Senaryosunu, Arjantin'de yaşanan "tarım ilacı" kaynaklı çevre felaketlerini, psikolojik gerilimin zirve yaptığı halüsinasyonlarla dolu bir kurgu ile betimleyen aynı isimli, Türkçe'ye de çevirilerek basılmış olan kendi romanından (2014) uyarlayan Samanta Schweblin ile beraber yazan Peru'lu sinemacı Claudia Llosa'nın yönetmen koltuğunda oturduğu “Distancia de rescate / Rescue Distance (Kurtarma Mesafesi) / Fever Dream”, son dakikasına kadar gizemini koruyan bir korku filmi olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz, yapımcıları arasında favori yönetmenlerimizden Şili'li Pablo Larrain'in de bulunduğu bu Netflix filmine biraz daha yakından bakalım...
"Romana göre" başkent Buenos Aires'ten yola çıkarak, şarkılar söyleyerek ilerledikleri otomobillerinin içindeki Amanda (María Valverde) ve hep "kurtarma mesafesinde" tutmaya çalıştığı küçük kızı Nina (Guillermina Sorribes Liotta), kendilerine (filmin çekimleri ABD, Peru, İspanya ve Şili'de yapıldığı için "yine romana göre") Arjantin taşrasındaki, tarlalar arasında yer alan kasabadan 20 dakikalık yürüme mesafesindeki, yazlık olarak kiraladıkları bir yüzme havuzu da bulunan evlerini gösterecek olan Geser'i de (Horacio Marassi) yanlarına alarak yollarına devam ederler...
İlerlerken geçtikleri köprünün altındaki ırmağın üzerindeki sandal da oturmakta olan on iki yaşındaki David'i (Emilio Vodanovich), Amanda ilk kez görür...
Derken...
Evlerine yerleşir yerleşmez de elinde iki kova, içilebilir nitelikteki temiz su ile aynı David'in yerel bir çiftlikte muhasebeci olarak çalışmakta olan annesi Carola (Dolores Fonzi) ziyaretlerine gelir...
Kısa sürede kaynaşan iki kadın, birbirleriyle kendi hikayelerini paylaşmaya başlarlar...
Ve böylelikle biz de Carola'nın, iki kısrağı olan at yetiştiricisi talihsiz kocası Omar (Germán Palacios) ile de tanışmış oluruz...
Neden mi, talihsiz olarak tanımladık Omar'ı?
Zira kısrakları ile çiftleştirmek üzere bir komşu çiftlik çalışanının aracılığı ile sahibinden habersiz olarak iki günlüğüne ödünç aldığı aygır, içtiği sudan zehirlenerek ölmüştür...
Üstelik aynı sudan, henüz daha dört yaşındayken David'de (Marcelo Michinaux) zehirlenmiş olup, acilen müdahale edilmemesi halinde o da aynen at gibi telef olup gidecektir...
Bu durumda Carola, oğlunu kucakladığı gibi atladığı bir sandal ile doktor yerine doğrudan Yeşil Ev'deki, yabani ot ve ilaçlarla arası iyi olan yaşlı kadının (Cristina Banegas) yanına koşturur...
Yaşlı kadının Carola'ya önerisi, "ruh göçü (transmigration)" yöntemi olur...
Yani ister inanın ister inanmayın; "doğa üstü" bir uygulama ile David'in ruhunun, sağlıklı olan bir başka bedene transferi yolu ile zehirin etkisinin, ikiye bölünerek yarı yarıya düşmesi sağlanacaktır...
Başkaca bir çıkar yol bulamayan Carola, tam dört saat sürecek olan bu işlemin yapılmasını kabul eder...
Ancak süreç tamamlandığında, Carola'ya göre sağlığına kavuşan (dört yaşındaki) David:
Her ne kadar (on iki yaşındaki) David, tam sekiz yıldır ısrarla aksini iddia etse de, kucaklayarak getirdiği kendi David'i olmayıp tamamen farklı bir canavara dönüşmüştür...
Aslına bakarsanız; Amanda'da, fazlasıyla saçma bulduğu bu "ruh transferi" hikayesine inanmamıştır...
Gerçekte haklıdır da Amanda...
Neden mi?
Dakika 34...
Geride, yaşanan olayların ardındaki perdenin aralanarak, akıllardaki tüm soruların yanıtlanacağı 59 dakikalık bir bölüm daha mevcut...
Filmin senaryosuna temel alınan romandan haberdar olunmaması halinde anlaşılması çok da kolay olmayacak olan filmi izleyeceklere keyifli seyirler,