Bu ruyanın gerçeğe dönüşmesinde, Joss Whedon versiyonunu izleyip, hayal kırıklığına uğrayan tüm fanların olduğu kadar pandeminin etkisi de çok büyük. Pandemi nedeniyle, sinema salonlarından dijitale doğru esen rüzgarı da arkasına alan ve muhtemelen sinema dünyasında şimdiye kadar yapılmış en büyük ve en uzun süren #releasethesnydercut etiketli sosyal medya kampanyası sonrasında, ABD'de, HBO Max kanalında yayınlanarak, bu büyük serüvenin, türün sevenleri için mutlu sonla bitmesini sağlayan yapım, sosyal medyanın toplumsal etkileşimi yönlendirmesi ve gücünün büyüklüğünü göstermesiyle de tarihte yerini alacaktır.
Süper kahraman filmi nasıl olmalıdır sorusuna çok şık bir yanıt veren Zack Snyder's Justice League, sadece milyonlarca seyirciyi memnun etmekle kalmayıp, aynı zamanda Marvel yapımlarına karşı giderek zayıflayan DC imajını da yeniden semaya yükseltiyor. Fotografik kalitesi tam bir sanat eseri olan yapım, size, şurası şöyle olmalıydı deme fırsatı bile vermezken, özellikle meydan muharebeleri sahnelerinde şaheser seviyelerine çıkıyor. Bu özelliklerinden ötürü, Joss Whedon'un kariyeri biterse, şaşırmamak gerek. Zira, iki film arasındaki seviye, mesleğinin ilk yıllarındaki acemi bir elden alınıp, ustasına verilmiş gibi.
Avengers öncesinde, Marvel evrenindeki hemen hemen tüm karakterlerin kendi tekil maceralarını içeren orijin filmleri vardı. Batman v Superman'deki bazı kısa sahneler haricinde bu öncül kurgudan yoksun olan Adalet Birliği hikayesinin uzun tutulması, yeni karakterlerin tanıtılması ve motivasyonlarının seyirci için anlamlı hale gelmesi için olmazsa olmazdı. Ayrıca Batman & Superman filminde Superman'ın Batman'den tabiri caizse, eşek sudan gelinceye kadar dayak yemesiyle incinen Superman fanlarına da iade-i itibar gerekliliği yadsınamazdı. Ek olarak, mümkün mertebe yeni bir şeyler sunmak gerekliliği de düşünülürse, filmin süresi anlayışla karşılanabilir. Üstelik, bu türün seyircisi, en az başroldeki kahramanlar kadar süperdir. Bir dört saat daha olsa, memnuniyetle karşılayacaklarından şüphe edilmesi hata olur.
Yaşanan bu director's cut durumu, Superman'ın sinemadaki yolculuğu açısından ise ilk değil. 1980 yapımı Superman II filminde de benzer bir durum yaşanmış, 1978 yapımı Superman The Movie filminin de yönetmeni olan Richard Donner, yapımcılarla anlaşamayarak ikinci filmden çekilmişti. Yapımcılar tarafından büyük kısmı ilk film beraberinde çekilmiş olan devam filminin tamamlanması için yönetmen Richard Lester ile anlaşılmış, tıpkı Zack Snyder'ın filmine yapıldığı gibi bazı yeni sahneler eklenmiş ve filme bolca komedi unsuru dahil edilmişti. Marvel'in seyirciyi mest ederek ve her filmde yaptığının aksine, tarihinde hiç bir zaman macera ve mizah dengesini tutturamayan yapımlar ortaya koyma açısından DC filmleri hep sabıkalıdır. O zaman da seyirciler, sulandırılmış bu filmden tatmin olmamaış ve tonu, ciddiyeti ve anlatım tarzıyla ilk filmin yönetmeni olan Richard Donner'ın çektiği filmi izlemeyi talep ederek, Richard Donner Cut efsanesinin oluşmasına neden olmuşlardı. Nihayet, tamamlanmamış haliyle bile olsa, yayınlandığında ise, haksız olmadıkları ortaya çıkmıştı.
Tarihin tekerrür ettiği bu dönemde bizim payımıza düşen, sosyal medyada kurulan Adalet Birliği ile ulaşılan bu mutlu sonun beraberinde, geç ve güç olsa da, nihayet kavuştuğumuz Snyder'ın Adalet Birliğinden doğacak kuvvetin, kötülere karşı galip gelmesini keyifle seyretmek olacak.
Cüneyt Aksoy