Senaryosunu da kaleme alan, yine bu mecrada kapsamlı birer yorumunu da paylaştığımız "Hereditary" (2018) ve "Midsommar" (2019) ile de yakından tanıdığımız Ari Aster'in yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu "Beau Is Afraid"; doğumdan ölüme, Freudian psikanalizden çocuklarının ebeveynleriyle olan ilişkilerine odaklanılırken...
Film boyunca dozajını giderek artıran korku - gerilim atmosferi ve hepimizin hayatlarında yer alan "tabular" ile de, dinsel değer ve inançlar sistemi başta olmak üzere..
"Kara mizaha da (dark comedy)" uzanan bir çizgide "kafa bulunulan" inanılmaz bir komedi halinin, başarıyla harmanlandığı muhteşem bir drama olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz, 35 milyon dolarlık bütçesinin de sağladığı avantajla, yeşil perde ve görsel efekt teknolojileriyle başarılı animasyon uygulamalarının yanı sıra zorluk derecesi yüksek sahnelerindeki koordinatörlüğünü; David McKeown'nin üstlendiği dublör oyuncuların performanslarına yaslanılarak çekilerek...
Brüt 11 milyon dolarlık bir hasılat rakamıyla da, "şaşırtmayan bir biçimde" gişeye çakılmış olan bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
Film,
Beau Wassermann'ın, normalde olması gerekenden daha da zorlu ve abartıyla dolu olarak geçen doğum süreciyle başlar...
***
Olgun yaştaki Beau (Joaquin Phoenix), terapistinin (Stephen McKinley Henderson) ziyaretindedir ve ona; hem de iki kez olmak üzere yanlışlıkla içtiği ağız gargarasından söz etmektedir...
***
Derken...
Beau'nun telefonu çalar...
Arayan annesi Mona Wassermann'dır (Patti LuPone)...
Ama Beau, bu aramaya karşılık vermez...
***
Zira bu...
Hiç tanışmadığı babasının ölüm yıl dönümüne de denk gelen, ertesi gündeki; annesine yapacağı ziyarete ilişkin, bir hatırlatmadan ibarettir ve zaten sesli bir mesaj da bırakacaktır kendisine...
***
Neyse...
Terapisti Beau'ya, çocukluğunun geçtiği eve gitmek konusunda ne hissettiğini sorduğunda aldığı yanıt; yine (9 yaşındaki "çocukluk / James Cvetkovski" günlerindeki) o rüyayı gördüğünü söylemek olsa da...
"Konudan sapmayalım..." diyen terapisti yeniden kendisine, "Yolculuk hakkında ne hissediyorsun?" sorusunu yöneltir...
Ve...
Böylelikle de aralarında, aşağıdaki sohbet gerçekleşir...
B- "Geri dönmek hoşuma gidiyor... Uzun zaman oldu..."
T- "Oldu mu?"
B- "Birkaç ay..."
T- "Bunun için kendini suçlu hissediyor musun?"
B- 'Suçluluk' hissettiği anlaşılan Beau sessiz kalır...
T- "Ve oraya giderken her hangi bir planın var mı? Bir sonuca ulaşmayı umut ediyor musun?"
B- "Ne gibi?"
T- "Gerçekçi beklentilerle gittiğini düşünüyor musun? En son susadığında kuyudan içtiğinde, su seni hasta ettiyse; güvenli olmasını bekleyerek, aynı kuyudan yine içecek misin? Hiç ölmesini diledin mi?"
B- "Ne? Tabii ki hayır!"
T- "Dileseydin de o kadar çılgınca olmazdı... Bunları bir şekilde isteyebiliriz veya hiç istemeyebiliriz... Bu duygular bir arada olabilir... Bu tür düşünceleri çözmek için buradayız..."
B- "Tamam..."
T- "Hirotipnol nasıl? Halen gözlerini kaşındırıyor mu?"
B- "Sadece gözümü kırpmazsam..."
T- "Endişene yardımcı oluyor mu?"
B- "Şey..."
T- "Bak ne diyeceğim... Sana çok havalı yeni bir ilaç için reçete yazacağım... Ki bence bu ilaç, daha az yan etkili... Her zaman su ile iç... Her zaman... Ve eğer nefesin daralırsa veya ateş yaparsa, hemen beni ara... Bu ciddi... Bol şans..."
***
Terapistinin yanından ayrılıp, eczaneden aldığı ilacı kullanmaya başlayan Beau...
Yolda yürürken...
Annesinin telefonuna bıraktığı...
"Merhaba havucum, ben annen... Sadece şunu söylemek için aradım... Yarın seni göreceğim için çok ama çok heyecanlıyım... Sen benim meleğimsin ve ben seni seviyorum... Tamam... Seni seviyorum... Tamam... Hoşça kal tatlım... Seni seviyorum..." şeklindeki mesajını da dinler...
***
Bu arada Ari Aster...
Beau'nun yürümekte olduğu meydandaki...
Küçük oğlu Joseph'i, "Sana yanımdan ayrılmamanı söylediğimde anneni dinle!" biçiminde hiddetle azarlayan anne figürünü de gözümüze sokar...
***
Yürümesini sürdüren Beau...
Bir sokak satıcısından, bir kucağında bebek taşıyan anne biblosunu satın almak üzereyken; yüksekçe bir binanın tepesindeki...
Ellerindeki telefonlarla görüntüsünü kaydedenlerin, aşağıya atlamasını bekledikleri...
Hatta gaza getirerek teşvik ettikleri adamı fark eder...
Hani neredeyse, herkes aklını kaçırmış gibidir...
***
Gecenin karanlığı çöktüğünde ise...
Hırsızından uğursuzuna, fahişesinden tipi bozuk serserilerine kadar; önlerine çıkanlara zor anlar yaşatan, ipini kopartmışların doldurmuş oldukları görülmektedir aynı sokakları...
Ki...
Suratının her tarafı dövmeli olan bu kaçkınların birinden (Karl Roy), Beau'da paçayı son anda kurtararak; kahverengi münzevi örümceklerin istilasına uğradığını kapılardaki duyurulardan anladığımız apartmandaki, kiracısı olduğu kendi dairesine atar...
***
Dondurulmuş hazır yemeğini, buzdolabının derin dondurucusundan çıkartıp, mikrodalga fırında ısıtarak yiyen Beau; yatağının üzerine oturmuş, yolculuk için bavuluna eşyalarını yerleştirirken televizyonda...
" 'Doğum Günü Çocuğunu Bıçaklayan Adam' olarak bilinen ve son bir hafta içinde üç kişinin daha hayatına mal olan kişiyi arama çalışmaları devam ediyor... Sokaklarda kıyafetsiz dolaşması ve rastgele insanları boyun ile bağırsaklarından bıçaklamasıyla tanınıyor... Tanıklar onun, sünnetli beyaz bir erkek olduğunu belirttiler..."
Haberi verilmektedir...
***
Yeri gelmişken...
"Sünnetli beyaz bir erkek" denilirken...
Bugün neye inandığını bilmediğimiz Ari Aster'in New York'ta doğan Yahudi bir ailenin oğlu olduğunu da belirtmiş olalım...
***
Devam edecek olursak...
Satın aldığı, düz beyaz renkteki bebekli anne biblosunun altına...
"Sevgili anne... Üzgünüm... Babamın ölüm yıl dönümü... Teşekkürler... Üzgünüm... Sevgilerimle... Beau..." yazarken...
Kaleminin mürekkebi tükenmesi üzerine, yeni bir kalem almak amacıyla çekmeceyi açtığında gözüne; Elaine Bray'in (Julia Antonelli, Parker Posey) fotoğrafı ilişir...
***
Saat 23:42'de de uyku faslına geçer...
1:05 gibi de...
İşittiği bir tıkırtıya uyanan Beau'ya, komşularından birisi; kapısının altından...
"Merhaba... Rica etsem, daha alçak sesle müzik dinler misiniz? Teşekkürler!" yazılı bir not atmaktadır...
***
2:43'de bir kez daha uyandığında...
"Lütfen... İnsanlar, değerli uyku saatlerinden mahrum kalıyor!" yazılı bir başka not daha kapısının altındadır...
***
Bu sefer...
İyice meraklanarak kapısını açan Beau, binanın içine...
"Merhaba..." diye seslense de, herhangi bir karşılık alamaz...
***
3:19
"İmdat! Biraz uykuya ihtiyacım var!" diye tepinen aynı kişi...
"Senden kısmanı istiyorum ama sen açıyorsun???" yazılı notu da, Beau'nun kapısının altından atar...
Ve...
Yan komşusu olduğu anlaşılan bu "psikolojik tacizci adam", kendi dairesindeki müzik sistemini sesini; Beau'ya konser dinletircesine sonuna kadar açar...
***
3:53'de uyanan Beau, 5:25'de havalanarak 7:54'de annesinin yaşadığı şehre iniş yapacak olan uçağı kaçırmak üzeredir...
Telaşla dişlerini fırçalayıp, son hazırlıklarını tamamlayan Beau bavulunu; anahtarını da üzerinde bırakarak açtığı, kapının önüne koyup...
Banyodaki ağız gargarasını da daha almak için içeriye girip gerisin geriye döndüğünde, hem kapıdaki anahtarın hem de bavulun yerinde; yeller esmektedir...
***
Önce, telefonu suratına kapatacak olan ev sahibini arayan Beau; sonra da Holding CEO'su milyarder annesinin asistanı Martha (Stephanie Herrera) aracılığıyla annesine ulaşarak kötü haberi verir...
***
Çok geçmez...
Kısa süreliğine, telefonda anlattıklarını dinleyen Mona'da; içine düşmüş olduğu karmaşa ile baş başa bırakır oğlu Beau'yu...
Üstelik de...
Terapistinin mutlaka su ile içmesini tembihlediği hapını, öylesine kupkuru olarak yutmuş ve evde de sular kesilmişken...
***
Can havliyle, içecek şişe suyu satın almak gayesiyle; oturmakta olduğu binanın karşısındaki, dükkana giren Beau'nun kredi kartı da bankasının sistemince reddedilirken...
Kendi dairesi dahil, apartmanın tamamı; bir gün önce sokaklarda rastladığı...
Hırsızından uğursuzuna, fahişesinden tipi bozuk serserilerine kadar; önlerine çıkanlara zor anlar yaşatan, ipini kopartmışlar güruhunca işgal edilmiştir...
Dakika 30...
Aklından geçenleri, uzun sürelere yayılan filmler aracılığı ile anlatmayı alışkanlık haline getirmiş olan Ari Aster'in bu filminin geride kalanında, siz değerli sinemasever dostlarımızı; şahane bir performans sergileyen Joaquin Phoenix'in canlandırdığı Beau'nun içine düşmüş olduğu "Kafkaesk kabusa" dair son derece sürpriz bir finali de bünyesinde barındıran, 149 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
Keyifli seyirler,