; Sundance Film Festival'inde yapılan ve düşük bir bütçeyle kotarıldığı her halinden belli olan Avustralya yapımı bu Netflix filmine biraz daha yakından bakalım...
***
Bir kadın doğum doktoru olan Sarah Gregory (Sarah Snook)...
Sabah uyanır uyanmaz, elindeki doğum günü hediyesi paketiyle; birlikte yaşamakta olduğu kızı (şahane bir performans sergileyen Lily LaTorre'nin canlandırdığı) Mia'nın yatağının baş ucuna doğru koşuşturur...
***
Kahvaltı sonrasında...
Mia'yı okuluna bırakan Sarah'ın telefonuna Warrendi Yaşlı Bakım Evi'nden bir çağrı gelir...
***
Ama...
Telefonu açma zahmetine dahi katlanmayan Sarah soluğu, kendi muayenehanesinde alır...
Ve...
Hamile hastalarından, Jordie (Katherine Slattery) ile ilgilenmeye başlar...
***
İş çıkışı...
Sarah, kızını da alıp Melbourne'deki evlerine döndüklerinde...
Gelirken otomobilde, hiç tanımadığı insanlara özlem duyabildiğini söyleyen Mia; kapılarının önünde bembeyaz bir tavşancık bulur...
***
Sarah'a göre bu tavşancık...
Muhtemelen komşu evlerin bahçelerinin birinden kaçarak gelmiştir...
***
Neyse...
Tavşanını, kendi bahçelerine yerleştiren Mia'nın akşamki doğum günü partisine...
İlk önce...
Kucağında zırlamakta olan üç yaşındaki Toby (Hugo Soysa) ile birlikte Mia'nın babası Pete'de (Damon Herriman) çıkıp gelir...
***
Derken...
Pete'in yeni karısı ve Toby'nin de annesi olan Denise'de (Naomi Rukavina) katılır kendilerine...
***
Yetişkinler, sofrada kendi aralarında sohbet ederlerken...
Odasında, Toby ile beraber oynamakta olan Mia'nın çığlıkları yükselmeye başlar...
Zira...
Elde ayakta durmak nedir bilmeyen küçük Toby, Mia'ya vurmaktadır...
***
Bu durum...
Sarah'ı öfkelendirip ortamı biraz gerse de...
Daha sakin kalmayı becerebilen Denise sayesinde bu gerilim, kısa bir süre içerisinde atlatılır...
***
Konuklar gidip de Srah ile Mia yalnız kaldıklarında...
Bahçe kapısının önüne çöküp, içkisini yudumlarken sigarasını da yakan Sarah; cebinden çıkarttığı, "Özel gününde aklım sende... İyi ki doğdun Mia... Büyükannen Joan'den sevgiler..." yazılı...
Kızından gizlediği, yaşlı bakım evindeki annesi Joan'den gelen doğum günü tebrik kartına...
Şöyle bir göz atar...
***
Ardından da...
Çakmağıyla yakarak, bahçedeki mangalın içine koymak suretiyle imha eder...
***
Bununla da yetinmeyen Sarah...
Mia'nın, kaçıp gidemeyeceği şekilde; bahçedeki oyun alanına özenle yerleştirdiği tavşancığı serbest bırakmaya kalktığında...
Kendisine direnen tavşan, çırmalamak suretiyle Sarah'ın eline zarar verecek...
Ve böylelikle...
Bahçe ile Mia'nın yanında kalmaya devam edecektir...
***
Ki...
Bu son yaşanana, balkondan annesini izleyen Mia'da tanıklık etmiştir...
***
Ertesi sabah...
Saatin 6:20'sinde...
Mia, annesinin yatağının baş ucuna...
Kendi elleriyle keserek yaptığı kartondan bir tavşan maskesiyle dikilir...
***
Sarah yine...
Maskesini, yüzünden çıkartmayı kabul etmediği gibi; öğretmeni Andrea (Georgina Naidu) ve sınıf arkadaşı Keira'nın (Maurial Spearim) gözleri önünde, kendini öptürmeyeceği Mia'yı okuluna bırakır...
Yani Sarah ile Mia'nın araları resmen açılmıştır...
***
Gülümseyerek okulu terk eden Sarah'ın telefonu bu kez, Warrendi Yaşlı Bakım Evi'nden Sandy McLennan (Trevor Jamieson) tarafından çaldırılır...
Ve...
Açılmayan telefonuna:
"Anneniz Joan'in durumunu görüşmek için arıyoruz Doktor Gregory... Mümkünse yüz yüze... Zamanı kararlaştırmak için arayabilir misiniz? Teşekkürler..." mesajı bırakılır...
***
Aynı günün akşam üzeri...
Artık sıradan bir rutin halini aldığı üzere Sarah, Mia'yı almak için okula gider...
Dersler çoktan bitmiş olduğu için, ebeveynlerinin gelmesini bekleyen bahçedeki çocuklar ile ilgilenen rehber öğretmen Nowa'nın (Shabana Azeez) yanına vardığında Sarah; Mia ortalıkta yoktur...
***
Zira...
Sığabileceği büyüklükteki bir borunun içine girmiş ve üstelik...
Alışkanlık haline getirmeye başlayacağı bir şekilde çişini, altına kaçırmıştır Mia...
***
Eve götürür götürmez...
İçini sıcak su ve bayo köpüğü ile doldurduğu küvete soktuğu kızına Sarah...
"Sana zorbalık yapan biri varsa, bana çekinmeden söyleyebilirsin Mia... Sana zorbalık eden biri var mı?" sorusunu yönelttiğinde...
Aldığı yanıt, "Hayır" olur...
***
Devamında...
"Bugün canını neyin sıktığını söyler misin tavşanım?" dediğinde de...
Oldukça garip bir biçimde Mia...
"Onu özlüyorum..." der...
***
Mia'ya göre, özlediğini söylediği kişi; kendisinin gerçek annesidir...
Açıkça ifade etmese de, büyükanne Joan'in ta kendisidir bu...
O an için buna pek fazla bir anlam veremeyen ve geç olduğu için de kızından küvetten çıkmasını isteyen Sarah'ın telefonu çalar...
Arayan...
Yine Warrendi Yaşlı Bakım Evi'dir...
***
Sıra...
Mia'nın, aile ağacı konulu ev ödevinin yapılmasındadır...
Dolayısıyla da laf dönüp dolaşıp ölmüş olan büyükbaba Albert Peter Gregory'nin (Neil Melville), büyükannesi Joan Gregory'nin katılmadığı cenaze törenine gelse de...
Mia annesinden, aile ağacına yapıştırmak amacıyla, bütün aile üyelerinin fotoğraflarını ister...
***
Ancak...
Annesinin fotoğraf albümünde, "öyle gerektiği"...
Daha da doğrusu...
Nedenini şimdilik bilmediğimiz bir sebeple "küs" oldukları için büyükanne Joan'in fotoğrafı bulunmamaktadır...
***
Fakat...
Mia ısrarını sürdürünce...
Kendi evlerine taşımış oldukları, büyükbaba Albert'ın eşyalarının bulunduğu kutulara açıp bakma fikri gelir akıllarına...
***
Ama çok kısa bir süre sonra...
Mia'nın asıl peşinde olduğu şeyin...
Kendisi olduğunu iddia edeceği, kendi yaşlarındayken birdenbire ortalıktan yok olarak kayıplara karışan teyzesi Alice'in (Sunny Whelan) fotoğrafı ile büyükanne Joan'i muhakkak görmek fikri olduğu anlaşılacaktır...
***
Çok geçmez...
Kendisine, demans teşhisi de konulmuş ve görür görmez Mia'ya; iki gözü iki çeşme ağlayarak, Alice biçiminde hitap edecek olan büyükanne Joan'in ziyaretine gidilir...
Bu karşılaşmada yaşananlar üzerine...
Joan ile Mia dışındaki herkes şaşkındır....
***
Çünkü...
Hem Joan hem de Mia'nın bizzat kendisi, Mia'nın aslında Alice olduğundan son derece emindirler...
Dakika 33...
Yine bu mecrada kapsamlı bir yorumunu da paylaştığımız Jennifer Kent'in "The Babadook"unun (2014) hikayesinden, ciddi esintiler taşıyan filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; beklenmedik sürprizleri de bünyesinde barındıran, 67 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
Yeter ki, çok da büyük beklentilere girmeyin...
Keyifli seyirler,